Yusuf Kaplan: İslam Ordusu uyduruk bir örgüt
Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan, İstanbul'da devam eden İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısında Türkiye'nin önerisi üzerine gündeme gelen “İslâm Ordusu” için "uyduruk bir örgüt" yorumunda bulundu.
Kaplan, "Bu örgütü kim kurdurdu, niçin kurdurdu, henüz yeterince bilgimiz yok! Ama şunu biliyoruz artık bunca işe yaramayan örgüt tecrübesinden sonra: Bu örgüt de, Müslüman toplumları, belli bir süreliğine de olsa avutmaya ve kontrol altında tutmaya yarayacak" diye yazdı.
İşte Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan'ın "“İslâm dünyası”, İslâm’ın etrafında toplanamadığı sürece..." başlıklı yazısı..
Bir türlü İslâm'ın etrafında toplanamayan “İslâm dünyası” bu kez yeniden İstanbul'da toplandı.
Niçin toplandı? “İslâm dünyası”nın sorunlarını görüşmek için!
Öncelikli olarak “İslâm dünyası”nın kavraması gereken bazı temel varoluşsal meseleler var. Bu temel meseleleri kavramadan hiç sorunu kalıcı olarak halletmesi ve karara bağlayabilmesi mümkün değil “İslâm dünyası”nın.
İkinci olarak, İslâm'ın etrafında toplanamadığı sürece, nerede toplanırsa toplansın, ne kadar toplanırsa toplansın, hiç bir anlamı ve faydası olmayacak bu toplantıların. Şimdiye kadar yapılan onca toplantı, bunun ispatı, değil mi?
“İslâm dünyası”nın kavraması gereken temel varoluşsal sorunlar neler, peki?
“İSLÂM DÜNYASI”NIN DÜNYASI NERESİ?
Her şeyden önce, daha önce de dikkat çektiğim gibi, “İslâm dünyası” nitelemesinin bizatihî kendisi sorunlu: “İslâm dünyası” diye bir yer yok. Müslüman halkların yaşadığı, haritaları sömürgeciler tarafından çizilen, sorunları sömürgeciler tarafından icat edilen bir “yok-ülke”den, olmayan bir yer'den sözediyoruz.
“İslâm dünyası”, İslâm'ın dünyası değil; İslâm'ın şekillendirdiği bir dünya hiç değil. Yukarıda da değindiğim üzere, her bakımdan sömürgecilerin şekillendirdiği, sınırlarını çizdiği, sorunlarını belirlediği, nerede, nasıl hareket etmelerine hâlâ (!) sömürgecilerin karar verdiği bir dünya! Dünyası olmayan, kendi dünyasında yaşamayan bir dünya.
Daha da vahimi, kendi dünyasında yaşamadığının farkında bile olmayan absürd bir dünya burası!
Absürdlüğün hangi boyutlarda seyrettiğini anlamak için sözümona “İslâm dünyası”nda kurulan teşkilatlara ve ne işe yaradıklarına bakmak yeterli!
İSLÂM'IN ÖNÜNÜ KESMEK İÇİN KURULMUŞ ABSÜRD ÖRGÜTLER!
Meselâ bir Arap Birliği Örgütü var! Ne işe yarar bu örgüt? Arapların hiç bir hayatî meselesini çözüme kavuşturmamak için elinden ne gelirse yapar!
Niçin?
Bu örgüt bizzat küresel sistem tarafından Arap ülkelerini avutmak ve dolayısıyla kontrol altında tutmak için kurulmuştur çünkü!
Böyle tonla örgüt var “İslâm dünyası”nda!
İslâm Konferansı Örgütü (İKÖ), bu işe yaramaz örgütlerin başında geliyor. Adı bile yeteri kadar aşağılayıcı! Ve Müslümanların ne kadar köle olduklarını, beceriksiz olduklarını, perişan durumda olduklarını göstermeye yetiyor sadece örgütün adı bile.
O yüzden bu mesele farkedildi ve örgütün adı değiştirildi İslâm İşbirliği Teşkilatı (İİT) olarak! Esas itibariyle yalnızca bir tabela değişikliğiydi bu.
İKÖ de, İİT de Müslümanların çok büyük sorunlar, katliamlar, işgaller ve inanılmaz, insanlıkdışı işkenceler yaşadıkları bir zaman diliminde hiç bir işe yaramadı.
Pardon! Bir işe yaradı: Müslümanların ne kadar âciz, sahipsiz ve kimsesiz olduğunu göstermeye, daha da acısı, emperyalistlerin bu örgütlerle Müslüman dünyayı avutma konusunda ne denli başarılı olduklarını göstermeye, elbette!
Yakınlarda “İslâm Ordusu” denen, uyduruk bir örgüt daha eklendi bu örgütlere! Bu örgütü kim kurdurdu, niçin kurdurdu, henüz yeterince bilgimiz yok! Ama şunu biliyoruz artık bunca işe yaramayan örgüt tecrübesinden sonra: Bu örgüt de, Müslüman toplumları, belli bir süreliğine de olsa avutmaya ve kontrol altında tutmaya yarayacak.
Niçin?
Küresel zorbaların dünyaya orman kanunları'yla sosyal darwinizm ilkesizliğiyle çeki düzen verdikleri bir aralıkta, “İslâm Ordusu” denen örgütün, hiç bir karar alma ve uygulama imkânının olmayacağını söylemek için kâhin olmaya gerek yok çünkü!
YAPILMASI GEREKENLER...
O halde ne olacak bu hâl, neler yapılmalı?
1-Öncelikle, “İslâm dünyası”, hem dünyada hem de “İslâm dünyası”nda neler yaşandığını derinlemesine kavrayabilecek entelektüel bir çaba ortaya koymak zorunda.
Dünyanın modernlikten bu yana bütün kavram ve kurumlarının Batılılar tarafından nasıl belirlendiğini ortaya koyacak derinlemesine entelektüel arkeoloji çalışmaları yapılmalı.
Ardından Müslümanların tarihleri boyunca yaşadıkları bu en büyük krizin ikinci büyük medeniyet buhranı olduğu, bunun da Müslümanların varlık nedenini oluşturan Müslüman Zihni'nin ve Müslümanların yaşama ve varoluş Zemini'nin yitirilmesi yakıcı gerçeğinden başka bir şey olmadığı bütün boyutlarıyla idrak edilebilmeli.
2-Hâlihazırda, “İslâm dünyası” denen coğrafyanın bağımsız olmadığı artık görülmeli.
3-Üçüncü olarak, Müslüman halklar, cemaatler, çeşitli STK'lar arasında Müslümanların sorunları mercek altına alınmalı, bir medeniyet fikrinin temelleri atılmalı ve Müslümanların sorunları bu medeniyet fikri çerçevesinde anlamlandırılmalı ve tartışılmalı.
4-Müslüman toplumlar arasında fikir, kültür, sanat ve medya gibi temel alanlarda işbirliği çalışmalarına hız verilmeli. Bütün bu alanlardaki trafik hızlandırılmalı, yoğunlaştırılmalı.
5-Müslüman toplumlar arasında güçlü fikir, gençlik, kültür, sanat hareketleri geliştirilmeli, medyanın bütün alanlarında büyük ortak projeler gerçekleştirilmeli.
İSLÂM'IN ETRAFINDA TOPLANILMADAN ASLÂ!
Özetle... Müslümanlar, önce içinde yaşadıkları dünyanın temel varoluşsal sorunlarını çok iyi tahlil edebilmeli, sonra Müslüman Zihni ve Müslüman Zemini'nin temellerini atabilmeli ve nihayet ittihad-ı İslâm'a gidecek yolun önce ümmîleşmek (çağ'ı iyi tanıyarak çağ'ın ağlarını ve bağlarını aşmak) sonra da uzun bir ümmet ve medeniyet yolculuğuna çıkmak olduğu yakıcı gerçeğini görmeli, bunun izini sürmeli...
Yoksa İslâm'ın etrafında toplanamayan Müslüman ülkelerin toplantı üstüne toplantı yapmalarının hiç bir anlamı, değeri ve hayırhah sonucu olmayacaktır. Vesselâm.
Yusuf Kaplan / Yenişafak
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.