Türkiye, "yargı-medya" arasında kaldı

Türkiye, "yargı-medya" arasında kaldı
Adalet Bakanı Şahin: Yargı bağımsızlığı medya ve diğer anayasal kurumlara karşı da korunmalıRTÜK Başkanı Akman: Yargı kararları ve basın özgürlüğü konusunda ikilem yaşıyoruz

Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, yargı bağımsızlığının sadece yürütme ve yasamaya karşı değil, medya ve diğer anayasal kurumlara karşı da korunması gerektiğini söyledi. Bakan Şahin, cezaevlerinde kalan mahkum sayısının 100 bini geçtiğini bildirdi.

Plan ve Bütçe Komisyonu'nda Adalet Bakanlığı'nın bütçesiyle ilgili bir sunumda bulunan Mehmet Ali Şahin, hukuk kurallarının salt düzeni sağlama amacı taşımadığını, aynı zamanda insan haklarını güvence altına almak ve adaleti gerçekleştirmek hedefi taşıdığını söyledi. Anayasa'da ifadesini bulan 'demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti'nin tam olarak gerçekleşmesi için yargı bağımsızlığının tam anlamıyla gerçekleşmesi gerektiğini dile getiren Bakan Şahin, yargı erkinin adalete duyulan güven ve saygıyı azaltacak nitelikteki sorunların giderilmesi gerektiğini kaydetti. 

Adalet Bakanı Şahin, adelet sisteminde iyi teşhis edilmiş sorunlar listesinin varlığı, isabetli çözüm yollarının bulunmasında ve ihtiyaç duyulan çözüm yollarının bulunmasında önemli bir unsur olduğunu belirterek, yargının sorunlarını şöyle sıraladı: "Mahkemelerin iş yükünün fazla olması ve yargılama sürelerinin makul süreyi aşmaması. Hakim, cumhuriyet savcısı ile adalet personeli sayısının yetersiz olması. Yargı çalışanlarının özlük haklarının yetersiz olması. Bazı alanlarda karmaşa oluşturacak şekilde mevzuat fazlalığı varken kimi alanlarda mevzuat yetersizliği ve eksikliğinin devam etmesi. Altyapı hizmetlerinin istenilen düzeyde olmamamsı. İcra ve iflas dairelerinin işleyişinde sorunlar bulunması. Adalete erişim imkanlarının istenilen düzeyde olmaması."

ADALETTE REFORM İHTİYACI

Adalete ilişkin sorun olarak kabul edilen birçok konunun 58 ve 59. hükümetler tarafından ya çözüldüğünü ya da büyük oranda sorun olmaktan çıkarıldığını vurgulayan Bakan Mehmet Ali Şahin, Cumhuriyet'in ilanından sonra oluşturulan hukuk sisteminin zamanla temel alanlarda hayatın gerisinde kalmaya başladığını kaydetti. Bakan Şahin şöyle konuştu: "Bu yetersizliklerin giderilmesi için mevzuatımızda değişiklikler yapılarak geçici önlemler alınmıştır. Gündelik ihtiyaçları karşılamak amacıyla alınan bu önlemler, zamanla hukuk sistemimizi bir karmaşaya sürüklemiş ve içinden çıkılamayacak hale getirmiştir. Bu durum hak arama özgürlüğünün yeterli güvenceye kavuşturulamamasına, ülkemizin uluslararası kamuoyu nezdinde hak ettiği saygınlığa ulaşamamasına ve sonuçta adalete olan güven ve saygınlığın zedelenmesine sebebiyet vermiştir. Gerek bu sorunlar gerekse uluslararası alanda ve Avrupa Birliği adaylık sürecinde yaşanan gelişmeler etkin bir hukuk reformunu ihtiyaç haline getirmiştir. Ülkemiz hukuk alanında yapacağı reform hareketlerini geleceğe dönük stratejik bir bakış açısıyla ele almak zorundadır."

İNSAN KAYNAKLARI YETERSİZLİĞİ

Yargının sorunlarının ele alındığı tüm çalışmalarda genellikle yargının insan kaynağı eksikliğinin dile getirildiğini hatırlatan Bakan Şahin, cumhuriyet savcısı ve adalet personelinin iş yükü fazlalığının ve yargılamaların makul sürede bitirilememesinin en önemli sebebinin de bu eksiklik olduğunu kaydetti. Avrupa ülkeleri başta olmak üzere diğer ülkelerle karşılaştırıldığında bu hususun daha açık şekilde anlaşıldığını dile getiren Bakan Şahin, "Avrupa Konseyi Etkin Yargı Komisyonu'nun (CEPEJ) 2008 yılında yayımlamış olduğu verilere göre 100 bin kişiye düşen hâkim sayısı; Almanya'da, 24,5, İngiltere'de 16,6, Yunanistan'da 28,4 iken ülkemizde 9,0 olduğu anlaşılmaktadır. Avrupa ülkelerinde bir hâkimin bakacağı azami iş sayısı yaklaşık olarak 200 iken, Ülkemizde bir hâkimin yılda ortalama 1078, Cumhuriyet savcısının 1417 hazırlık ve 447 ilâmat dosyasına baktığı gözetildiğinde, yargının iş yükü ağırlığı ortaya çıkmaktadır." dedi.

AK Parti'nin iktidara geldiği 2002 yılında 182 hakim ve savcı açığı olduğunu, ancak bu açığın kapatılması durumunda bile ihtiyacın karşılanamayacağı tespitini yaptıklarını dile getiren Bakan Şahin, bu nedenle çıkarılan yasa ile 5 bin 7 yeni hakim ve savcı kadrosunun tesis edildiğini kaydetti. Yeni kadrolarla birlikte toplamda 14 bin 697'ye ulaşan hakim ve savcı kadrosundan 3 bin 769'nun boş olduğuna dikkat çeken Bakan Şahin, bu açığın kapatılması için 50 idare hakimi ve 550 yeni hakim ve savcı için sınav açacaklarını bildirdi. Bakan Şahin, halen hakimlik ve savcılık stajı devam eden 914 adayın göreve başlamasıyla mevcut açığın yaklaşık yarısının kapatılacağını kaydetti. Bakan Şahin, hakim ve savcı sayısı ile adalet personelindeki açığı kapatmak için yeni kadro tesis edilmesini öngören bir yasal düzenleme ile Meclis'e başvuracaklarını söyledi. 

YARGI BAĞIMSIZLIĞI MEDYAYA KARŞI DA KORUNLAMI

Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, demokratik hukuk devletinin vazgeçilmez öğelerinden birisinin de yargı bağımsızlığı ve hâkimlik güvencesi olduğunu ifade ederek, kuvvetler ayrılığı ilkesinin doğal bir sonucu olarak bağımsızlığın yasama ve yürütme organlarına karşı korunması öne çıkarıldığını vurguladı. Bakan Şahin, "Yargı bağımsızlığı günümüzde; yalnız yasamaya, yürütmeye karşı bağımsızlığı değil medya ve diğer Anayasal kurum ve kuruluşlara karşı da bağımsızlığı kapsayacak genişlikte ele alınmaktadır. Yargı mensuplarının karar verirken her türlü etki ve baskıdan uzak, yalnızca hukuk kuralları ve vicdanî sorumlulukla hareket etmeleri gerekmektedir. Hukuk devleti ve hukukun üstünlüğünün sağlıklı bir şekilde yürümesi ve gelişebilmesi için yargı organlarını yönlendirici davranışlardan kaçınmak konusunda herkesin azamî özen ve dikkat göstermesi gerektiğini önemle vurgulamak isterim" diye konuştu. 

ADLİYE SARAYLARI

Adalet hizmetlerinin yürütüldüğü binalar hakkında da bilgi veren Bakan Şahin, 2003 yılından itibaren biri adlî tıp hizmet binası olmak üzere toplam 92 adet adalet hizmet binası inşaatının tamamlandığını kaydetti. Şahin, halen 32 adalet hizmet binası inşaat, 43 hizmet binasının ise inşaat öncesi hazırlık aşamasında olduğunu aktardı.

Bakan Şahin, yaptıkları altyapı çalışmalarını örneklendirirken, 2002 yılı sonuna kadar faaliyet gösteren adalet hizmet binalarının kapalı alanı toplamının 569 bin metrekare olduğunu, son beş yılda ise bu rakamın 843 bin metrekareye çıkarıldığını vurguladı.

CEZAEVLERİNDEKİ MAHKUM SAYISI 100 BİNİ AŞTI

Bakan Şahin, cezaevlerinde kalan tutuklu ve hükümlü sayısı hakkında da bilgi verdi. Türkiye'de 384 ceza infaz kurumunda Ekim ayı itibariyle 90 bin 875'i adlî, 4 bin 931'i terör, 4 bin 405'i çıkar amaçlı suçlar olmak üzere toplam 100 bin 211 hükümlü ve tutuklu bulunduğunu açıklayan Bakan Şahin, "Cezaevlerinde artık kampus dönemi başlatılmıştır. Silivri'de 8 cezaevi, Sincan'da 8 cezaevi, Maltepe'de 5 cezaevi ve Kocaeli'nde 5 cezaevinden oluşan modern cezaevi kampusları yapılmıştır. Cezaevleri denildiğinde ilk akla gelen ve ülkemiz insanlarının zihninde olumlu sayılamayacak hatıraları bulunan ve fiziksel yetersizlikleri iyice açığa çıkan Ulucanlar ve Bayrampaşa cezaevleri kapatılmıştır. Çeşitli olumsuzlukların yaşanmasına neden olan koğuş sistemine göre inşa edilen ceza infaz kurumlarında fiziki değişiklikler yapılarak çağdaş ülkelerde olduğu gibi 1, 3, 4, 6 ve 8'er kişilik odalara dönüşüm çalışmaları tamamlanmıştır" dedi.

Bakan Şahin, 186 ceza infaz kurumunda hükümlü ve tutukluların meslek ve sanatlarını koruyup geliştirmek veya onlara bir meslek ve sanat öğretmek, ürettikleri ekonomik değerleri pazarlamak için oluşturulan tesis veya atölyelerin bulunduğunu söyledi. Şahin, "Halen 40'tan fazla iş kolunda faaliyet gösterilmekte ve bu atölyelerde, sürekli olarak 10 bin civarında hükümlü ve tutuklu sigortalı olarak çalışmaktadır. Bu alanda gelişmiş birçok ülkeden ileri durumdadır" şeklinde konuştu.


YARGI KARARLARI VE BAKIN ÖZGÜRLÜĞÜ İKİLEMİ



Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Zahid Akman ise, bazı haberlere yönelik yargı tarafından alınan yayın yasağı kararlarının uygulanması konusunda ikileme düştüklerini söyledi. Birçok önemli konunun alınan yayın yasağı ile topluma iletilmesinin engellendiğini belirten Akman, "Bir tarafta yargının verdiği bir karar, hukuki bir zorunluluk, diğer tarafta da kamuoyunun bilgi edinme hakkı ve yayın kuruluşlarının ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmesi noktasında ikilem içinde kaldık." ifadelerini kullandı. 

RTÜK tarafından düzenlenen Terör ve Medya konulu bilgilendirme toplantısı İstanbul Sheraton Otel'de gerçekleştirildi. Toplantıya RTÜK Başkanı Zahid Akman'ın yanı sıra, Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu Başkanı Doç. Dr. Sedat Laçiner, Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Üyesi ve terör uzmanı Dr. Nihat Ali Özcan, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırma Vakfı adına Hatem Ete ve çok sayıda basın mensubu katıldı. 

Toplantının açılış konuşmasını yapan RTÜK Başkanı Zahid Akman, Türkiye'nin terörle mücadelesinin 30 yıllık bir süreyi kapsadığını hatırlatarak, toplantını bu mücadelede medyanın etkisini artıracak terör haberciliğinin yapılmasında önemli bir yer tutacağını belirtti. 

Terörün hedeflerinin ve bu hedefe ulaşma yönteminin hemen herkes tarafından bilindiğini belirten Akman, bu hedeflerin gerçekleşmesinde yada engellenmesinde medyanın katkısının tartışılacağını aktardı. 

Terörün en büyük hedeflerinden birinin toplumu demoralize etmek olduğuna dikkat çeken RTÜK Başkanı Akman, bu amacın gerçekleştirilmesini engellemek için yapılacak çalışmalarda, medyanın özgürlüğünü kısıtlamak anlamına gelecek uygulamaların desteklenip desteklenmemesinin cevabının da toplantıda aranacağını belirtti. 

İnsanların haber alma özgürlükleri ve ifade özgürlüklerinin en büyük öncelikleri olduğunu vurgulayan Akman, dünyanın bir çok yerinde ve batıda savaş ve terör zamanı haberlerinin masaya yatırıldığını ve "özgürlükler kısıtlanmadan toplum bu konuda nasıl bilgilendirilir" sorusunun cevabının bulunduğunu belirtti.

Kamuoyunun bilmesi gereken bir çok önemli konunun zaman zaman yargı kararlarıyla ifade ve bilgi alma özgürlüğü arasında ikilemde kaldıklarını belirten Akman, "Bu gün hala kamuoyunun bilmesi gereken bir çok önemli konu zaman zaman yargı kararlarıyla kamuoyuna iletilmek istenmemektedir. Dün yine RTÜK olarak bir mahkeme kararından sonra, mahkeme kararının yasakladığı konu ile ilgili yayın yapan bazı kuruluşların haber programları ile ilgili dosyaları inceledik ve kurulumuz yaklaşık 1,5 müeyyide uygulamalı mıyız ? uygulamamalı mıyız? bunu tartıştık. Şöyle bir ikilem arasında kaldık bir tarafta yargının verdiği bir karar, hukuki bir zorunluluk diğer tarafta da kamuoyunun bilgilendirmek adına yapılan haberler." diye konuştu.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.