AB ve ABD'ye karşı Kırmızı Kitap
Profil yayınlarından çıkan kitabına neden “Kırmızı Kitap” adını verdiğini, bir gazeteci yazarın ülkenin başına 2019 yılında geçmesi fikrini nereden geliştirdiğini, kitabın kahramanı olan başbakan Mehmet Demir’in o zamana kadar gizli tutulmuş olan petrolü çıkarması fikrinin altında, gerçek bilgilere herhangi bir gönderme yapıp yapmadığını, Türkiye gibi bir ülkenin, 2019’da da olsa, ABD ve batılı müttefiklerini bir günde nasıl alt edebileceğini sorduk. Bunların yanında, doların Asya ve Arap ülkeleri tarafından tanınmamasının, batı dünyasını gerçekten bitireceğine inanıp inanmadığını da sorduk. İşte o röportaj:
-Öncelikle yazdığınız ilk kitabın bu kadar büyük ilgi göreceğini düşünmüş müydünüz diye soralım.
Muhammet Kutlu: Üzerinde bir yıldır çalıştığım bir eser. Dört başı mamur bir eser olması için oldukça fazla özen gösterdiğimi söyleyebilirim. Ama yine de piyasaya çıkan ilk kitabım olması nedeniyle bu kadar büyük bir ilgiyi beklememiştim doğrusu.
-Sahi nasıl satışlar?
Muhammet Kutlu: İlginçtir, öğrendiğim kadarıyla, ilk baskının büyük bölümü internet üzerinden yapılan siparişlerle satılmış. Sanıyorum kitabın ismi ilk ilginin yoğun olmasını sağladı. Umarım okurlarım, kitabın içeriğinden de memnun olurlar.
-İsim dediniz de hemen aklımızdaki soruyu soralım. “Kırmızı Kitap” ismi oldukça iddialı bir isim. Kitabınız gerçekten şu hep konuşulan Türkiye’nin derin anayasasını mı ele alıyor?
Muhammet Kutlu: Kitabın çıkış noktası, gerçekten de dediğiniz gibi, Türkiye’nin en tepesindeki birkaç önemli isim görevine başlarken not almasına izin verilmeden, yalnızca okuması sağlanan kitap aslında. Ancak piyasaya çıkan “Kırmızı Kitap” sadece bunu işlemiyor. Bu açıdan bakıldığında, okurlara sürprizler olduğunu söylemek mümkün.
-Mademki bu adla bir kitap yazdınız, sormadan olmaz. Kırmızı Kitap var mı gerçekten?
Muhammet Kutlu: Siz de bilirsiniz. Devlet çevrelerinde böyle bir kitabın olduğu söylenir. Sık sık adı anılır. Ben de bunu duyardım. Biraz daha fazla kulak kabarttığımı söyleyebilirim bu konuda. Sonuç olarak, tıpkı Anayasa kitapçığı gibi, küçük boyutlarda bir kitap olduğunu, kapağının da kırmızı olduğunu öğrendim. İçeriği de ülkemizin rejimi ve öncelikleriyle ilgili konulardan oluşuyor duyduğum kadarıyla. Her devlete lazım bir kitap yani. Ancak dediğim gibi kitabımın içeriği tam olarak bu değil.
-Röportajdan önce yaptığımız araştırmada, kitabınızın sanal forumlarda yoğun bir tartışma başlattığını gördük. Pek çok şüpheci katılımcıların da “Bu kitabı birileri yazdırmıştır” dediği dikkatimizi çekti. Sahi bu kitabı size birileri mi yazdırdı?
Muhammet Kutlu: Evet, ben de okudum bu tür yorumları. Ancak kesin olarak bu kitabı kendi elimle, kendi kurgumla yazdığımı belirtmek isterim.
-Kitabınızda Asya Birliği’nin kurulması, Amerikan dolarını tanımadığını açıklaması, Arap ülkelerinin de bu birliğe katılması gibi konular yer alıyor. Tabi sonuç olarak ABD ve AB ekonomisinin çökmesi işleniyor. Kurgu roman ama sizce böyle şeyler olabilir mi orta vadede?
Muhammet Kutlu: Biliyorsunuz, Arap yarımadasından itibaren Pasifik Okyanusu’na kadar olan coğrafya, dünya enerji arzının yaklaşık yüzde 80 kadarını, yine dünya ticaretinin yüzde 70 kadarını kontrol ediyor. Hangi iktisatçıya sorarsanız sorun, bu coğrafya birleşip, kendi para birimini oluşturursa, doları ve euroyu tanımadığını açıklarsa, Batı küre ekonomisinin yerle bir olacağını söyleyecektir size. Asya Birliği doların ve euronun sonu olur.
-Batı ekonomilerine ve özellikle dolara karşı bir düşmanlık gözleniyor kitabınızda. Bunun belli bir sebebi var mı?
Muhammet Kutlu: Dolar, dünyada gelmiş geçmiş en büyük para operasyonudur diyebilirim en yumuşak ifadeyle. Herkesin ABD Merkez Bankası zannettiği Federal Reserve kanunu, 1913 yılında ABD Başkanı Woodrow Wilson’un ağırlığını koymasıyla, Hıristiyan kongre üyelerinin Noel tatilinde olduğu 22 Aralık günü kabul edilmiştir.
Bu kanunla, ABD’nin en büyük on iki banker ailesine paylaştırıldığı biliniyor dolar basma yetkisinin. Hatta kanunun geçmesinde büyük pay sahibi olan Yahudi asıllı kongre üyesi Charles Lindberg’in, kanunun kabulünün ardından, “Bu kanun, yeryüzünde dev bir tröstün kurulmasına neden olacaktır. Bu tröst istediği şekilde ekonomiyi yönlendirecektir” dediği yazılıdır pek çok kaynakta. Dolar böylece bu on iki ailenin tüm dünyada büyük mali operasyonlar yapmasına alet edilmiştir. Romanımda, bu tür gerçekliklere zaman zaman göndermeler yaptım.
Tabi, ezilen dünya halklarının içine düştüğü duruma içerlemem dışında, bende hiç olmamasının da dolara karşı olmama neden olduğunu da söyleyebilirim size.
-Kitabınızda, Türkiye’de o zamana kadar gizli tutulan petrol rezervinin de ortaya çıkarıldığı belirtiliyor. Bu biraz fazla kurgu değil mi sizce?
Muhammet Kutlu: Kurgu tabi. Ancak şunu da bilmekte yarar var: Dünya petrol devlerinin Ortadoğu’daki petrolü paylaşmasını sağlayan Ermeni asıllı Bay yüzde beş Gülbenkyan, pay edilecek birinci sınıf petrol alanlarını, harita üzerinde kırmızı kalemle çizerek işe başlamıştı. Bu nedenle o anlaşmanın adı, “Kırmızı Hat Anlaşması” olarak tarihe geçmişti. İşte o kırmızı hat içine alınan yerler arasında Türkiye’nin boğazlara kadar olan tüm toprakları da yer alıyordu. Pek çok Amerikan yazarı da kitaplarında Türkiye’de inanılmaz boyutlarda petrol rezervi olduğuna sık sık atıfta bulunmuştur. Bunların yanı sara, bölgede yapılan sondajlarda genellikle petrolün fışkırdığı, ancak sonradan bu kuyuların içine cıva basılarak kapatıldığı söylenir sürekli. Bu bilgileri verenler de orada çalışan işçiler, izleyen yöre halkı falandır. Yani bu işlerden doğrudan çıkarı olmayan masum insanlar.
-Her şey iyi güzel de, kitabınızda ABD ve batılı müttefiklerine ait 500 parçalık dev armadayı Türkiye’nin yerle bir ettiğine yer vermişsiniz. Biraz abartı yok mu sizce?
Muhammet Kutlu: Hiç de abartı yok. Böyle düşünürseniz, başta Preveze olmak üzere Osmanlı’nın pek çok deniz zaferinin de abartı olduğunu söylememiz gerekir. Yani ben daha önce defalarca yaptığımız bir şeyi yazdım kitabımda.
-Ama bir iktidar üç-dört yılda Türkiye’yi bu kadar güçlendirebilir mi? Burası da mı abartı değil?
Yaptığı soykırımı telin ederek, Hitler Almanya’sının da üç-dört yılda bitik bir ekonomiden tüm Avrupa’yı istila eden bir güce dönüştüğünü hatırlatabilirim size. Ayrıca, Osmanlı’nın da 400 çadırlık bir aşiret beyliğinden tüm Avrupa’yı yöneten bir duruma geldiğini de göz önüne alarak yazdım tüm bunları. Bence olabilir. Neden olmasın?
-Okurlarımıza özel bir mesajınız var mı?
Muhammet Kutlu: Yazdığım bu kitabın bir kurgu roman olduğu unutulmasın. Kitapta yer alan isimler ve kurumlar ile gerçek dünya arasında herhangi bir bağlantı yoktur. Ben insanlarımıza “böyle de bir şey olabilir” diye bir ufuk açmak istedim, o kadar. (cafesiyaset.com)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.