MHP'de FIRTINA kapıda

MHP'de FIRTINA kapıda
Akademisyen Kürşad Zorlu, Genel Merkez’in kongre yapılmamasında ısrarcı olmasının devam etmesi halinde büyük bir fırtınanın partinin kapısına dayanacağını söyledi.

Mahkeme kararının ardından MHP’de bir kesim kongreye, Genel Merkez ise Yargıtay’a temyiz başvurusuna hazırlanıyor. Akademisyen Doç. Dr. Kürşad Zorlu’ya göre yaşananlar MHP tarihi açısından anlamlı bir süreç. MHP yönetiminin muhalefeti görmeme tutumunun devam etmesi durumunda partiyi “büyük bir fırtınanın beklediğini” söyleyen Zorlu, kongrenin tabandaki karamsarlığı ortadan kaldıracağına, partiye oy oranı açısından katkı sağlayacağına inanıyor. 
 
Gelinen bu yeni aşama MHP için ne anlama geliyor?
 
Bu tedbir ve tespit şeklindeki bir karar, hukuken. Bana kalırsa MHP gelenekleri açısından çok istenilen bir durum değil. En önemlisi mahkeme toplanan imzaları hukuken kabul etti. İmzaların geçerli üst kurul delegeleri tarafından verildiği kabul edildi. Milliyetçilik halka dayalı bir fikir sistemi olarak milli iradeye olabildiğince söz verilmesi gereken bir demokrasi kültürü de içermeli. Özü budur milliyetçiliğin. Bir yönü de fikir hürriyeti demektir. Bu alanda farklılıkları hainlik gibi görmek çok büyük yanlışlık olur. Eğer burada verilmiş imzalar sabitse, MHP’nin en önemli yazılı metni olan tüzüğü de bu şekilde kongre yapılabileceğini uygun görmüşse bunu daha fazla zorlamanın anlamı yoktur.
 
Zorlamanın anlamı yok dediniz ama daha da zorlanacak bir süreç başlıyor galiba. Genel Merkez kararı temyiz edeceğini açıkladı. Bunun nasıl bir etkisi olacak sürece.
 
İki yol görünüyor. Birincisi ve en önemlisi eğer temyiz Yargıtay nezdinde mevcut kararın uygulanabilirliğini durdurmaya yönelik bir içerik teşkil etmiyorsa bu, kongrenin yapılacağı anlamına gelir. Yani önemli olan temyiz başvurusu, bu kararı durduracak mı?En önemli örnek Saadet Partisi örneği. Vaktiyle Saadet Partisi de Yargıtay’a benzer şekilde başvuru yapmıştı, ancak sonucu beklemeden kongre yapıldı. O zaman Numan Kurtulmuş ve ekibi istifa edince sonucu göremedik zaten. İkincisi yine Saadet Partisi örneğinde İl ve İlçe Seçim Kurulu’na başvurmak üzere itiraz edilmiş. “Biz temyize başvurduk, çağrı heyetinin başvurusu dikkate almayın, kongrenin yapılmasına engel olun” demişler, ancak iki başvuru da reddedilmiş. Dolayısıyla görülen büyük ihtimalle bu süreç devam edecek. Gerekçeli kararın tebliğinden sonra süreç hukuken başlıyor. Muhtemelen adaylar biraraya gelip, çağrı heyetinin ne zaman, nerede, hangi yöntemle toplayacağına ilişkin bir karar alacaklar. Ben ne kadar erken kongre o kadar güçlü Türkiye diyorum. Çünkü Türkiye’de olan biteni tahlil etmeden MHP içindeki gelişmeleri çok iyi anlamak mümkün değil. Türkiye’de bir siyasal kutuplaşma ve bu kutuplaşmayı yararak yüzde 50 50 dengesini çözümleyecek bir alanin olmadığını görüyoruz. MHP’nin bu dengeyi bozabilecek yegane parti olduğunu biliyoruz. Çünkü MHP AK Parti arasında geçişkenlik görünüyor. Milliyetçi Hareket Partisi’nde yönetim değişikliğinin olması muhtemeldir ki çeşitli gerekçelerle ve en önemlisi “Bu yönetim değişmedikçe ben oy vermem” diyen eski ülkücülerin yüzünü yeniden partiye çevirmesi anlamına gelir. Hükümet sistemi değişikliği olmadığı takdirde de bu MHP için en azından koalisyon anlamına gelir.

kursat-zorlu-4.jpg
 
Adaylığını koyan tüm isimler bu etkiyi yaratabilir mi?
 
Şu bir gerçek, mevcut yönetimin toplumdaki algısı MHP’nin iktidara uzak bir parti olduğu yönünde sabitlenmiş durumda. MHP seçmenindeki karamsarlığın ortadan kalkması belki yeni bir ivme katacaktır. Fakat tabii ki farklı adaylar içinde öne çıkanlar var. Mesela Meral Akşener’in gittiği illerde halk tabanında daha büyük kalabalıklar topladığını görüyoruz.
 
MHP’nin tek başına iktidar olma potansiyelini görüyor musunuz?
 
Görüyorum ama bunun için bir kaç aşamalı bir modelin işletilmesi gerektiği kanaatindeyim. Birincisi “MHP asla iktidar olamaz” imajının yıkılması adına sağlıklı bir değişim atmosferinin yakalanması lazım. İkincisi MHP kongre yapıp değişim geçirdiği zaman, parçalanmanın önlenmesi lazım. Sayın Bahçeli aday olmazsa ya da seçilmezse bu demek değil ki, ekibi tasfiye edilecek. Bu gibi olaylardan da kaçınmak lazım. Zihinsel, ideolojik ve partinin geleneksel programını güncel gelişmelerle uyarlayıp halka sunma olayının da çok iyi yapılması gerekiyor. İnsanlar seçim döneminde şöyle soruyordu, “Tamam eleştiriyorsunuz ama siz gelirseniz bu sorunu nasıl çözeceksiniz?”. Toplumun önemli bir kesimi bunun cevabını bulamıyor. Oysa bu Sayın Alparslan Türkeş’ten bu yana MHP’nin en iddialı kullandığı alandır. Fakat terörü bitirme iddiasında olan bir parti böyle bir dönemde baraj tehlikesiyle karşı karşıya. Bu siyaseten irdelenmesi gereken bir durum.
 
İmza vermeyen delege ne düşünüyor yargı yollarının zorlanması, Genel Merkez’in imzalara rağmen kongre toplamaması ile ilgili?
 
Ne olursa olsun artık bu süreci ertelemek çok mümkün değil. Tabanda bir kanaat oluştu, “Biz bir kongre yapmalıyız, bu kongrede tüm problemleri çözmeye dönük bir tartışma olmalı. Sorunlar çözülmeli.”
 
Delegenin bir kısmı zaten “Ben şu gerekçelerle imza veremiyorum ama gönlüm sizinle. Kongre toplanırsa ben değişimden yana oy kullanacağım.” diyor. Özel sohbetlerde, dost meclislerinde bu seslendiriliyor. MHP’de 548 imzanın ötesinde iktidar özlemi olduğunu söylemek mümkün. Bana kalırsa sağlıklı bir kongre ortamı oluşursa, mevcut delegeler de anti demokratik bir uygulama olmadan hareket özgürlüğü içinde bir araya gelebilirse ben tüzüğün ilk aşamada hemen değişeceğini, ardından da seçimli bir kurultaya gidip daha yüksek bir oy ile yönetimin değişeceğini düşünüyorum.
 
Kongre olmazsa ne olur?
 
Kongre olmazsa çok kötü olur MHP için. Bu tehlikeyi ben her yerde seslendirdim. İki türlü parçalanma olabilir. Birincisi bunun içinden yeni bir parti oluşur mu? İkincisi parti oluşmasa bile tabanda değişimi gerçekleştirememenin verdiği hayal kırıklığı ile ilk seçimde sandığa gitmeme veya başka bir partiye oy verme davranışı ile parti parçalanabilir. Ben yeni bir partiyi sonuç alınabilir görmüyor. MHP bir kurumsal kimlik, bir marka. Mücadele MHP dışına taştığı zaman ülkücü irade farklı tepki verir. Benim gördüğüm kadarıyla ikinci ayrışma daha tehlikeli ve daha yakın. 1 Kasım seçimlerinde buna benzer bir davranış gördük. Sorularımızı yanıtlayan seçmenin yüzde 39’u, “Koalisyonun gerçekleşmemesinin sorumlusu olarak MHP’yi görüyorum” dedi ve bunu bir cezalandırma yöntemi olarak kullandı. Ülkücülerin de partilerine ve davalarına olan sadakatinin de sürdürülebilir olduğunu dikkate alırsak, insanları kendinizi cezalandırmaya yönlendiriyorsunuz demektir. Bu en büyük tehlikedir. Üstelik bu MHP açısından olduğu kadar Türkiye açısından da büyük bir tehlikedir.
 
MHP tarihi açısından bu nasıl bir dönemeç?
 
Ülkücüler en büyük sınavlarını 12 Eylül döneminde yaşadı. Fakat ülkücü hareket o günlerden kendisini çıkarmayı, yeni kuşaklara kendisini aktarmayı bir yönüyle iktidar özlemini ayakta tutmayı başardı.
 
Bu da öyle anlamlı bir süreç mi sizce?
 
Çok anlamlı bir süreç. Ben ülkücü hareketin geleceği açısından dayanışmanın, yardımlaşmanın, insanların birbirine olan sevgisinin büyük yara aldığını görüyorum. Bir cemiyeti ayakta tutan en önemli şey, bu dayanışma anlayışı, biz olma kültürüdür. Bakıyorsunuz parti bu şekilde parçalara ayrılmış. Sevgi, saygı ortamının da kaybolmaya başladığını görüyoruz. Bu en önemli kırılma noktası. Çünkü eğer bu sorun ortadan kaldırılamazsa yeni nesillere MHP’nin fikir sistemi aktarılamaz. Burada temel ölçüt şu, insanlara kabul edilebilir, makul bir süreyi kapsayan bir gelecek umudu vermek zorundasınız. Bunun da siyasetteki karşılığı iktidar umududur. Bunu veremezseniz, size yönelişi de durdurmuş olursunuz. O bakımdan bu süreç Milliyetçi Hareket Partisi’ni hem insan kaynağı açısından hem ideolojik açıdan hem de manevi değerler bakımından son derece örseleyen bir kırılma noktası. O günleri yaşıyoruz şu anda. Genel Merkez, “Bunu görmüyorum, bu süreci tanımıyorum, kopsunlar, bizden gitsinler” derse emin olun belki resmi olarak süre kazanır ama toplum psikolojisi ve ülkücü iradenin beklentisi açısından daha büyük bir şekilde gelen bir fırtınaya dönüşür. O  da ilk seçimde karşı karşıya kalacakları hiç düşünmek istemediğim bir sonuçla neticelenir.
 
Kongre ortamında gerilimin şiddete dönüşebileceği yönünde endişeler dile getiriliyor. “Yaşasın illegalite” diye tarihe geçen geçmiş örnekler de akıllarda. Siz böyle bir ihtimal görüyor musunuz?
 
Hiç istemeyiz bunu ama bunun konuşulduğunu ben de duyuyorum. Bunu önleyecek olan öncelikle Genel Merkez. Eğer çağrı heyeti çağrısını yaparsa, Genel Merkez de üstüne “Ben size tanımıyorum. Yaptığınız çağrıyı da kabul etmiyorum. Biz orada olmayacağız, istediğinizi yapın.” derse mesele orada kopabilir. Bunun karşısında durmak hiç istemediğimiz olaylara sebep olabilir. Sayın Bahçeli en son açıklamasında “Nereden geldiği belli olmayanlar” diye bir ifade kullandı, bu çok gerer. MHP Genel Merkezi milliyetçiliğin hukuka saygılı, demokratik, milli irade ile bütünleşik halini topluma sunamıyor. Bir de böyle bir duruş sergilediğiniz zaman ülkücü hareketin imajı açısından hiç de doğru olmuyor. Düşünün sadece ülkücü irade değil, farklı kesimler sizi izliyor. Bence MHP’nin birinci yapması gereken etkili bir siyasi parti haline gelmek. Ama bakıyorsunuz MHP yetkililerinin açıklamalarına hep bir başka siyasi iktidarın kurduğu iktidarı yönlendirmeye çalışıyormuş imajı veriyorlar. Oysa siyasi partilerin imajı, iktidarı bir şekilde bir yerinden tutup kendi programı çerçevesinde toplumun refahını yükseltmek, politikalarını hayata geçirmektir. Ortaya koyulan davranış milliyetçiliği sunum biçimi olarak zarar veriyor MHP’ye. 
 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.