Müslüman’a hakaretin hükmü nedir?

Müslüman’a hakaretin hükmü nedir?
Ehl-i sünnete göre; kıble ehlinden hiç kimseye kafir denilemeyeceğinden, kastedilen küfür alametlerinden herhangi bir emare bulunmadıkça, kıble ehline kafir denilemez.

Kıble ehli olan mü’minlerin de küfre götürecek herhangi bir söz veya fiilden azami sakınması gerekir. Hatta bir mü’min erkek ve kadın için dinin icrası, Allah için amellerin ihlası, insanlar için meşru olan veya meşru olmayan haramları bütün menhiyatı öğrenmesi farzdır. Küfre müeddi olan sözleri öğrenmek de farzdır. Namaz, oruç, hac, zekat, meşru ticaretin kaidelerini öğrenmek bir mü’min için farzdır.

Herşeye rağmen kişi imanını bozacak bir hal ile karşı karşıya gelirse acilen imanını, evli ise nikahını tazelemesi gerekir.

Müslümana sövmenin hükmü nedir?

Peygamberimiz (a.s.) şöyle buyuruyor:

“Müslümana sövmek fısktır. Onunla çarpışmak ise küfürdür.” (Müslim 1/325)

Bir müslümana haksız yere sövüp saymak bil-icma haramdır. Bu işi yapan fasıktır, cezası tedip olunmaktır. Çünkü Allah, müslümanları kardeş yapmış, dargınların arasını bulmayı emretmiştir.

Haksız yere müslümanla kavga ve çarpışma yapan ise ehli hak müslümanlara göre dinden çıkmak manasına küfretmiş olmaz. Ancak müslümanla harbetmenin helal olduğuna inanırsa o zaman dinden çıkar. Fakat mesele yine de ihtilaflıdır.

Hattabi’ye göre:

“Birbirinizi tekfir etmeyin. Sonra birbirinizi öldürmeyin, helal addetmeye başlarsınız.” diyor.

Müslüman müslümana kafir derse hükmü nedir?

Rasulullah (s.a.v.): “Herhangi bir kimse, din kardeşine “Ey kafir!” derse, bu tekfir sebebiyle ikisinden biri muhakkak küfre döner. Eğer o kimse dediği gibi ise ne ala. Aksi takdirde sözü kendi aleyhine döner.” buyurdular. (Müslim 1/319)

Tekfir sebebiyle ikisinden biri muhakkak küfre döner, ifadesinin manası tekfiri kendine döner, kendisi kafir olur, demektir. Zira eğer kafir diyen sözünde sadıksa muhatabı kafir olur. Yalan söylemişse sözü kendisine döner.

Din kardeşine kafir demek akibet kendini küfre götürür. Çünkü “Günahlar küfrün postasıdır.” derler. Bu sözü diline dolayanın akıbeti küfür olacağından korkulur.

Bir rivayette: Bir kimse din kardeşine “Ey kafir” derse ikisinden birine küfür vacip olur, buyurulmuştur.

Zeki Soyak Hocaefendi İslam Ahkamı kitabında (sh. 80) bu konuya şöyle işaret etmiştir:

“Fitne ve dini cehaletin korkunç boyutlara ulaştığı zamanımızda öyle sözler sarfediliyor, öyle işler yapılıyor ki, bu sözler ve işler sebebiyle bir çok insan, çoğu kez cehaleti sebebiyle farkında olmadan İslam dairesinden çıkıyor, küfre düşüyor.

İnsan sadece kendi küfür sözleri ile küfre girmez. Bir kafirin, bir münafığın veya herhangi bir kişinin küfür sözünü tasdik etmek suretiyle de küfre düşer.”

Mü’minler için elzem olan nedir?

Hukukullahla ilgili fiil ve davranışlarda yanlışlar varsa, mü’minler için en güzeli acilen Allah’a tevbe etmektir.

Kul hakkı varsa, doğru olanı, önce haklarını iade edip sonra da helallaşmalarıdır.

Zira Peygamberimiz (s.a.v.): “Günahından tevbe eden, günahsız gibidir.” buyuruyor.

Samimi tevbe edenlerin, günahlarından dolayı gelecek olan azapları kalkar. Tevbeleri kabul etmek, Allah’ın bir ihsanıdır. Mü’minlerin iyi olanlarının affedilmelerini ve Allah’ın rahmeti ile cennete konulmalarını ümit ederiz.

Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.): “Sizden biri cennete kendi ameli ile girmeyecektir.” dedi. Kendisine, “Sende mi ya Rasulallah?” sorusu sorulunca, “Evet ben de. Ancak Allah beni rahmeti ile örterse bu müstesna.” buyurdu.

Bir müslüman başka müslümana iftira etmiş ise, onun tevbesi ancak şu şekilde olmalıdır.

1- İftirada bulunduğu topluluk arasına gidip, “Ben falancayı sizin yanınızda böyle böyle andım. Bilmiş olun ki ben bu sözde yalancıyım.” demesi lazım.

2- İftirada bulunduğu kişiye gidip onu bu konuda razı kılmalı ve helallık almalıdır.

3- Allah’ın hukukunda olduğu gibi adabına uygun şekilde tevbe etmelidir.

Görüş farklılıklarında mü’minin bakış açısı nasıl olmalı?

Mü’minler hiçbir zaman ilahi ölçüyü hayatlarından uzak tutmamalı, iyi kötü, hayır, şer, haram, helal, mü’min, kafir, münafık, müşrik gibi bu kavramları Kur’an ve sünnetteki yeri ne ise ona göre isimlendirmelidir. Aksi halde herkes kendi görüşüne, hissiyatına göre hüküm verecek olursa toplumda güven, huzur kalmaz. Mü’mini kamil olan herkese yakışan kişideki yanlışları kınamak yolu ile değil, ilahi ölçü dahilinde güzel bir üslupla kişileri yanlışlardan uzaklaştırmak daha güzeli olanıdır. Belki de insanlar yaptıkları yanlışları güzel diye beğenerek yapıyorlar. İşte kişilere yanlışlarla doğruyu farkettirmek mü’minin şiarıdır.

Allah (c.c.), buna şöyle işaret ediyor:

“Biz böyle her ümmete amelini zinetlemişizdir.” (En’am/108)

“Nefsel emirde hayır olsun, şer olsun, küfür olsun, iman olsun, taat olsun, masiyet olsun hepsi yaptıklarını beğenerek, güzel telakki ederek yaparlar ve sevdiklerini müdafaa için heyecanlara düşerler.” (Elmalılı, 3/2023)

İnsan nefsine düşer veya şeytanın vesvesesine kapılırsa neyi sevip sevmemede gaflete düşer. Allah’a ve ahirete imanı olanlar düşünürler, bir işten Allah razı ise yaparlar ve severler. Allah ve Rasulünün sevmediği, razı olmadığı hiçbir şeyi yapmazlar ve sevmezler. Bilirler ki ölünce Allah’a hesap verecekler, Allah’ın azabı ise pek şiddetlidir. Zevkine düşkün olan, kendi kıymetini bilen cennetlik amel işlesin, her işi rızayı bari için olsun.

Allah’ım! Ümmeti Muhammedi Kur’an’a mahkum et. Amin.

İslam-tr.net

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum