BOP haritasında öngörülüyor

BOP haritasında öngörülüyor
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol Suriye'de federal sisteme doğru gidildiğini, yeni Suriye haritasının şekillendiğini, tüm bunların BOP haritasında öngörüldüğünü yazdı:

İşte Prof.Dr. Erol'un "‘BOP Kürdistanı’ Tam Gaz!" başlıklı yazısı:

Dün ajanslara düşen Suriyeli bir Kürt yetkilinin ülkenin kuzeyinde “federal bir sistem” ilan edileceğini ve adının da “Kuzey Suriye Federasyonu” olacağını açıkladığı haber, aslında Suriye’deki “Kirli Oyun”da gelinen son aşamayı ortaya koyması açısından oldukça dikkat çekiciydi. Açıklamayı yapan Kobani bölgesi yönetiminin dışişleri sözcüsü İdris Nassan, bunu duyuran ise Reuters Haber Ajansı idi.

Federal sistem ilanının “Kürtler ile müttefiklerinin bu bölgelerde oluşturduğu öz yönetimlerin çerçevesinin genişletilmesi” anlamına geleceğini söyleyen ve bu yönetimin bölgedeki tüm halkları temsil edeceğini ilan eden Nassan’ın burada altını çizdiği hususun öz Türkçesi; Cizire, Ayn-el Arap (Kobani) ve Afrin kantonlarının yeni bir statüye kavuşturulması, yani ikinci bir Kuzey Irak vakası. Bu federasyonun başkentinin ise, IŞİD tarafından bir ‘Kürt Devleti’nin hikayesinin yazıldığı ve tüm dünyaya servis edildiği Ayn-el Arap (Kobani) olduğunu belirtmeye gerek yok sanırım.

Böylece, Cenevre sürecine doğru toplantının esas gündemlerinden biri, dolayısıyla da ABD’deki düşünce merkezlerinden servis edilen “Yeni Suriye” haritası önemli ölçüde şekillenmiş oluyor. Bunu çok yakın zamanda IŞİD merkezli bir “Sünni Arap Devleti” takip ederse hiç şaşırmayın, çünkü BOP haritasında öngörülen ikinci devletin adı bu.

Sykes-Picot-Sazanov sonrası bölgemizde “nur topu” gibi iki yeni devletle karşı karşıyayız ve bu devletin sadece Suriye ve Irak ile sınırlı kalmayacağı da artık bilinen bir sır.

Diğer bilinen sırlar ise, bu yeni süreçte: 1) ABD-Rusya-İran işbirliği; 2) Esad ile yola devam kararı; 3) Türkiye’nin Ortadoğu coğrafyasına çıkışını engelleyen “Çifte BOP Seddi”; 4) Suriye’deki Türkmenlerin sürecin dışında tutulması; 5) Suriye’deki Sünnilerin önemli bir kısmının bir “ödül olarak” IŞİD’e terk edilmesi; 6) Suriye’nin artık eski Suriye olamayacağı ve nüfuz alanlarına bölünmesi; 7) Türkiye’nin bir kırmızı çizgisinin daha çiğnenmesi olarak karşımıza çıkıyorlar.

Burada ilginç olan durum, bu sorundan er ya da geç, şöyle ya da böyle etkilenmesi kaçınılmaz olan devletlerin ve örgütlerin bir kısmının bunun içinde yer alması. Ve bu plan karşısında henüz son sözünü söylememiş olan devletlerin buna vereceği tepkinin göz ardı edilmesi. Belki de, artık bu devletlerin söz söylemeye mecallerinin kalmadığı düşünülüyordur. Bunun böyle olup olmadığını zaman içerisinde hep birlikte göreceğiz.

Barzani ‘Kürt Devleti’ Açıklamasında Niçin ‘Lozan’ Dedi?

“Ortadoğu’ya baktığınızda eski sınırlar sadece kağıt üzerinde kalmış. Bölgedeki yeni gerçekler Ortadoğu haritasını yeniden çiziyor” tespitinde bulunan Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani üç gün önce yaptığı açıklamada aynen şu ifadeyi kullanıyor: “Kürtlere gelince 1923 tarihinde yapılan Lozan Antlaşması’ndan bu yana bağımsızlığı hayal ediyor. Söz konusu antlaşmada Osmanlı İmparatorluğu’ndan geri kalanlardan Kürtlere bir devlet sağlanması taahhüdüne uyulmadı” diyor ve ekliyor: “Eninde sonunda bir Kürt devleti kurulacak.”

Dikkatinizi çekti mi, Barzani Kürdistan devleti hayalini Lozan’la başlatıyor. Peki, niçin Lozan? Neden Sevr, Sykes-Picot ya da başka bir anlaşmaya atıfta bulunmuyor? Bunun cevabı üç aşağı beş yukarı bu açıklamayı yaptığı adreste saklı.  Çünkü o adres de Barzani gibi Lozan’ı tanımıyor. Daha doğrusu, İngiliz Ortadoğu’sunu kabul etmiyor.

Bu arada, açıklamayı nereye mi yaptı? Elbette, ABD’ye. Amerikan Philadelphia Media Network isimli ajans üzerinden hem Washington’a hem de dünyanın diğer başkentlerine mesaj veriyor.

Burada dikkat çekici bir diğer husus ise, ABD’nin Iraklı Kürtlerin bağımsızlığına destek vermediğinin hatırlatılması üzerine kullandığı şu ifade: “ABD bize karşı hareket etmez, karşı çıkmazsa, çok minnettar kalırız.” Barzani bir taraftan “karşı çıkmaz” diyor, diğer taraftan da tarihsel hafızası saliseler içerisinde devreye girdiğinden olsa gerek “karşı çıkmazsa, çok minnettar kalırız” deme ihtiyacı hissediyor.

Burada ciddi anlamda bir “güven” sorunu var. Daha ciddi bir sorun ise, “minnettarlık” noktasında. Eğer, Iraklı Kürtlerin bağımsızlığına ABD’nin destek vermediği Barzani’ye hatırlatılıyor ise, bu demektir ki Barzani halen istenilen kıvamda değil ya da ABD’nin kafasında çok daha farklı bir düşünce var.

Rusya Suriye’den Niçin Çekiliyor?

Öncelikle şu hususun altını çizelim. Rusya, Suriye’den çekilme kervanına sonradan katılan aktörlerden. Öncesi itibarıyla, bu köşede de dile getirdik, İran bu ülkedeki askerlerini çekmeye başlamıştı. Hizbullah’ın da Lübnan’daki olası gelişmelere karşı bu ülkedeki güçlerini ana merkeze kaydırmaya başladığı biliniyordu. Sürpriz olan Putin’in gündeme bomba gibi düşen, açıkçası hiç de beklenmeyen bu son açıklaması oldu.

Burada bir çok olasılık üzerinde durulabilir. Bunlardan bir tanesi Washington-Moskova arasında “Yeni Suriye” konusunda varılan mutabakat ve bu noktada Rusya’nın üzerine yüklendiği misyonu tamamlamış olması. Bir diğer ifadeyle, Rusya’nın Suriye’deki çıkarlarını koruması hatta eskisine oranla biraz daha genişletmesi.

Diğer taraftan, süreç halen devam ettiği için net bir şey söyleyebilmek mümkün değil. Bu durumda sürpriz çekilmeyle ilgili olarak şu hususları da göz önünde bulundurmakta fayda var: 1) Rusya, Suriye-Ortadoğu üzerinden sürdüremeyeceği bir savaşın içine çekildiğini, aslında planın kendisini sınırların ötesinde bitirmek üzerine kurgulandığını gördü; 2) İçeride kendisini hissettiren iktisadi-mail bunalımın sosyal patlamalara doğru yol almaya başladığını fark etti; 3) Ukrayna-Kırım noktasında yeni bir döneme girileceğini, daha somut bir ifadeyle Ukrayna-Kırım üzerinden Rusya’ya karşı vekaleten bir savaşın başlatılacağını gördü; 4) Kendisi Ortadoğu’da misyonunu yerine getirmeye çalışırken, işbirliği halinde olduğu ABD’nin NATO üzerinden kendisini çok hızlı bir şekilde kuşattığını geç de olsa anladı; 5) Bölgedeki Kürt devleti inşa süreci ve Ankara’daki patlatılan bombalar ile birlikte kendi askerlerini alandan çekme gereği duydu.

Bu maddeler daha da çoğaltılabilir. Fakat sonuçta şu an itibarıyla Rusya hedeflerine kısmi olarak da olsa varmış görünüyor. Esas olan, bundan sonra bunları ve yakın çevresini nasıl koruyabileceği? Bence tartışılması gereken bu Pirus Zaferi değil, sonrası...


Prof.Dr.Mehmet Seyfettin EROL / Milli Gazete

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum