Başbakan Davutoğlu'ndan Çarpıcı Açıklamalar
Başbakan Davutoğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:
TEK BAŞINA iKTiDAR OLACAK MI?
Ankara saldırısı, öyle bir seçim konjonktüründe yapılıyor ki bu seçimin sorusu, HDP, MHP, CHP’nin performansı değil AK Parti’nin performansı… Kimse HDP kaç oy alacak, CHP kaç oy alacak diye bakmıyor herkes AK Parti’nin aldığı oylara tek başına iktidar olacak mı olmayacak mı diye bakıyor. 4 partili bir parlamentoda tek başına iktidar olmak da aslanın ağzında. Ankara saldırısı sonra ortaya çıkan psikolojik ortam çok açık, soruyorum AK Parti’nin tek başına iktidar olmasına katkı mı yapar yoksa zorlaştırır mı? Aklı başında kimse bu saldırı AK Parti’yi tek başına iktidar olmasına katkı yapar demez. Zorlaştırır. Kasımda AK Parti’nin tek başına iktidar olup ülkenin istikrara kavuşmasını engellemek için yapılan bir saldırıyla karşı karşıyayız.
5.PARTi MHP’DEN ÇIKAR
5. Parti çıkarsa MHP’nin içinden çıkabilir. Ama grup kurar mı onu bilemeyiz. AK Parti birçok zorluğu aşarak buralara geldi. 5. parti suyu bulandırmak için yapılan bir çıkıştır. Kendi parti zaafını görmek için çıkarılmıştır.
iÇ SAVAŞ ALGI OPERASYONU
İÇ savaş senaryosu tamamen bir algı operasyonudur. Eğer, Madrid’de yapılan terör saldırısı İspanya’da iç savaş çıkarmamışsa, İngiltere’de yapılan terör saldırısı İngiltere’de iç savaş çıkarmıyorsa, New York’ta 11 Eylül saldırısı iç savaş çıkarmamışsa Türkiye’de onlar kadar demokratik olgunluğa sahiptir. Türkiye’de terörle mücadele vardır ama iç savaş yoktur. İç savaş söylemi, AK Parti’yi şeytanlaştırarak kötüleyerek bir algı oluşturarak karşı tarafı meşru kılmaktır.
KASIM SONRASINA ERTELERDiK
HANGİ iktidar terörle mücadele sürerken seçime gitmek ister. Hem güvenlik şartları hem de toplumsal ve psikolojik şartlar itibariyle. Aldığımız en riskli karar buydu. Eğer, parti menfaatini düşünüyor olsaydık bu operasyonları kasım sonrasına ertelerdik.
KARTLARIMIZI KULLANIRIZ
“Terör örgütlerine ait 458 hedef vuruldu. Kuzey Irak’taki operasyonlarda ölen terörist sayısını net olarak tespit etmek pek mümkün değil fakat barınakların yok edilmesi ve hava bombardımanında 2500’ü aştığına dair istihbari bilgiler var.”
İstanbul’da aralarında Genel Yayın Yönetmenimiz Yener Dönmez’in de yer aldığı gazetecilerle bir araya gelen Başbakan Ahmet Davutoğlu, çarpıcı açıklamalar yaptı. Sınırımızdaki hareketliliği ve son terör eylemlerini değerlendiren Davutoğlu “Zorlanırsak, doğrudan müdahale olursa, Ceylanpınar, Suruç benzeri saldırılara maruz kalırsak Türkiye elindeki gücü kullanmaya başlar” dedi. İşte Davutoğlu’nun gündeme dair çarpıcı mesajları:
FİLİSTİNLİLERE VİZE MESELESİ
Filistinlilere vizeyi kaldırabiliriz. Filistinli göçmenlere Suriyeli göçmenlere yaptığınız muameleyi yaptığınızda bu Filistin’i zayıflatıcı sonuçlar doğurabiliyor. Filistinlilerin yurdu Filistin’dir. Şu anda Filistin’deki temel strateji nüfus stratejisi. Filistinlileri ayakta tutan tek şey nüfus. Yani yaşanan bir demografik savaş. Yahudiler oraya göç ile geldi ama şimdi Yahudilerin göçü kesildi. Şimdi de Filistinlilerin artan nüfusunu nasıl kontrol edeceğiz diyorlar. Onun için bu göç hareketi, emin olun Suriye’nin demografisini değiştirmek üzerinden Ortadoğu’nun demografisini değiştirmeye dönük bir boyutta.
SURİYE’YE FİİLİ MÜDAHALEMİZ OLMADI
Şimdi şu ana kadar bizim Suriye politikamızda bazılarının iddia ettiği gibi Suriye’yi ve Ortadoğu’yu dönüştürmek için fiili müdahaleye dayalı bir yaklaşım olmadı. Daha çok Arap Baharı esnasında sorunun yaşandığı bölgedeki toplumun doğal gelişimi içerisinde, daha çok demokratik bir Türkiye ile demokratik bir Suriye’nin ilişkilerinin zamanla geliştiği, doğal etkileşimi ve etki alanının artacağına dayalı bir yaklaşım sergiledik. Yani dikkat ederseniz bir sürü provokasyona rağmen Türkiye, Suriye sınırını fiili olarak hiç geçmedi. Ne bir uçağımız, ne bir helikopterimiz ne de tek bir askerimiz sınırı geçmedi. Suriye’ye teklif ettiğimiz her şey Suriye toplumunu uzun dönemde yavaş yavaş dönüştürecek şeylerdi.
KÜRTLER’İN HİÇ KİMLİĞİ YOKTU
Suriye’de kimliği kaybolmuş gruplar bizimle birlikte güven kazanmaya başladılar. Kürtlerin ise hiç bir kimliği yoktu. Ben 6 Nisan 2011 yılında gittiğimde götürdüğüm reform paketinin 1. maddesi “Kürtler’e kimliklerini verin” olmuştu. Mesela şimdi PYD ile ilgili gelişmelerde sanki biz Kürtler’in kazanımlarına karşıymışız gibi bir tablo çizmeye çalışıyorlar. O zamanlar ben giderken dönemin BDP’lileri şimdiki HDP’liler “Aman Bakanım Esad’a söyleyin de bizimkilerin haklarını verse” diyorlardı. Ben de “Sizin söylemenize gerek yok biz onların haklarını zaten takip ediyoruz. Ederiz” demiştim. 2011 Arap Baharı’na kadar böyle gitti.
HÂLÂ HÜZÜNLE HATIRLARIM
Mısır ile de aynı şekildeydi. Hala hüzünle hatırladığım Türkiye-.Ürdün-Lübnan-Suriye dörtlü levant ortak pazarı, ortak havzası, ortak serbest ticaret alanını 2010’un Ekim’inde açıklamıştık. Hemen 2010’un Aralık’ında Arap Baharı patladı. İkincisi bölgede Tahrir ruhunun yükselmesiyle demokrasi rüzgarının artmasıydı. Biz doğal olarak, siyasi felsefemiz, bölgeye yaklaşımımız ve halklara olan yakınlığımız gereği bu demokratik hareketlerin yanında yer aldık.
TÜRKİYE KARTINI OYNADI MI?
“Türkiye kartını oynamadı”dan kastım şu: 2013 Mısır darbesinden bu yana bölgede kuşatılan ve yok edilen sadece demokrasi ve demokratik hareketler değil, o günden bugüne dikkat edin, bölge kaosla diktatörlükler arasında gidip geliyor. Demokrasi ümidini kaybetti. Tümüyle yok olmadı bu ümit mutlaka tekrar yeşerecek ama zayıfladı. Diktatörler geri döndü. Bir, demokrasi kuşatıldı. İki, Türkiye kuşatılmaya çalışıldı. Demokrasinin Ortadoğu’da yükselmesinden en fazla istifade edecek olan Türkiye’ydi. Demokrasi rüzgarının Ortadoğu’da bastırılması, aslında Türkiye’nin kuşatılması anlamına geliyordu. Ve birçok çıkarları birbirleriyle çatışan İran ve Körfez ülkeleri, Ortadoğu’da demokratik hareketlerin söndürülmesi ve Türkiye’nin etkisinin daraltılması konusunda ortak menfaatlerde buluştu.
GÜCÜMÜZÜ KULLANIRIZ
Şu anda ise Türkiye’nin demokratik değerleri ya bölgede tekrar neşvünema (yetişmek) bulacak. Ya bu dönüşüm daha uzun sürede tamamlanacak ya da Türkiye’nin sınırına dönük baskılarda bir artış olacak. Şimdi “Türkiye kartını oynamadı”dan kastım: Türkiye doğrudan bir müdahalede bulunmadı ve bulunmayı da düşünmedi. Kendi içinde, o ülkenin kendi doğallığı içinde değişimine önem verdi. Ha zorlanırsak, DEAŞ’ın 20 Temmuz’daki Suruç saldırısında, PKK’nın Ceylanpınar saldırısında olduğu gibi yani doğrudan saldırıya uğrarsak, işte o zaman kullanmadığımız kartları kullanmak durumunda kalırız. Elimizdeki gücü kullanmaya başlarız. Keza kullanmaya başladık da.
TÜRKİYE’SİZ ÇÖZÜM OLMAZ
Bir kısım Türkiye içinde ve dışında Türkiye’nin yalnız kaldığını söyleyeyenler çıktı. Biz demokratik grupların tümünün haklarını savunduk. Türkiye’nin denklemde olmadığı bir Suriye çözümü olamaz. Biz bu konuda ağırlığımızı nereye koyarsak oranın güçlerini değiştirecek kapasiteye sahibiz. Bunu Kuzey Irak’ta gösterdik.
SURİYE BÖLÜNÜRSE DAEŞ GÜÇLENİR
Rusya’ya müdahale sonrasında mesajımız açık ve netti. Türkiye kendi hava sahasını ve deniz sahasını ihlal edecek hiçbir girişime kayıtsız kalmaz. DAEŞ ve rejim arasında Suriye’nin bölünmesi esas DAEŞ’i güçlendirecek bir faktör olur. Bizim açıklamalarımızdan sonra Rusya, Özgür Suriye Ordusu’yla konuşabilecek ve onları destekleyebileceğini belirtecek açıklamalar yaptı. “Rejim güçleniyor Türkiye kaybediyor” algısı yaratmaya çalışan aşağılık kompleksine sahip bir zümre var Türkiye’de.
PKK MEŞRULAŞTIRMAYA ÇALIŞTI
PKK şunu hesap edemedi: DAEŞ’e karşı koalisyon içinde olan her aktör meşrulaştı. Öyle bir fırsatçılığa yöneldi ki Türkiye’yi DAEŞ’le özdeşleştirip kendisini meşrulaştırdı. AK Parti’yi gayrimeşrulaştırmaya çalıştı. Paralelle yaptıkları paslaşmalarla Türkiye’yi köşeye sıkıştıracaklarını sandılar.
PYD’YE YARDIM GÖNDERİLMESİ
Amerika PYD’ye yardım göndermesinde bile PYD’ye değil Araplara gönderdik söylemini söyleme ihtiyacı duydu. DAEŞ kontrolündeki yerler DAEŞ’e de karşıdır, Esed’e de karşıdır nasıl oy kullanacak? Göstermelik sandıklar kuracaklar sonunda da yine Esed çıkmış olacak.
6-7 EKİM’DE GERÇEK NİYETİ ANLADIK
Şimdi bizi yıpratmaya çalışabilirler. Ben bunu 6-7 Ekim olayında fark ettim. Bu olay önemli bir etki yaptı. Biz o zaman gerçek niyetin çözüm olmadığını anladık. Biz o zaman çok net bir karar verdik: Bir daha 6-7 Ekim olaylarını yaşamayacağız. Demirtaş Nevruz’dan bir önceki grup toplantısında sanki bütün mesele başkanlık sistemiymiş gibi konuşma yaptı. ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ diye bir işaret fişeği gönderdi ve sonrasında da ayaklanma çağrıları yaptılar.
HEPİNİZ HAZIR OLACAKSINIZ
Demirtaş’a, “6 Ekim’de yaptınız. Şimdi de yaptığınız çağrılar bir felaketin kapısını aralıyor, yapmayın bu çağrıları, biz sizin ne yaptığınızı biliyoruz” dedim. PKK nerede, kimlerle konuşuyor biliyoruz; “Paralel” ile nerede ne konuştuğunuzu biliyoruz, yapmayın dedim. Konuştuk bunları hatırlarsınız hepsini söyledim. Bakın tam bizim operasyondan bir hafta önceydi, hepsine ateşle oynuyorsunuz, yapmayın, “Ben buraya hükümet kurmak için gelmedim” onlarla hükümet kurmaya niyetimiz yok. 6 - 7 Ekim’den sonra İçişleri Bakanlığı’nda ve diğer yerlerde yaptığımız toplantılarda söylediğimiz şey şuydu: Çözüm süreci bunlar tarafından kesintiye uğratıldığı anda hepiniz hazır olacaksınız!
BİR MAZERET İSTEMİYORUZ
Şimdi devlet tedbir niye almadı falan deniliyor. Şimdi Ekim’den Temmuz’a kadar ne kadar techizat ihtiyacınız varsa, İHA mı? nerdeyse alın, TOMA mı? Ne kadarsa... Bir mazeret istemiyoruz! Bir daha 6-7 Ekim olayları gibi bir olaya kalkışırlarsa sonuna kadar bunlarla mücadele edeceksiniz. 23 Temmuz’da biz Genelkurmay Başkanımızla olağan haftalık görüşmemizi yapacaktık, Cumhurbaşkanı’mız İstanbul’da Ceylanpınar’daki polisimiz şehit edilince bizim o toplantımız 3’te çağırmıştım, 4’te güvenlik zirvesi yapacaktım. O sırada ben Genelkurmay Başkanıyla konuşurken DEAŞ’ın dağ karakolunda bir askerimizi şehit ettiği haberi geldi. Dedim “Artık bu güvenlik zirvesinin mahiyeti değişti.” “Tam kapsamlı bir harekat için” toplantının başlığını değiştirdim. Tam içeri girdim daha katılımcıların, Kuvvet Komutanları bu kadar yoğun olacağımızı beklemiyorlardı. Dedim ki; Şu anda DEAŞ Suruç ve dağ karakoluna yaptığı saldırılarla “SAVAŞ” ilan etti. Biz dediler aylar öncesinden hazırız, tek tek çıkardılar notlarını “şu kadar hedefi, şu kadar günde vurabiliriz. 458 Hedef... Barınaklarını, karargahlarını falan… Bize ne kadar süre vereceksiniz?” dediler. “Süre sınırı yok” dedim. Çok yönlü başlatılan mücadele şu ana kadar da mücadele yürüyor, sonuna kadar yürüyecek!
2500’Ü AŞKIN TERÖRİST ÖLDÜRÜLDÜ
PKK’nın 458 nokta hedefini vurduk. DEAŞ’e ise daha az sayıda ama DEAŞ’ın Kuzey Suriye’deki bütün hedeflerini. Ve bunu da Suriye sınırına girmeden yaptık. Murat Karayılan Beytülşebbap’da şu dağlara “Türk askeri giremez” dedi. 3 veya 4 gün sonra Genelkurmay Başkanımız iletti “Efendim” dedi “Şu anda bahsedilen dağlardaki noktalarda askerimiz ve Bayrağımız dalgalanıyor” dedi. Kuzey Irak’ta ki operasyonlardaki ölen terörist sayısını tespit etmek pek mümkün değil. Hava bombardımanı, fakat 2500’ü aştığına dair istihbari bilgilerden gelen rakamlar var.
Yener Dönmez / Vahdet
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.