Milli Gazete yazarının referandum oyu: Hayır

Milli Gazete yazarının referandum oyu: Hayır
Anayasa değişikliğine ilişkin referandum için oyunun rengini açıklayan yazarlara bir yenisi eklendi. Milli Görüş yayın organı Milli Gazete’den Fatih Tutkun “Şimdi bize diyorlar ki, hayırdır? Bu haliyle hayır’dır, hayır’dır…” diye yazdı.

Saadet Partisi’nden gelen “hayır” açıklamasından sonra partinin yayın organı Milli Gazete’den yazar Fatih Tutkun, “Devlet adamlığı” başlıklı yazısında “Şimdi bize diyorlar ki, hayırdır? Bu haliyle hayır’dır, hayır’dır…” dedi.

 

Değişiklikle seçilme yaşının 18’e düşürülmesi ve Meclis’teki milletvekili sayısının artırılmasını eleştirerek, şöyle yazdı: “Bu işin çoluk çocuğu işi olmadığı üst perdeden defaatle vurgulandığı halde bu ısrarın amacı nedir? Tüm bunların oy potansiyeli yüksek 18-30 yaş arasına hoş görünmek için yapılan düzenlemeler olduğunu aziz milletimizin anlamayacak olduğunu mu düşünüyorsunuz? Devlet yöneticilerinde fiziki yakışıklılık ve karizmanın değil, ileri derece feraset, basiret ve dirayet gibi manevi özelliklerin olması gerektirdiğini ne zaman anlayacaksınız?”

 

Fatih Tutkun’un yazısı şöyle:

 

“Eğri oturup, doğru konuşalım! Değişen Anayasa maddelerinin hepsi birbirinden önemliydi, lakin iki madde vardı ki öneme haizliği “öyle böyle değil” dedirten cinsten. Doksan kusur yıllık cumhuriyet tarihimizin hemen her anayasasının bünyesinde bir ur gibi barınan ve sistemi ara ara nöbetlere sokan bu iki madde ile bugünlere ulaşmamızı nasip eden yaradana şükretmek, bu değişiklikleri yaparak tez zamanda cihan imparatorluğunun arza yeniden hükmetmesini sağlayacak olan civanmertlere de teşekkür etmek boynumuzun borcudur…

Film şeridi gibi geçiyor tüm maddeler gözünüzün önünden ve siz hala hangi maddeler olduğunu bulamadınız, öyle mi? Seçilme yaşını on sekiz olarak belirleyen ve milletvekili sayısını beş yüz elliden altı yüze çıkartan maddelerden bahsediyoruz elbette, mevcut düzenlemede daha önemli hangi maddeler olabilirdi ki?

 

***

Milletimizin zihninde devlet adamlığı kavramının ciddiyeti ve ağırlığı günden güne azalmaktadır. Seçilmişlerde/atanmışlarda defalarca şahit olduğumuz gayrı ciddi haller ve bu ciddiyetsizliğin beraberinde getirdiği sıkıntılı durumlar, hem devlet adamlığı kavramına hem de devlet adamlarının şahsına olan güveni zedelemektedir. Dün sarmaş dolaş olduklarımız ile bugün düşman, dün düşman olduklarımızla bugün el ele kol kola yürüyen liderler ve onların çark etme süresini birkaç saate kadar düşüren yardımcıları, bakanları, bakıp da göremeyenleri, görüp de görmedim diyenleri maalesef  bu kavramı yıpratmak için elinden geleni ardına koymamaktadır. Halbuki bizler bin yıllık mazimizde en yüksek değeri devlet erkanına vermiş, tarihe mal olmuş devlet ricalini baştacı etmiş, Diriliş izlerken bile gezi eylemcisi aktöre ayrı bir muhabbet beslemişizdir. 

Demokratik sistemlerin en önemli çıkmazı, temsilde/temsilcide liyakat ve ehliyet şartlarının ne denli arandığı veya arzulandığı ile alakalı mevzudur. İster tek partili, ister çok partili demokratik sistem olsun,  ister parlamenter ister başkanlık ya da yarı başkanlık sistemi olsun yönetim erkinin yönetme işi için yeterli ve geçerli ehliyetinin bulunması, sistemin ideal çalışmasının en önemli şartıdır. Aksi halde işler bir yerde bir şekilde tıkanacak, söz konusu yönetilen ülkenin başına olmadık işler gelecektir. (bknz: 15 Temmuz kalkışması)

 

Bilgi, birikim ve deneyim gerektiren devlet yönetme işi için kırk yaş eşiğini geçmiş olmak önemlidir. Çünkü kırklı yaşlar insanoğlu için kemale ermenin başladığı yaştır. Aynı zamanda bizleri çoğu zaman hataya zorlayan bir takım duygu ve düşüncelerin dinginleştiği, işin başını sonunu hesap etmekte daha mahir olduğumuz zamanlardır kırklı yaşlar. Keza Efendimize (a.s.)’a elçilik görevinin kırk yaşında verilmesinde akleden bir topluluk için önemli deliller vardır.

 

Tarihimizde nice genç idarecilerin büyük işler yaptığına da vakıfız lakin misalen Sultan Fatih zamanında PISA’da (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) ülke olarak kaçıncı sırada olurduk sorusunun cevabını vermeliyiz önce. Yine Sultan Süleyman’ın dört artı dört artı dört ile mi yoksa sekiz yıllık kesintisiz eğitim ile mi yetiştiğini düşünmek zorundayız. Tarihten bir örnek verirken hamaset dolu cümlelerle değil, tarihi gerçekleri göz önünde bulundurarak vermek durumundayız. 

***

 

Devlet adamlığının özgül bir ağırlığı ve ciddi bir kalibresi olması elzemdir. Birbirlerine tekme tokat dalanların, aynı çatının altını paylaştıkları halde en galiz küfürleri ağızlarına almaktan haya etmeyenlerin, hatta ve hatta işi kol bacak ısırmaya kadar götürenlerin vekil seçilme yaşını on sekize indirme gayretlerini anlamak mümkün değildir. Beş yüz elli kişinin bir arada yaşayamadığı bir meclisi altı yüz kişiye çıkartmanın da herhangi bir mantığını yoktur. Bu işin çoluk çocuğu işi olmadığı üst perdeden defaatle vurgulandığı halde bu ısrarın amacı nedir? Tüm bunların oy potansiyeli yüksek 18-30 yaş arasına hoş görünmek için yapılan düzenlemeler olduğunu aziz milletimizin anlamayacak olduğunu mu düşünüyorsunuz? Devlet yöneticilerinde fiziki yakışıklılık ve karizmanın değil, ileri derece feraset, basiret ve dirayet gibi manevi özelliklerin olması gerektirdiğini ne zaman anlayacaksınız?

 

Şimdi bize diyorlar ki, hayırdır? Bu haliyle hayır’dır, hayır’dır…”

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum