İlk Milli Gemiyi 45 yıl önce denize indirdik

İlk Milli Gemiyi 45 yıl önce denize indirdik
Bundan tam 45 yıl önce 25 Haziran 1971 tarihinde Gölcük Tersanesi'nde yapılan ilk Türk muhribi, törenle denize indirildi.

Bundan tam 45 yıl önce 25 Haziran 1971 tarihinde Gölcük Tersanesi'nde yapılan ilk Türk muhribi, törenle denize indirildi. Üç tarafı denizlerle çevrili ve stratejik bir konumda bulunan Türkiye için donanma çok kritik önem taşıyor. Türk Tarihinde denizcilik ve donanmanın hep farklı bir yeri olmuştur.

İşte Deniz Kuvvetleri Komutanlığının resmi internet sitesinde yer alan önemli bilgiler:

16 Ocak 1928 gün ve 1198 sayılı kanunla Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı olarak Genelkurmay Başkanlığı’nda bir “Deniz Müsteşarlığı” makamı teşkil edilmiştir. Bu yeni teşkilatlanma ile Donanma Komutanlığı, idari ve lojistik bakımından Genelkurmay Başkanlığı’na bağlanmıştır.

Bu dönemde, envanterinde Yavuz, Turgutreis, Hamidiye, Mecidiye Kruvazörleri, Peyk-i Şevket ve Berk-i Satvet Torpido Kruvazörleri ile Samsun, Basra ve Taşoz Muhriplerini bulunduran Donanma, ana unsurları ile Gölcük’te faaliyet göstermiştir. Hollanda’ya sipariş verilen ve Kurtuluş Savaşı’nın coşkusunu yansıtan I.İnönü ve II.İnönü Denizaltıları da 1928 yılında Deniz Kuvvetlerine katılmıştır.

Kurmay subay yetiştirmek üzere, 02 Kasım 1930 tarihinde Deniz Harp Akademisi Yıldız Sarayı’ndaki binasında eğitim/öğretim faaliyetine başlamıştır.

İtalya’da yapılmış olan Adatepe, Kocatepe, Tınaztepe ve Zafer Muhripleri, Dumlupınar ve Sakarya Denizaltıları ile Martı, Denizkuşu ve Doğan Hücumbotları 1931 yılında Deniz Kuvvetlerine katılmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayı ile 1933 yılında Donanmanın ana üssünün Gölcük olmasına karar verilmiştir. Aynı yıl Gölcük Tersanesi’nde inşa edilen ilk gemi olan Gölcük Tankeri kızağa konmuş ve bir yıl içerisinde denize indirilmiştir.

Bu dönemde Yavuz Muharebe Kruvazörü, 1930 yılında onarımının tamamlanmasından sonra Deniz Kuvvetlerinin Sancak Gemisi olarak, 1950 yılına kadar Türkiye Cumhuriyeti’nin denizlerdeki gücünün bir simgesi olmuş; bir çok devlet büyüğü ve yabancı konuk bu gemide ağırlanmıştır.

Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin 1936 yılında imzalanması ile birlikte Boğazlar üzerindeki Türk egemenliği pekiştirilerek, uluslar arası topluma kabul ettirilmiş ve bu sözleşmeyi takip eden günlerde İstanbul ve Çanakkale Boğazları’nda birer Müstahkem Mevki Komutanlığı ve bu komutanlıklara bağlı olarak Deniz Komutanlıkları kurulmuştur.

II.Dünya Harbi başladığında, Türk Deniz Kuvvetleri kendisini geliştirmiş ve o döneme göre küçümsenemeyek bir güce erişmiştir. İngiltere’ye 1939 yılında 4 muhrip, 4 denizaltı, 2 mayın gemisi sipariş edilmiştir. Aynı yıl, Almanya’da inşa edilmiş olan Saldıray Denizaltısı Donanmaya katılmıştır. Ayrıca, Taşkızak Tersanesinde inşa edilen ve isimleri bizzat ATATÜRK tarafından verilen Atılay ve Yıldıray Denizaltıları denize indirilmiştir. Batıray Denizaltısına 1939 yılı Eylül ayında Alman Deniz Kuvvetleri tarafından el konulmuştur.

Türk Donanması’nın Malta Ziyareti (Kasım 1936) II.Dünya Harbi yıllarında Deniz Okulları emniyet açısından İstanbul’dan Mersin’e nakledilip, eğitim ve öğretim bu bölgede sürdürülmüştür. Savaş sırasında, 23 Haziran 1941 günü, Refah Şilebi, İngiltere’den 4 denizaltı gemisini teslim alacak personel ve staj yapmak üzere İngiltere’ye gönderilen 20 Pilot adayı Kara Harp Okulu öğrencisi ile Mersin’den İskenderiye’ye intikalde iken bir denizaltı gemisinin attığı torpido ile batmış ve 167 kişi şehit olmuştur. Çanakkale Boğazı çıkışında sualtı savunma sistemleri ile ilgili denemeler yapan Atılay Denizaltısı, 14 Temmuz 1942 tarihinde I.Dünya Harbi’nden kalma mayınlara çarparak batmış ve 39 denizaltıcı personel şehit olmuştur. II.Dünya Harbi’nin bütün dünyayı kan ve gözyaşına çevirdiği bu karanlık günlerde meydana gelen bu iki olay, Türk Ulusu’nu derinden yaralamış ve yasa boğmuştur.

Türk Deniz Kuvvetlerini geliştirme ve modernizasyon çabaları, II.Dünya Harbi’nin sona ermesi ile birlikte hız kazanmış ve daha büyük atılımlarla yeni hedeflere yönelmiştir. Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nden temin edilen suüstü gemisi ve denizaltı sayısında önemli bir artış sağlanmış ve bunun yanı sıra özellikle, eğitim, personel ve lojistik konularında reform niteliğindeki projeler hayata geçirilmiş ve gerçek anlamda günümüzün modern deniz gücüne erişim yönünde köklü adımlar atılmıştır.

Atılay Denizaltısı (14 Temmuz 1942 tarihinde Çanakkale Boğazı çıkışında mayına çarparak batmıştır.) Genelkurmay Başkanlığı Karargahında 1928 yılından 1949 yılına kadar Deniz Müsteşarlığı olarak temsil edilen Deniz Kuvvetleri, Yüksek Askeri Şuranın 15 Ağustos 1949 günü almış olduğu tarihi bir kararla Deniz Kuvvetleri Komutanlığı olarak teşkil edilmiştir. Bu yeni teşkilatlanma, Türk Deniz Kuvvetlerinin çağdaş ve güçlü bir yapıya kavuşması yönünde önemli bir dönüm noktası, bir mihenk taşıdır. Bu tarihten itibaren Deniz Kuvvetinin tüm yönetimini üzerine alan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı mevcut kaynaklarını en rasyonel şekilde kullanarak her geçen gün daha da büyümüş, dünyadaki tüm gelişmeleri titizlikle takip ederek, emin ve kararlı adımlar atmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin 18 Şubat 1952 tarihinde Kuzey Atlantik Savunma Paktı (NATO)’na üye olması ile birlikte, Türk Deniz Kuvvetleri de NATO’ya üye olan ülkelerle ilişkilerini artırmış; kuvvet yapısını, eğitim doktrinini, imkan ve kabiliyetlerini geliştirmiş ve NATO standartlarında harekat icra edebilen bir hüviyet kazanmıştır.

Bu dönemde, 04 Nisan 1953 tarihinde Dumlupınar Denizaltısı’nın Çanakkale Boğazı’nda İsveç Şilebi Naboland ile çarpışması sonucu 81 denizaltı personeli şehit olmuş ve bu olay Türk Deniz Kuvvetlerini büyük yasa boğmuştur

1960 yılından sonra cephe fikri üstün çıkmış ve Anadolu’yu çevreleyen denizlerdeki emir komuta sorumluluğu “Kuzey Deniz Saha Komutanlığı” ve “Güney Deniz Saha Komutanlığı” adı altında iki Koramiral seviyesinde Komutanlığa verilmiştir. Deniz Saha Komutanlıklarının emrinde de ayrıca “Bölge Komutanlıkları” bulunmuştur. Bundan böyle Deniz Kuvvetleri Komutanlığında Donanmayı

“Marmara Denizi Donanması“ halinden çıkarıp “Açık Deniz Donanması” haline getirmek fikri doğmuş ve gelişmiştir. Bu fikrin gereği olarak da Doğu Akdeniz ve Karadeniz’de üsler kurulmaya başlanılmıştır.

Bu suretle Deniz Kuvvetlerinin büyüyen ve gelişen ihtiyaçlarını karşılamak maksadıyla 1961 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı: Donanma Komutanlığı, Kuzey Deniz Saha Komutanlığı, Güney Deniz Saha Komutanlığı, Deniz Eğitim Komutanlığı şeklinde dört ana ast komutanlık olarak yeniden teşkilatlandırılmıştır. Deniz Eğitim Komutanlığının ismi 1995 yılında “Deniz Eğitim ve Öğretim Komutanlığı” olarak değiştirilmiştir.

Kıbrıs Sorunu 1960’lı yıllarda yoğun olarak ülke gündemini işgal etmeye başladığında çeşitli ihtimallere göre planlar yapılmış ve güçlü bir Çıkarma Filosunun tesis ve idamesi bir zorunluluk olarak ortaya çıkmıştır. Bu gelişmeler paralelinde, yurt içinde amfibi gemi ve araçlarının inşasına öncelik verilirken, yurt dışından da özellikle tank çıkarma gemisi tedariki yönünde planlamalar yapılmıştır. Türkiye’nin son derece yapıcı davranışları ve ikazlarına rağmen, Kıbrıslı Rumların katliama varan tek taraflı uygulamaları Türkiye’yi Ada’da bir amfibi harekat yapmağa mecbur bırakmıştır.

Türk Deniz Kuvvetleri, Türk Ulusunun kendine olan sınırsız güvenini boşa çıkarmamış; sınırlı imkanlarına rağmen, 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekatı’nda kilit rol oynamış ve askeri açıdan tartışmasız en zor harekat olarak kabul edilen amfibi harekatı başarı ile gerçekleştirerek, amfibi ve kara birliklerinin emniyetle Kıbrıs’a çıkmasını sağlamış, aynı zamanda hem Kıbrıs’a yönelik düşman takviyesini engellemiş hem de Kara Harekatına deniz top ateş desteği sağlayarak, askeri ve siyasi hedeflerimizin ele geçirilmesinde büyük rol oynamıştır. Türk Deniz Kuvvetleri bu göz kamaştırıcı başarısına karşın, 67 mensubunu (54 denizci, 13 deniz piyadesi) ve Kocatepe Muhribini kaybetmiştir.

1980’li yıllar Türk Deniz Kuvvetlerinin Cumhuriyet dönemindeki gelişiminin tepe noktasına doğru ivme kazandığı yıllar olmuştur. Bu yıllarda, muhtelif modernizasyon projeleri gerçekleştirilmiş, Deniz Kuvvetlerinin harp silah ve araçlarında tek kaynağa bağlı kalmamak hedefine yönelik önemli adımlar atılmıştır. Gölcük Tersanesi’nde 1980 yılında inşa edilen 1000 tonluk “AY” Sınıfı denizaltı, Türk denizaltıcılığının gelişim sürecinde önemli dönüm noktalarından birisini teşkil etmiş, yine Gölcük’te 1988 yılında inşa edilen ilk modern fırkateyn olan TCG Fatih (F-242), Gölcük Tersanesi’nin uluslar arası arenadaki prestijini daha da artırmıştır.

Bazı alanlardaki imkan ve kabiliyetlerini 1980’li yıllarda istenilen seviyeye çıkaramayan Türk Deniz Kuvvetleri, 1990’lı yılların sonunda gerçek anlamda bir açık deniz kuvveti hüviyeti kazanmıştır. Türk Deniz Kuvvetleri bu yıllarda harbe hazırlık seviyesi ve harekat kabiliyetini önemli ölçüde geliştirmiştir. Bu dönemde, Kara ve Hava Kuvvetleri ile yapılan tatbikatlar ile müşterek harekata yönelik büyük ilerlemeler kaydedilmiş; Hava Kuvvetleri uçakları ile Orta ve Doğu Akdeniz de dahil olmak üzere, açık denizlerde müşterek harekat icra edebilme yeteneği artırılmıştır.

Bu dönemin en önemli gelişmelerinden birisi de, 1987 yılında Aksaz Deniz Üssü’nün Ege ile Akdeniz’i buluşturan stratejik bir mevkide tesis edilmesidir. Böylece, hem Türk Deniz Kuvvetleri hem de dost ve yabancı ülke gemilerini üs ve liman kolaylıkları açısından desteklemek üzere ilave bir yetenek kazanılmıştır.

Bu gelişmelerden elde edilen tecrübe ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bağlısı tersanelerde milli imkân ve kabiliyetler ile savaş gemisi tasarlama ve inşa etme gücüne ulaşılmıştır. Bu gücün somut göstergesi olarak tamamen yerli tasarıma ve milli imkanların azami ölçüde kullanılması ilkesine dayanan MİLGEM projesinin ilk gemisi TCG HEYBELİADA (F-511) 27 Eylül 2011 tarihinde, ikinci gemi TCG BÜYÜKADA (F-512) ise 27 Eylül 2013 tarihinde hizmete girmiştir. Üçüncü gemi BURGAZADA'nın ilk kaynağı yapılmış, projenin ilk gemilerinde elde edinilen tecrübelerin de etkisiyle, sözleşme tarihine göre yaklaşık 1 yıl önce, Nisan 2016 tarihinde denize indirilmesi planlanmaktadır. Gölcük ve İstanbul Tersanelerinde modern su üstü ve denizaltı platformlarının inşasına devam edilmektedir.

Milli gemi konsepti kapsamında dizayn ve inşa edilen “ADA Sınıfı” Korvetlerin dördüncüsü olan KINALIADA korvetinin “Sac Kesim Töreni” 08 Ekim 2015 tarihinde İstanbul Tersanesi Komutanlığında Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent BOSTANOĞLU’nun katılımı ile icra edilmiştir. Aralık 2017’de KINALIADA Korveti’nin denize indirilmesi ve 2020 yılında da Türk Deniz Kuvvetlerinde hizmete girmesi planlanmaktadır.

AMFİBİ PROJESİ kapsamında inşa edilen ilk gemi olan BAYRAKTAR 3 Ekim 2015 tarihinde denize indirilmiştir.  Bunlarla paralel olarak, sivil tersanelerimizde ilk defa bir harp gemisi sayılabilecek TUZLA sınıfı karakol botları inşa edilerek hizmete girmiştir.

Türk Deniz Kuvvetlerinin rotası, ATATÜRK’ün çizmiş olduğu çağdaş ve aydınlık yoldur. Son yıllarda Akdeniz’deki sayılı Deniz Kuvvetleri arasında yer alan Türk Deniz Kuvvetleri, Somali’den Japonya’ya, Cebelitarık’tan Panama’ya, Kuzey Atlantik’ten Hint Okyanusu’na kadar, tüm denizlerde Türk Sancağı’nı şerefle dalgalandırmış ve dalgalandırmaya devam edecektir.

Cumhuriyet Tarihi, Türk Deniz Kuvvetleri açısından bir şaha kalkış dönemidir. Türk Deniz Kuvvetleri, köklü ve saygın tarihinden aldığı büyük güçle, mevcut kaynaklarını, ülkenin de koşullarını göz ardı etmeden, yüzyıllar içinde oluşturduğu tarih bilinciyle en sorumlu şekilde kullanarak bugünkü çağdaş, güçlü ve modern kuvvet yapısına erişmiştir. Türk Deniz Kuvvetleri, ülke savunmasında hak ettiği yeri almış ve Cumhuriyeti, Türklerin tarihindeki en uzun barış periyodu yapmakta önemli bir rol oynamıştır.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.