Rant Kafa Doymuyor
“İstanbul büyüdükçe veya balon gibi şiştikçe, şehrin iklimi gibi bu yağmurlar da değişti, yok oldu gitti…
Hesapsız, plansız, çarpık kentleşmeden çok çeken bu güzelim şehir, son 15-20 yılda ise bilinçli bir şekilde “cazip bir rant alanı” olarak görüldü. Türkiye’nin kalbi konumundaki İstanbul, barındırdığı rant uğruna yatırımların ve inşaatların da çoğunu çekiverdi kendine. Anadolu’nun şehirleri işsizlikten, yatırımsızlıktan, fabrikasızlıktan mağdur olunca, oralardan gelen bir insan akışı İstanbul’u daha da büyüttü, şişirdi.
Son yıllarda, kağıt üzerinde depreme ve çarpık kentleşmeye karşı olumlu bir çaba gibi gözüken kentsel dönüşüm devreye girdi. Kağıt üzerinde olumlu gözüken bu çaba, gün geçtikçe rantın emrinde yürür oldu. İstanbul’un merkezi ve pahalı yerlerindeki orta direk halk çevreye doğru itilirken, merkezdeki kıymetli arsalara milyonluk evler yapılıyor. Şehrin sakinleri yerlerinden edilirken, milyonluk lüks fanuslara girmeyi seçen kaymak tabaka ve yabancılar şehrin merkezine yerleşiyor.
İstanbul’u İstanbul yapan yapılar, eserler, semtler bu yeni istilaya direnmeye çalışıyor. Bu kapitalist ve yağmacı akın, şehri bir Müslüman kentinden uyduruk bir kapitalist ucubeye doğru çeviriyor. Abuk subuk camlı binalar, saçma sapan isimli gökdelenler, rezidanslar, lüks siteler İstanbul’un “yeni” kimliğini oluşturmaya soyunuyor artık. Yeni kimlik ise tam bir kişiliksizlik demek.
Şehrin elde avuçta kalan azıcık bir yeşil alanı bile yağmacı zihniyetin tasallutunda ve muhtemelen rant kafasına kurban gitmeyi bekliyor. İşte konunun uzmanları da söylüyor: “İstanbul’da azalan yeşil alan ve artan yapılaşma ile gökdelenler, hissedilen sıcaklığı 3 derece artırıyor.”
Yapıların arasında oluşan “ısı adası”, şehrin rüzgarını keserken, cam kaplama yüzeyler de güneş ışıklarını yansıtarak çevresinde ısı artışını etkiliyor. Rant kafası, şehrin hem kimliğini, kişiliğini bozuyor hem de iklimini başkalaştırıyor artık.
İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe’ye göre, başka mahzurlar da var. Gökçe, bunları, sel ve su baskınları, hava kirliliği, sosyal bölünmüşlük yani komşuluğun kalkmasıyla ortaya çıkan sosyal problemler ve yeni binaların İstanbul’u depreme hazırlamamasını gösteriyor.
Sözün özü, merkeze rant ve menfaati koymanın neticesinde güzelim şehrin kimliğini mundar ediyor, şehrin canına okuyoruz. Yetmiyor iklime bile musallat oluyoruz. Güzelim yaz yağmurunun yitip gitmesi bile bu rant kafası iğrençliğinden hep.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.