Paralel yapı kimlere tezgah kurdu?

Paralel yapı kimlere tezgah kurdu?
Gün geçmiyor ki; FETÖ’nün kumpasları konuşulmuyor, makalelerde değerlendirilmiyor olsun. Olayların üzerinden zaman geçtikçe CIA taşeronu Paralel Yapı’nın oyunları daha bir netlik kazanıyor.

Milli Gazete yazarı Burhan Bozgeyik, bugünkü köşe yazısında Paralel Yapı’nın kumpaslarını değerlendirdi. Makalesinde Paralel Yapı’nın yakın tarihteki en büyük üç kumpasını ele alan yazar, “Bu ülkeye göz diken kem gözlülerin niyeti değişti mi, oyunları bitti mi? Ne gezer… Onlarda oyun çok.” ifadelerini kullandı. 

İşte Bozgeyik’in FETÖ kumpaslarını sıraladığı o yazısı:

Defalarca yazdık, ülkemiz, dünyanın âdeta zembereği gibi. Ülkemiz üzerine çevrili nice hâin gözler, nice haset dolu bakışlar var. İşte bu kem gözlüler ve ülkemiz için kemlik düşünenler, bu ülkeyi cidden seven, bu ülke insanının saadetini isteyen yerli unsurlara da düşmandırlar. Bu yerli unsurları devre dışı bırakmak için, çağın, atom bombasından da tesirli buluşu ile yani “Psikolojik harp sanatı ile”, “algı operasyonu” ile hedef aldıkları kitleyi etkisiz hale getirebilmektedirler. Bunları târif için FÜK diyelim. (Açılımı, “Fitne Üretme Komitesi”) Bu FÜK’ün içimizdeki uzantıları eliyle yaptığı düzinelerle operasyonlar var. Bunlara “kumpas” da diyebiliriz. Biz bu yazımızda yakın tarihimin üç büyük kumpasından bahsedeceğiz.

Birinci Kumpas, “Saadet Partisi’ne düzenlenen kumpas”tır. Bunun nasıl yapıldığını, Muhterem Sadrettin Karaduman, 6 Mayıs 2016 tarihli yazısında net bir şekilde gözler önüne serdi. O yazıyı bir kere daha dikkatle okumanızı tavsiye ederim. O yazıda bir tek gazete haberi ve bir tek manşetle neler yapılabilindiği mükemmel şekilde anlatılmaktaydı.

İkinci Kumpas, ordumuzun mensuplarına düzenlenen kumpastır. O davalar beraatla neticelendiği için, rahatça yazabilir ve konuşabiliriz. Ordu müessesesi bir devletin en hayâtî kuruluşudur. Orada meydana getirilecek kaos bütün ülkeyi etkiler, Allah muhafaza, bu ülkede yaşayan herkesi etkileyecek sancılar doğurur. Bu kumpasın tezgâhlandığı devre, benim yazıya ara verdiğim zamana rastlamaktaydı. Ama yine de gazetecilik hissiyle konuyu yakından tâkip ediyordum. Birçok kişiden dinledim: “Falan komutan, askerde benim komutanımdı. Çok vatanperver birisidir.” Diyorlardı. Sonradan tevkif edilen komutanların ortak bir yönlerini müşâhede ettim. Pek çoğu, bugün “Paralel Yapı” diye dillendirilen ve Birinci Kumpas’ta Saadet Partisi’ne de algı operasyonu yapan ekibi yakın tâkibe almışlardı. Ama işte o koca koca komutanlar muazzam bir algı operasyonu ile çuvallarla üretilmiş belgelerle (!) önce gözaltına alındılar, sonra da tevkif edildiler. Birçoğu üç sene ve daha fazla hapis yattı. O sıralarda bu komutanların ailelerinin vakûr duruşları dikkatimi çekmiş ve onları takdir etmiştim.

Üçüncü Kumpas, ülkemizde yetişen müstesna bir âlime ve arkadaşlarına karşı yapıldı. Şöyle hafızanızı bir yoklayın: Ülkemizde yaşayan Müslümanların inancının temelinden sarsacak fikirler havada uçuşmaktaydı. Kur’ân-ı Azimüşşan’ın sarih hükümleri bir tarafa bırakılmıştı. Dinler arası diyalog deniliyor, Hıristiyan ve Yahudilerin de Cennete gideceği söyleniyor, onlarla kardeş olunduğu ifade ediliyordu. Zekât, Allah’ın emrettiği sınıfların dışındakilere tahsis ediliyor, tesettür-i Şer’î hakkında yanlış görüşler ileri sürülüyordu. İşte Şer’î ilimleri mükemmel şekilde tahsil etmiş olan ve Peygamber Efendimizin (asm) tebliğ ettiği İslâmiyet’ten zerre kadar tâviz vermeyen bir âlim bütün o görüşlere cevap veriyor, doğru İslâmiyeti anlatıyordu. Sen misin bunu yapan, tıpkı Saadet Partisi’ne ve ordu mensuplarına yapılanlar gibi bir algı operasyonu ile o muhterem âlim ve arkadaşları derdest edildi. Altı ay ile yirmi ay arasında değişen müddetle hapis yatmalarına sebebiyet verdirildi. Sonunda o dâvâ da –ordu mensuplarınki gibi- beraatla neticelendi.

Gelelim bu acı kıssalardan çıkaracağımız hisseye: Bu ülkeye göz diken kem gözlülerin niyeti değişti mi, oyunları bitti mi? Ne gezer… Onlarda oyun çok. Bu ülkeyi gerçekten seven, gerçekten yerli olan herkes uyanık olmalı. Bu gibi kumpaslara hemen inanmamalı. Doğru bilgilerle teçhiz olunmalı. Yani bol bol okumak, neyin doğru, neyin eğri olduğunu bir bakışta ayırt edebilecek hale gelmek zorundayız. Kumpasçılara da “Âva giden avlanır”,“Kim eşer derin kuyu, o düşer yüzün koyu…”, ya da Karedeniz fıkrasında olduğu gibi; “Furdi! Furdi! Furdi! Furildi…” diyelim. En iyisi, biz onlara Kur’ân lisanıyla cevap verelim (meâlen): “…Onlar tuzak kuruyorlardı (ama) Allah da (onlara) tuzak kuruyordu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.” (Enfâl / 30)

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum