Bizdeki Açılımcılara Duyurulur
Avrupa'nın ilk başörtülü vekili olan(Brüksel milletvekili) Mahinur Özdemir, şöyle dedi: “Partim “Ermeni soykırımını kabul ediyorum” diye bir bildiriye imza atmamı istedi. Bunu sadece benden istediler. Belçika'nın soykırım demediği bir olayı benim üzerimden baskı aracı yapmaya çalıştılar. Karşı çıktım diye 12 saat içinde ihraç ettiler.”
Türkiye gazetesinde yayınlanan Mahinur Özdemir röportajının ilgili bölümü şöyle:
-Partinizden ihraç oldunuz, bunun arkasındaki olayı ve sebepleri detaylı anlatabilir misiniz?
22 Mayıs'ta parlamentoya geldim ve bir kamera ekibi beni bekliyordu çekim yapmak için. Aynı zamanda partiden de bana, “Bir kanal seninle röportaj yapmak istiyor, dikkatli ol cevap verme” diye mesaj geldi. Çünkü aynı günün sabahı parti başkanı sabah radyo kanalında 1915 olayları ile ne düşündüğü sorulduğunda, “Partimde inkarcı varsa anında ihraç ederim” diye bir beyanat vermiş. Bu da tabii bir kısım basını harekete geçiriyor ve o partideki tek Türk kökenli milletvekiline bu soruyu sormak istiyorlar. Ben de partinin talimatları gereği kamera ile gelen basın mensubuna cevap vermedim ve sonra da parlamentodan ayrıldım. Aradan beş gün geçti. Parti benden ortalarda çok görünmememi istedi. Ama ben aynı zamanda yerel meclis üyesiyim. Yerel Belediye'de grup başkanıyım. Mecburen katılmam gereken bir toplantı vardı. Giderken aynı kameralı ekip yine oradaydı, ben oradan yine ayrılınca çıkarken ki halimi çektiler. Kamera ekibi beni takibe devam etti, ben de partinin direktifleri üzerine cevap vermemeye çalıştım. Çok kızmışlar. “Ermeni Soykırımı ile ilgili cevap vermek istemedi” diye bir haber yaptılar. Parti bu haber üzerine beni çağırdı ve “Ben Ermeni Soykırımı'nı kabul ediyorum” diye bir basın bildirisine imza atmamı istediler.
-Siz nasıl cevap verdiniz?
“Neden beni böyle bir soruyla karşı karşıya bırakıyorsunuz, ben partinin talimatlarını uyguladım” dedim. İmzalamam için dayattıklarında da imza atmayacağımı söyledim. Ayrıca beni ihraç komitesi de çağırmadı, Genel Sekreter görüşmeye çağırdı ve böyle bir imza dayatması yaptı. Parti başkanıyla görüşmek istediğimi söyledim, müsait olmadığını söylediler. Başkanın radyoda yaptığı çıkışı desteklemek için böyle bir ihraç tepkisi verdiler.
-Bunu bütün parti üyelerinden mi yoksa sadece sizden mi istediler?
Sadece benden imza istediler. Hatta bir canlı yayında bağlanma imkanım oldu ve parti başkanı başka vekillere imzalatmayacaklarını söyledi. Yani bana özel bir uygulamaydı. Haliyle altından başka sebepler çıkıyor.
-Bu durumda vekilliğe devam edecek misiniz?
Bağımsız olarak devam edeceğim.
-Neler hissediyorsunuz size bu baskıyı yapmalarını nasıl karşıladınız?
Bana karşı alınan tavır, ihracın usulsüz ve bu kadar çabuk gelişmesi haksızdı. Tüzüğe uymayan şekilde 12 saat içinde ihraç edildim. Bu da konunun aslında "hukuk arayışı" veya "geçmiş acıları anmak" olarak değil daha çok sağa doğru kayan Belçika siyasetinin baskılarından kaynakladığını söyleyebilirim. Ben geçmişte yaşanan acıların hiç birini inkar etmiyorum ama terminolojik dayatmalara karşıyım. Üstelik Belçika'nın "Soykırım" olarak adlandırmadığı bir olayı Türk kökenli bir vekil için baskı aracı olarak kullanılması kabul edilebilir değil. Üstelik ben bu konuyla ilgili hiçbir açıklama yapmamışken niçin dahil oluyorum bu konuya ve baskı altında açıklama yapmam gerekiyor? Partinin yanlış iletişim stratejisinin kurbanı oldum ve ben de bunu kabul edemezdim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.