Hedef Türkler! Naziler vuruyor, devlet koruyor

Hedef Türkler! Naziler vuruyor, devlet koruyor
Türkleri hedef alan Nazi grubu NSU davasının 350’nci duruşmasına çıkılırken, örgüte para, araba ve silah yardımı yapan isimler ve devlet içindeki uzantısı hiç araştırılmayacak.

Almanya'da 2000'li yılların başında 8’i Türk 9 göçmen, birbiri ardına katledildi. Aileleri ‘cinayet’ şüphesiyle polis tarafından sorgulandı, Alman medyasının ‘Namus meselesi’, ‘mafya içi hesaplaşma’, ‘dönerci cinayetleri’ manşetleriyle de suçlanarak çifte acıya maruz bırakıldı. Yıllar sonra ortaya çıktı ki katliamlar bir Alman Neo-Nazi örgütü NSU (Nationalsozialistischer Untergrund/  Nasyonal Sosyalist Yeraltı) işiydi ve katiller Alman ajanlarından destek aldı. Essen şehrinde önceki gün bir Türk binasında yaşanan ve ‘Nazizm kundaklaması kokan’ yangın, Türklere yönelik baskılar, Almanya’da Neonazilerin hala ne kadar etkin olduğunu gündeme getirdi.

3 NAZİDEN İKİSİ İNTİHAR ETTİ

Neonazi grubu NSU'nun yargılandığı dava ortaya çıkan belgelere göre, katiller içlerinde Alman ajanlarında yer aldığı kişilerden araba, silah ve para desteği aldı. Ortaya çıkarılmasalardı, aralarında Prof. Dr. Faruk Şen’in de yer aldığı 68'i Türk 88 kişiyi daha öldürecekleri infaz listeleri de vardı. Bunlara ragmen, dört ay içinde tamamlanması beklenen davanın 'Neo-Nazilerin devlet içindeki uzantıları' araştırılmadan üzerinin kapatılması gündemde. Nasıl mı? Alman yasalarına göre, bir grubun terör örgütü sayılması için en az silahlı üç kişiden oluşması gerekiyor. Nazi grubu NSU’nun bugüne kadar ortaya bilinen üç sanığından ikisi intihar etti, kalan tek sanık için de ‘aklı dengesinin yerinde olmadığına yönelik rapor' istenmekte. Yani, artık bir ‘Nazi örgütü kalmadı’ denmekte… Ama onlara ev, para ve evrak sağladığını itiraf eden kişilerse hiç bir şekilde yargılanmadı.

 6 TANIK DA ÖLDÜ

Bu da yetmedi, Nazi katillerinin aleyhine bilgi vermesi ve örgütün geride kalan yapılanması ve Alman devleti içindeki yapılanmasına dair bilgi vermesi beklenen 6’ncı tanık da geçen hafta esrarengiz şekilde öldü. Ve sadece bir ölüm şüpheli görünüyor ama örgüt hakkında bilgi verecek neredeyse kimse kalmadı.

POLİS, KATİLİ BOMBA YAPARKEN YAKALADI AMA BIRAKTI

Neo Nazi olan Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt'ın Eisenach’da intihar etmelerinin ardından, onlarla aynı evde alan Beate Zschäpe, ‘delilleri yok etmek’ için evi ateşe verdikten sonra polise teslim oldu. Yakılan evin yakınında, saldırılarda kullanılan tabanca bulundu. Nazi Mundlos ve Böhnhardt’ın intihar ettikleri yerde, daha once öldürdükleri polis memurları Kiesewetter ve Arnold'un beylik tabancaları bulundu. Polis Beate Zschäpe tarafından kiralanmış bir garajın bomba imal etmek üzere bir atölyeye dönüştürüldüğünü tespit etti ama onu tutuklamadı. Ve o da, Mundlos ve Böhnhardt ile birlikte NSU örgütünü kurarak 13 yıl içinde 10 kişiyi öldürüp, iki bombalı saldırı ve 14 banka soygunu gerçekleştirdi. Son sanık Zschape, yıllarca mahkemede konuşmadı ve avukatları hala ‘akli dengesinin yerinde olmadığı’ raporu alarak onu cezadan kurtarmaya çalışıyor.

NAZİLERİN ÖLÜM LİSTESİNDE ADIM ÇIKTI

Almanya deyince ilk akla gelen biliminsanlarından olan Prof. Dr. Faruk Şen, Nazilerin hedefi olmuş isimlerden biri. Prof. Şen, şunları söyledi: "Alman Anayasasını Koruma Teşkilatı yani Alman MİT’inin, 8 sekiz cinayetin dördünde katillere araba sağlama ve silah yardımında bulunduğu ortaya çıktı. Bu davada tanıklık yapacak altı kişi muhtelif şekillerde hayatını kaybetti. Bu örgütün, 88 kişilik ölüm listesi yaptığı ve bunlardan birinin de ben olduğum ortaya çıktı. Üç kişiye cinayet işletiyor ve belirli örgütler arkasında. Kayıtlı 65 bin Alman, Nasyonal Sosyalist Parti üyesi. II. Dünya Savaşı sonrasında güya Nazilerden arındılar ama devlet içinde özellikle ordu, polis ve istihbarat teşkilatında uzantıları var"

NEO NAZİLER HALA AKTİF

Davayı başından beri takip eden avukat Dr. Mehmet Daimagüler, Alman vatandaşı olarak ülkesini sevip adaletine güvense bile Neonazilerin Alman devleti içindeki kollarının araştırılmadan davanın kapatılabileceğini ve daha kötüsünün, Almanya'da 'Neonazi' kokan aynı tipte cinayetlerin devam ettiğine diktkat çekiyor:

" Olaylarda Alman istihbaratının rolü neydi? Nazi NSU örgütü yok oldu mu? Örneğin, Burak Bektaş ve arkasından gelen İngiliz avukat Luke Holland cinayetleri. İki cinayet de Berlin'in Neukölln semtinde işlendi. İngiliz avukatın katil zanlısının evin de Hitler posteri ve aşırı sağcıların kullandığı semboller çıktı. Her iki cinayetteki 'Nazi örgütü' kokan benzerlikler var. Bu dokuz göçmen, ırkçı saldırılarla öldürüldü. Polis, saldırıları yeterince araştırmadı çünkü polisler arasında da kurumsal ırkçılık var. Örneğin, bu cinayetlerde polisin hazırladığı uzun bir raporda, şu cümleler yer alıyor: Alman kültüründe insan öldürmek çok kötü bir şey. O yüzden biz de diyoruz ki bu insanları öldüren, muhakkak yabancılar yapmıştır diyerek Türkleri işaret ediyorlar. NSU davası ve ırkçı cinayetler, sistemli bir şekilde kapatılmak isteniyor. AİHM'e gideceğim. 'Mağdurlar gariban insanlar, avukatlara böyle bir davada para bulamazlar, araştırılmaz' diye düşünüyorlar. Bu konuda Türkler de bizi yalnız bırakıyor, hatta Alman STK'lar daha çok destek oluyor. Benim vatanım Almanya. Ama NSU cinayetleri çok acı bir olay. Ben Almanya'yı seviyorum. Günün sonunda hepimiz insanız, aynıyız ama Alman polisi karşısında hepimiz aynı değiliz"

CİNAYETLERİ ENGELLEMEDİ, DESTEK VERDİ VE KAPATMAK İSTEDİLER

Soruşturma ve dava sürecinde yaşadıklarından yola çıkan avukat Mehmet Daimagüler, yaşanan ırkçı cinayetler, Nazi örgütleri ve bu örgütlerin devlet içindeki uzantılarına ilişkin, şu çarpcı tespitlerde bulunuyor:

1- Bu dava sürecinde, Nao- Nazilerin öldürdüğü Türkler kurban değil ‘suça karışmış kişiler’ göründü. NSU üyesi Alman Naziler de katil olarak görünmedi.

2 - Türkiye’deki MİT’e denk gelen Anayasayı Koruma Teşkilatı ajanları,cinayetleri engelleyememekle kalmadı, aynı zamanda finansal imkânlar sağlayarak şiddete hazır olan bir Neo-Nazi grubunun oluşmasını da destekledi. Olaylarla ilgili dosyaları tahrip etti, kanıtları kasten sunmadı, NSU yapılanmasının aydınlatılmasına da engel oldu.

3- NSU sanıları aleyhine ifade verece tanıklar ölü bulundu. Alman istihbaratının olaylardaki rolü araştırılmadı. Cinayet silahı (Ceska 83) için gerekli paranın teşkilat tarafından Tino Brandt adında bir muhbire verildiği ve silahın Brandt aracılığıyla NSU’ya verildiği iddia edildi.

4- Tanık Benjamin G., aynı zamanda Hessen’de tanınan bir Nazi ve Anayasayı Koruma Teşkilatı ajanı. Ondan ve ajanlardan sorumlu Anayasayı Koruma Teşkilatı personeli ise Andreas Temme, NSU’nun son kurbanı Halit Yozgat öldürüldüğünde olay yerinde. Temme ile ajan Benjamin G.'nin telefon görüşmeleri var ama ne konuştuklarını hatırlamıyorlar. Nazi Benjamin G’nin avukatının ücretini de Federal Savcılık ödüyor ve Nazileri savunan avukatların devlet tarafından finanse edilmesini normal bir şeymiş gibi gösterildi. Federal Savcılık, Adalet Bakanlığı’na o da Başbakanlığa bağlı… Almanya gibi bir devlette 13 yıl hiç kimse desteksiz yaşayamaz...

5 - NSU örgütünün gerçek boyutu, cevaplanmadı. Örgüt içinde hem Neo-Nazi ve hem devlete istihbaratçı olanlar var. Örneğin NSU öncesi başka bir Nazi örgütündeki üyelerin önemli bir kısma Alman muhbiriydi. Örgüt başkanları, yönetim kurulu üyeleri yani önemli adamlar muhbir oluyordu. Örgütün başkanı, istihbarat için çalışıyordu ve aldığı parayı örgüte aktarıyordu.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.