Yine Tuncay Güney

Yine Tuncay Güney
Ergenekon sanığı Gülaltay: Tuncay Güney, beni Yozgat Cezaevi'nde ziyaret etti

Ergenekon davasının başka suçtan tutuklu sanığı Semih Tufan Gülaltay, Tuncay Güney'in, kendisini binbaşı olarak tanıtarak Cumhuriyet savcısından izin alıp Yozgat Cezaevi'nde ziyaretine geldiğini iddia etti. Gülaltay, Yeşil'i Mahmut Yıldırım olarak tanıdığını söyledi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Ergenekon davasının bugünkü duruşmasında, başka suçtan tutuklu sanık Semih Tufan Gülaltay'ın çapraz sorgusuyla başladı. Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel'in, Mahmut Yıldırım ile hangi yıl, hangi vesile ile tanıştığı şeklindeki sorusu üzerine Gülaltay, 1996 yılında istihbaratçı Duran Fırat vasıtasıyla istihbaratçıların ve siyasetçilerin bulunduğu bir ortamda tanıştıklarını söyledi. Kendisinin MİT ile çalışmadığını belirten ifade eden Gülaltay, o dönemlerde Mahmut Yıldırım hakkında bir arama kararı bulunmadığını ve kendisini ""Ahmet Demir" ya da "Yeşil" gibi bir kod ismiyle değil, Mahmut Yıldırım olarak tanıdığını söyledi.

Muzaffer Tekin ile ne zaman tanıştığı şeklindeki soru üzerine Gülaltay, "Kastamonu cezaevinde koğuş arkadaşım olan Namık Zihni Ozansoy'u ziyarete gelmişti. İkisi devre arkadaşlarıymış." dedi. Savcı Pekgüzel'in, "Akın Birdal suikastinden önce mi sonra mı tanıştınız?" şeklindeki sorusu üzerine Gülaltay, "Mete Yalazangil, daha önce ayaküstü bizi tanıştırmıştı. Bunu unutmuştum. Kendisi bahsedince hatırladım. Emekli subay dostu olarak takdim etmişti ama dediğim gibi gerçek anlamda tanışmamız Kastamonu cezaevinde oldu." diye konuştu. Gülaltay, Muzaffer Tekin'in Ulusal Birlik Platformuna neden çağırmadığı şeklindeki soru üzerine, "Muzaffer Tekin'in öyle bir beklentisi olabilir. İbrahim Şahin'in yakın arkadaşıydı. İbrahim Şahin o dönem medyatik birisiydi. Yeni kurulacak bir partinin basında bu şekilde gündeme gelmesini istemediğim için Tekin'in böyle bir ortama girmesinden imtina ettim. İyi de etmişim, yoksa dünyayı başıma yıkarlardı." dedi.

Cumhuriyet Savcısının, kendisi için "Tutarsız ve psikopat" şeklinde değerlendirmesi olduğunu söylemesi üzerine Gülaltay da "Tekin ile aramızda bir kırgınlık yok. Olsa bile hakkımda böyle bir kelime kullanacağına inanmıyorum." diye konuştu. Bu arada tutuklu sanık Muzaffer Tekin oturduğu yerden "Söylemedim de" dedi. Mahkeme Başkanı Köksal Şengün de "Sıra size geldiğinde açıklarsınız" diye uyardı.

Savcı Pekgüzel'in Mehmet Fikri Karadağ ile nasıl tanıştığını sorması üzerine Gülaltay, "Kendisiyle cezaevinden çıktıktan sonra 2002 yılı sonu 2003 yılı başında Muzaffer Tekin vasıtasıyla tanıştık. Daha sonra bir konferans sırasında da karşılaştık. 2004'ten sonra da görüşmedik. İstanbul'daki ulusalcı milliyetçi kuruluşların başkanları ortak davalarına ilişkin toplantılarda bir araya gelmek zorundadır. Bir nevruz toplantısında Veli Küçük, Sevgi Erenerol ve Kemal Kerinçsiz'i bir arada görebilirsiniz. Bu, o insanların yol arkadaşı, dava arkadaşı oldukları anlamına gelmez. Onların yolu ayrıdır, benim yolum ayrı. Fikri Albayımla da bu toplantılarda birkaç kez karşılaşmışızdır." şeklinde konuştu.


-ŞENER ERUYGUR İLE TANIŞMASI-


Savcı Pekgüzel'in, "Şener Eruygur ile ne zaman ne şekilde tanıştınız? Sizin platforma ne zaman katıldı." şeklindeki sorusu üzerine Gülaltay, "Şener paşa bizim platforma katılmadı. Ulusal Birlik Platformu kurulmadan önce arkadaşım olan Hasan Özer özdenmez vasıtasıyla tanıştım. İstanbul'daki toplantımıza geldi. Ankara'ya gidince ADD Başkanı olduğu için ziyaret ettim. ADD Genel Başkanı ve büyüğümüz olması nedeniyle ptlatformın onursal başkanı yaptık. Kendisinin böyle bir talebi yoktu. Birliğe katılan kuruluşların başkanlarının ricasi üzerine bu görevi üstlendi. Şener Paşa ile aramızda hiçbir fikir ayrılığı olmadı. Ama Platforma üye kuruluş baikanları ile bir takım fikir ayrılıkları olmuştur. Savcı Mehmet Ali Pekgüzel'in, "Daha önce ki beyanınızda, 'Veli Küçük'ün Kocaeli'nde görev yaptığında bir takım insanlarla ilişki kurduğunu bu nedenle kendi devre arkadaşları tarafında da kabul görmediğini söylemişsiniz?' şeklindeki sorusuna ise Gülaltay, "Neyse ifadem odur" diye yanıt verdi.


-MANİKÜRLÜ, EFEMİNE ÖZEL HEREKATCI-


Savcı Mehmet Ali Pekgüzel'in "Tuncay Güney sizi Yozgat Cezaevi'nde hangi sıfatla sizinler görüştü?" sorusuna Gültay, "Yozgat Cezaevi'ne Binbaşı sıfatıyla Yozgat Cumhuriyet Başsavcılığı'nın özel izni ile geldi. Baktım 25-26 yaşlarında. Binbaşı olacak yaşta değil. Devre arkadaşlarını sordum. Kimleri tanıdığını sorunca çuvalladı. Özel harpçı, özel kuvvetlerden olduğunu söyledi. Veli Küçük'ün gönderdiğini söyledi.Parmakları manikürlüydü. Hiç bir özel harpçının parmağı manikürlü olmaz. Biraz da efemine idi. Biraz sert konuştum gitti. Tutuklandıktan sonra Veli Küçük'e sorunca, 'o da ben Yozgat'a göndermedim, bu adamı ciddiye almıyorum. Bu da bana kurulan komplolardan biri' dedi. 

Savcı Pekgüzel'in ''Osman Yıldırım' tanıyor musunuz?'' sorusuna Gülaltay, ''Tanımıyorum. Kardeşimle de tanışıklığı olduğunu sanmıyorum. Biz Kars'ta tanınmış bir aileyiz. Osman Yıldırım da Karslıymış. Bu nedenle kardeşim Emre Gülaltay ile bir ortamda tanışmış olabilir" dedi. 

Bilgisayarında ele geçirilen gizli istihbari bilgilerin yer aldığı dökümana ilişkin soruya ise Gülaltay, "Bir siyasi parti genel başkanının isteği üzerine gazeteci yazar Ali Kuzu tarafından yapılan bir araştırmaydı. İçeriğini Ali Kuzu söylemişti. Ancak ben o belgeyi okumadım" diye yanıtladı.

Savcı Nihat Taşkın ise Semih Tufan Gülatay'a "PKK kampları konusunda sizden yardım istendiğini ifade ediyorsunuz? Devletin herhangi bir kurumu ile çalıştınız mı?"diye sordu.

Semih Tufan Gülatay da, "Devletin hiç bir kurumu ile çalışmadım. Siz savcılık olarak devletin istihbari kurumları ile çalışmadınız mı. İstihbarı konuda yardımınız olmadı mı?" dedi. Bunun üzerine savcı Nihat Taşkın ise, "Savcılık olarak yazışmalarımız olur. Ancak siz bir vatandaş olarak Mahmut Yıldırım ile görüşüyorsunuz MİT ile mi, Emniyet ile mi, Genekurmay istihbaratı ile mi bağlantınız oldu" diye sordu.

Gülatya da bu soruya şöyle yanıt verdi:

"Hiç bir kurum ilke resmi bağım olmadı. O dönemde Anakara'da önemli bir şirketin ortağıydım. Büroma bakanlar, milletvekilleri üst düzey bürokratlar gelirdi. Kimin istihbaratçı olduğunu bilmem mümkün değil. Mehmet Eymür bu tahkikatı beyanları ve emniyetteki dostalrı ile başlattı ve yönlendirdi. Bunlar bu mahkemenin aradığı küresel örgütün Türkiye'de ki beyin takımıdır. Burada herşey ortaya konmalıdır. Mehmet Eymür ve kadrosnun işlediği faili meçhul cinayetler ortaya çıkartılmalı, devlete ihanet edenlerin hepsi huzura gelmelidir. Elim yakalarında bir Türk vatandaşı olarak bunlarla mücadele etmeye devam edeceğim. Suriye ve Irak dışındaki PKK kampları konusunda sıkıntıları verdi. Eymür ve arkadaşları bu konuda benden bilgi istedi. Bu resmi bir görüşmedir. Savcılık isterse bu tutanakları getirte bilir"

Semih Tufan Gülaltay, Mahmut Yıldırım ile ilgili sorulara ise şöyle cevaplandırdı: "Mahmut Yıldırım ile beni Duran Fırat tanıştırdı. Mahmut Yıldırım ile son buluşmamız İstanbul Arnavutköy'de bir restoranta olacaktı. Ankara'dan İstanbul'a gelmek için yola çıktı. O gece ortadan kayboldu. Ne ailesi ne de başka birisi ondan bir daha haber alamadı. Mehmet Eymür kimle ters düşmüş ise o kişi yok olmuş, cenazesi bile bulunamamıştır. Savcılık bir noktayı gözden kaçırdı. Ertuğrul Yılmaz'ın cezaevinden kaçırılması ile ilgili Mehmet Eymür'ün oğlunun ifadesi alındı. Bu kadar kirli bir adam kalkacak bana iftira atacak. Mehmet Eymür'ün marifetleri ortaya çıkartılmalıdır. Döktüğü kanlar iktidara gelecek liderlere nasıl şantaj yaptığı ortaya çıkartılmalıdır. Mahmut Yıldırım, Mehmet Eymür'e bağlı MİT Kontrterör dairesinde çalışan, ülkücü, vatan sever, devletine yardım etmiş, daha sonra resmi olarak da görevlendirilmiş bir insandır. Neden şimdi bu kadar karalıyorlar iftira atıyorlar. "

Gülaltay, Doğu Perinçek ile de bazı fikirleri uyuşmamasına rağmen partinin bazı yayınlarını takip ettiğini söyledi. Akın Birdal olayından dolayı zan altında kaldığını söyleyen Gülaltay, Türk solu ve Türk sağının birleştirilmesi fikrinin kendisine ait olduğunu ifade etti. 

Gülaltay, davanın tutuksuz sanığı Fuat Turgut tarafından yapılan bir şikayet sonucu tutuklandığını ileri sürerek devlet tarafından Turgut'a çeşitli vaatlerde bulunularak 15 trilyonluk ihale verildiğini ileri sürdü. Gülaltay, Fuat Turgut hakkında "Ayağında ayakkabısı olmayan çapulculara istihbarat kaynaklı 4,5 milyon dolar neden aktarıldı?" dedi.

Recep Tayyip Erdoğan'ın, suikast evhamıyla bir yıldır ter döktüğünü savunan Gülaltay, "Bu korkuyu salanlar dün Tansu Çiller'e ve Mesut Yılmaz'a da aynı korkuyu saldılar. Mesut Yılmaz ile pazarlık yapıldı. 'Biz, derin devleti, faili meçhulleri sana çözdürteceğiz. Büyük oyla Başbakan olacaksın.' dediler. Bu pazarlıklar yapıldı. Beni Akın Birdal olayında kurban ettiler. Her iktidar döneminde emniyet ve istihbarat odaklı bir güç vardır. Bun yanlış bir yerde aramayalım." dedi.

Sedat Peker ve Ali Yasak'ı tanımadığını ve hiçbir yerde görüşmediklerini ifade eden Gülaltay, Danıştay cinayeti ile ilgili olarak "Bu iş aydınlatılsın. Eğer din adına yapıldıysa facia. Ulusalcılar din adına yaptıysa bu da facia. Aydınlatılmak isteniyorsa Tuncay Güney, Cemal Alparslan Ertuğ ve Mehmet Eymür buraya getirilip sorgulanmalıdır. Koskoca generaller evlerinden derdest edildi. Bunları mı getiremeyeceksiniz?" dedi.

Cumhuriyet Savcısı Taşkın'ın, Hurşit Tolon ile görüşmesinin ayrıntılarını sorduğu Gülaltay, "Hurşit paşa Ulusal Birlik Platformu'na gelmedi. Küçükyalı'daki özel büroma geldi. Önceden tanımıyordum. Eski Başbakanlık müsteşarı Yazıcıoğlu ile birlikte konferanslar verip ulusalcılık yapılanması içindeydiler. Bunla ilgili olarak ziyarete geldi. Özel bir görüşme değildi. Emekli paşalar, müsteşarlar, genel müdürler vardı. Onlar heyet halinde geldi. Biz de heyet olarak karşıladık. Güç birliği yapmayı düşünüyorduk. Aynı fikri paylaşan kuruluşların birlikte hareket etmesiyle ilgili bir toplantıydı." diye konuştu.

Savcı Taşkın'ın "Hablemitoğlu cinayeti ile ilgili olarak Eymür'ün bağlantısı olduğunu ileri sürüyorsunuz. Bu konu ile ilgili iddialarınızı şimdiye kadar dile getirdiniz mi?" sorusuna Gülaltay, "Devlet herkesin kıratını bilir. Taşa vurduğu zaman altın mı bakır mı olduğunu bilir. Ayarını verir. İstihbaratçılık jurnalcilik değildir. Analitik bir meslektir. Mehmet Eymür küresel örgütün jurnalcisidir. Biz kimsenin ayıbını ve onun hakkındaki tereddütlerimiz devletin birimleriyle paylaşırız. ancak kamuoyuna açıklamayız. Devletin bir bildiği vardır. Zamanı gelince herkesin hesabını verir. Çağırın sorgulayın, gelsin hesabını versin. Devlete verdiği zararlar ve ihanetler ortaya çıksın. Onun altındaki meclisteki, bakanlıktaki kadroları ortaya çıksın. Dökülsün bu iş ortaya" dedi. 

Bu arada söz alan Muzaffer Tekin ise Akın Birdal olayından sonra Gülaltay'ı evinde sakladığı yönündeki iddiaların asılsız olduğunu belirterek, savcılılığın bilerek bu türden sorular yönelttiğini ve kendisinin Semih Tufan Gülaltay ile irtibatlandırılmaya çalışıldığını öne sürdü.

Doğu Perinçek de savcıların Gülaltay'a yönelttiği soruları eleştirerek "Bu dava gladyonun bir davasıdır. Savcılar bugün sorduğu sorularla kendilerini ortaya koymuşlardır. Türk milletine kast eden soruları ile savcılar gladyonun aleti olduklarını ortaya koymuşlardır" diye konuştu.

Tutuklu sanıklardan Fikri Karadağ ise Gültaytay'ın, kendi partisini Veli Küçük ile birlikte ele geçirmek istedikleri yönündeki iddialarının doğru olmadığını belirterek, Ulusal Birlik Partisi ve platformunun ne zaman kurulduğunu bile bilmediğini söyledi. Veli Küçük ile ne fikirde olduğunu bilecek şekilde bir samimiyeti olmadığını, sadece görev yaptıkları dönemde yapılan operasyonlarla ilgili fikirleri haricinde ne düşünce içerisinde olduğunu bilemediğini söyledi. Gülaltay'ın kendisi ile ilgili olarak "O Türkçü değil, Marksisttir" şeklindeki ifadesine de değinen Karadağ, "Mustafa Kemal nasıl bir Türkçüyse ben de öyle bir Türkçüyüm. 4 dalda mastır eğitimi aldım. Kendimi Mustafa Kemal'in birinci derece varisi olarak görüyorum." dedi.

Mahkeme üye hakimi hasan Hüseyin Özese'nin ele geçirilen belgelerde Ulusal Birlik Komitesi kurucularının listesi bulunuyor bu doğru mudur?" sorusuna Gülaltay, Bu bilgi doğru değildir. Bilgisayarda çıktığı ileri sürülen belge benim yapıma nüfus eden Feride Gökçimen'in kullandığı bilgisayarda çıkmıştır. Bu belge doğru değildir" dedi.

Semin Tufan Gülaltay'ın çapraz sorgusunun tamamlanmasının ardından tutuklu sanıklardan Orhan Tunç'un savunmasına geçildi. 27 sene Türk Silahlı kuvvetlerine hizmet ettiğini belirten Tunç, başarılı çalışmaları nedeniyle üçlü kararname ile MİT'e atandığını, MİT'İ sevmediği ve aleyhine yazılar yazdığı iddialarının doğru olmadığını söyledi. Emekli olduktan sonra Balıkesir'e yerleştiğini ifade eden Tunç, burada gazetecilik yaptığını ve bir partinin ilçe başkanlığını yürüttüğünü de dile getirdi. Sanıklardan sadece Ümit Sayın'ı tanıdığını kaydeden Tunç, "Sayın'ı bir doçent ve yazar olarak tanıdım. Biz taşradakiler İstanbul'dan bir tanıdığımız olmasını isteriz. Sağlık problemlerim vardı. Bu konuda bana yardımcı olur diye tanıştım. Ümit Sayın evhamlı bir kişiydi. Sürekli olarak takip edildiği ve ülkenin elden gideceği konusunda konuşurdu. Ocak ayında yapılan operasyondan sonra hakkında çıkan haberler ile ilgili olarak beni sürekli olarak arardı. Hatta günde 2-3 defa arıyordu. Bundan sıkılmıştım. Kendisinin de gözaltına alınacağı endişesini taşıyordu. Alkol alan bir kişiydi. Alkollü olduğu bir gün yaptığımız konuşma burada delil olarak gösteriliyor" dedi. 

Ümit Sayın'dan kendisine bir zarar geleceğine hiçbir zaman inanmadığını belirten Tunç, "mesleğim gereği sorguluk ve insan analizi yaptım. Sayın'a karşı böyle olumsuz bir düşünceye sahip olmadım" dedi. 

Sayın ile boşanması konusunda yapılan bir telefon görüşmesinin de dosya içerisinde delil olarak yer aldığını belirten Tunç, "Sayın eşinden boşanıyordu. Bu davada eşi 80 bin YTL tazminat istiyordu. Bu konuda sürekli olarak beni arıyordu. Bende kendisine bir görüşmede tazminat davası ile ilgili olarak Ankara'da büyük ağabeylerimiz var onlara sorarız dedim. Ben Yargıtay'da Anayasa mahkemesi'nde, Danıştay'da tanıdığım kişiler vardır. Onlardan bu dava ile ilgili olarak hukuki yardım isteriz demek istedim" diye konuştu.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.