Habervaktim’e konuşan SP’li Abdullah Sevim’den çarpıcı açıklamalar

Habervaktim’e konuşan SP’li Abdullah Sevim’den çarpıcı açıklamalar
SP İl Başkanı Abdullah Sevim İstanbul’u yönetenler ve siyasi parti temsilcilerine yaptığı “birlikte metrobüse binelim" çağrısına dönen olmadığı belirterek, “Yineliyorum, gelsinler mesai çıkış saatinde İstanbulluların metrobüs çilesine ortak olalım” dedi.

Bugün devlet kadrolarında bulunan üst düzey pekçok ismin MGV’den hocası olması nedeniyle “İstanbul’un ağabeyi” olarak anılan, Milli Görüş’ün emektar isimlerinden Dr. Abdullah Sevim’le, İstanbul’un sorunları ve yaklaşan yerel seçimleri konuştuk.

Milli Görüş partisi Saadet’te, Genel Başkan Yardımcılığı görevinin ardından 2017’de seçildiği İstanbul İl Başkanlığı’nı sürdüren Abdullah Sevim’e ilk sorumuz “o öğrencileri”yle ilgili düşünceleri oldu. Sevim “Onlar benim fikren bulunduğum yere bakarak kendilerini değerlendirebilirler” demekle yetindi.

DÖNEN OLMADI

İstanbul’u yönetenler ve siyasi parti temsilcilerine yönelik “birlikte metrobüse binme çağrıları”na henüz dönüş olmadığını belirten Sevim, “Gelsinler, mesai çıkış saatinde İstanbulluların metrobüs çilesine ortak olalım” teklifini yineledi. 

Pembemetrobüs” taleplerini de hatırlatan Sevim, “Bunun altında farklı şeyler aramaya gerek yok. Biz bu projemizin arkasındayız. İşbaşına geldiğimizde de uygulayacağız” dedi. 

İstanbul’un bugün şehircilik anlamında çok kötü durumda olduğunu, adeta 1994’e geri döndüğünü söyleyen Sevim, Milli Görüş’ü belediyecilikte “hem ekol hem de okul” olarak tanımlayıp, milletin kendilerinin geçmiş dönem hizmetlerimizi bildiğini ve bunları özlediğini kaydetti.

Sevim, seçim sürecinde temiz ve güçlü bir kampanya yürüteceklerini ifade ederek, “Hazırız, iddialıyız, başaracağız” mesajını verdi. 

sp-is-2.jpeg

Saadet Partisi İstanbul İl Başkanı Abdullah Sevim’le yaptığımız röportaj şöyle:

-Tanınma probleminiz olduğunu düşünmüyorum ama yine de kısaca sizi tanıyarak başlasak…

1955 Kastamonu doğumluyum.  Milli Gençlik Vakfı’nda (MGV) 9 yıl İstanbul İl Başkanlığı yaptım. İHH’da Vakıf Eserleri Kurulu Başkanlığı görevini yürüttüm. Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı olarak görev aldım. Halen Saadet Partisi İstanbul İl Başkanlığı görevinin yanı sıra öğrencilere yönelik hizmet veren İlim Kültür ve Eğitim Vakfı’nın da başkanlığını yürütüyorum.

-MGV’de 9 yıl İstanbul İl Başkanlığı yaptım dediniz. Herhalde bugün üst düzey yönetici sıfatını taşıyan birçok öğrenciniz olmuştur. Siz de onların hocası sayılırsınız. Öğrencilerinizi takip edebiliyor musunuz? Durumlarını nasıl görüyorsunuz?

Tabii hocalık büyük iddia. Bir an kendimi öyle saysam dahi, öğrencilerim arasında ayrım yapmam doğru olmaz kanaatindeyim. Ama şu kadarını söyleyebilirim, onlar benim fikren bulunduğum yere bakarak kendilerini değerlendirsinler.

İSTANBUL’UN AĞABEYİ

-Bir de size “İstanbul’un Ağabeyi” diyorlar. Neden?

Lütfediyorlar. İstanbul’un ağabeyi olmak ne demek. Olsa olsa hadimi olabilirim.

-İstanbul’a geçelim istiyorum. Abdullah Sevim ne görüyor İstanbul’a bakınca…

İki farklı bakış açım var. Öncelikle İstanbul’a bakınca aşkımı görüyorum. Kendimi görüyorum. Hayallerimi ve umutlarımı görüyorum. Boğaziçi’nden, Haliç’e; Adalar’dan, Yakacık’a güzellikler görüyorum. Tuzla’dan Silivri’ye şehrimi görüyorum.

Medeniyetimizin, medeniyet değerlerimizin Anadolu’daki başkentini görüyorum. Sultan Fatih’in emanetini görüyorum.
Bunlarla birlikte ‘Acaba oturarak seyahat edebilir miyim?’ ümidiyle bir sonraki otobüsü bekleyen insanlarımızı, ayakta bile olsa metrobüse binebilmek için yarışan kardeşlerimizi, metroya binmek için köşekapmaca oynayan yolcuları görüyorum. Ailesiyle birlikte toplu taşıma araçlarını kullanmak zorunda kalan babanın gerginliğini, fazla fatura gelir korkusuyla musluğunu kısan anneyi, doğalgaz faturasından ürküp battaniyelere sarılan aileleri görüyorum. Yolda biriken yağmur sularıyla ıslanan yolcuları, ucuz olsun diye gittiği sosyal tesislerde uzayıp giden yemek sırasına adını yazdıran İstanbulluları, betona boğulan bir semtte, gökyüzüne hasret yaşayanları görüyorum. Araçlarına park yeri bulamayan insanları, evinin musluğundan akan suyu içemeyen aileleri, yağan her yağmurda göllere, derelere dönen yollarda yürümek zorunda kalan kardeşlerimizi görüyorum. Adaletsiz kentsel dönüşüm uygulamalarına kurban edilmiş, evinden yurdundan edilmiş, adeta İstanbul'dan sürgün edilmiş insanlarımızı görüyorum. Edirnekapı'da, Şirinevler'de üstgeçitlerde insan trafiği arasında yol almak zorunda kalan asgari ücretlileri, lüks makam araçlarıyla, emniyet şeritlerinden çakarlarıyla trafik nedir bilmeden yol alan idarecileri görüyorum. Özetle İstanbul'un saymakla bitmeyen problemlerini görüyorum.

-Bu iki bakış açısı az da olsa çelişmiyor mu sizce?

Hayır asla çelişmiyor. Her ikisi de hakikat. Namık Kemal’in bir mısrasıyla açıklamak gerekirse “Yere düşmekle cevher, sâkıt olmaz kadr-ü kıymetten” yani cevher yere de düşse kıymeti kaybolmaz! İşte biz de bugün İstanbul’umuzu ayağa kaldırmanın gayreti içerisindeyiz.

sev.jpg-Sizin İstanbul’a bakınca ne gördüğünüzü anlamış olduk. Peki şehri idare edenler ne görüyor sizce?

İstisnalar var ise beni affetsinler. Ancak genel tabloya bakınca anlaşılan onlar rant görüyorlar. İhale görüyorlar. Adam kayırma görüyorlar. Beton görüyorlar. İstanbulluları müşteri olarak görüyorlar. Makam aracı görüyorlar. Lüks ve şatafat görüyorlar. Bunların çoğu da israfa sebep oluyor. Zaten belediyeler bu yüzden borç içinde yüzüyor. En küçük bir ödemeyi dahi yapmaktan aciz durumda bir çoğu.

HALKLA BİRLİKTE YAŞAMIYORLAR

-Peki sizin gördüklerinizi onlar görmüyorlar mı?

Zannetmiyorum. Mevcut idareciler halkla birlikte yaşamıyorlar. Tabiri caize fildişi kulelerinde, lüks makam odalarında, son model makam araçlarındalar. Önlerine elbette bir takım istatistikler, raporlar gidiyordur. Ancak bunlar şehri de İstanbulluların problemlerini de anlamalarına yetmez. İzole alanlarından çıkıp şehri yaşamaları gerekiyor. Şehri gerçekten yaşamaları, İstanbullu’nun çektikleri sıkıntıyı hissetmeleri gerekiyor. Zaten bunlar olsa idi İstanbullu’nun sorunlarını büyütmek şöyle dursun çözerlerdi. 

ÖNEMLİ OLAN İSTANBUL’UN SORUNLARINI KONUŞMAK

-Yaptıkları hiç mi iyi bir şey yok peki?

Bugün İstanbul’da Büyükşehir Belediyesi dahil 40 belediye var. Bunların içerisinde neredeyse 15 yıldır aynı partide olanlar var. Bunca zaman içerisinde hiçbir şey yapmadıklarını elbette söyleyemeyiz. Ancak yapılanlar ne yeterli ne de sadra şifa olabilecek nitelikte.

Zihniyet meselesi elbette. Sahip oldukları anlayış ile ne problemleri çözebilirler ne de katma bir değer sunabilirler. Bu yüzden ‘sorunları çözebilecekleri’ vaadiyle yeniden oy isteyemezler. Başka şeyler konuşmak isteyebilirler ancak biz ısrarla İstanbul’un ve İstanbulluların sorunlarını konuşmaya devam edeceğiz.

RİSK ARTARAK DEVAM EDİYOR

-Abdullah Bey ülkemiz deprem kuşağı üzerinde. Yine İstanbul’da da büyük bir deprem yıllardan beri bekleniyor. Durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

İstanbul ve deprem kelimelerini yan yana getirmek bile oldukça ürkütücü. İstanbul’un deprem toplanma alanlarının bile 4’te 3’ü yapılaşmaya açılmış durumda!

Şöylece İstanbul’a bir tepeden bakalım. Ne göreceğiz? Sıkışık ve eski konut stoğu. Bunun için kentsel dönüşüm şart. Ancak mevcut uygulama, istisnaları elbette ki olabilir, oldukça kötü.

Mevcut kentsel dönüşüm politikaları da adil değil. Bu hem vatandaşı mağdur ediyor hem de dönüşümün ağır işlemesine sebep oluyor. Sonuçta risk her geçen gün artarak devam ediyor.

DÖNÜŞÜMDE 5 İLKE

-Mevcut kentsel dönüşüm uygulamaları neden adil değil? İstanbullu neden bundan mağdur oluyor?

Bu konuda her bölge için farklı değerlendirme yapmak lazım şüphesiz. Ancak ilkesel olarak şunları da ifade etmek istiyorum. Birincisi İstanbullular ikamet ettikleri yerde yaşamaya devam etmeli. İkincisi kentsel dönüşümün maliyeti halkımıza yüklenmemeli. Üçüncüsü İstanbul’un doğasına ve tarihi dokusuna daha fazla zarar verilmemeli.

Dördüncüsü ise kentsel dönüşüme vatandaşımızın gözünden bakılmalı. Beşincisi ise mahalle kültürünü korumalı ya da yeniden ortaya çıkartmalı.

Bu ilkeler üzerinden mevcut uygulamaları değerlendirirseniz mevcut uygulamaların başarısızlığını görebilirsiniz.

Bu 5 ilkeyi birlikte uygulamak elbette zor. Ancak bir göreve talip olunuyorsa o zorlukları da göze almalı insanlar. Yoksa sadece makam işgal eden, başarısız idareciler olarak kazınıyorlar hafızalara…

MAHALLE KÜLTÜRÜ YOK OLUYOR

-Mahalle kültürü dediniz… İstanbul’da giderek unutuluyor ama sizin aklınızda anlaşılan…

Güzellikler unutulmaz aslında… Hele yerine daha güzelini koyamamış isek asla unutulmaz. Bugün güvenlik, oyun alanlarının olmayışı, park sorunu gibi sebeplerle mahalle kültürü giderek yok oluyor. 

Biz sokaklarında çocuklarımızın güvenle oynayabildiği, dost selamının, bakkal amcaların, küçük esnafın mahalleleri şenlendirdiği bir İstanbul’u istiyoruz.

Bu yönde adımlar atacağımızı da sizler aracılığıyla İstanbullulara ifade etmiş olayım.

-İstanbul’un belki tam olarak şehirleşme ile ilintilendirilemeyecek ancak ondan tamamen de bağımsız düşünülemeyecek sorunları da var. Sokak çocukları var örneğin. Bu konu da gündeminizde mi?

Bu şehri yaşayıp da, bu şehirde yaşayıp da bu konuyu gündeme almamak mümkün mü? İstanbul’un sokakları ile hemhal olup da sokak çocuklarını görmezden gelmek mümkün mü? Elbette ki değil.

Bu çocukların hepsi bizim. Onlar da elbette ki bizim gündemimizde. Onları sokaktan kurtaracak, rehabilite edecek ve eğitim almalarını sağlayacak adımları mutlaka atacağız.

Tabii sadece bu konuyu sokak çocukları açısından ele alamayız. Sokaklarda yaşamak zorunda kalan nice insanımız var. İBB’nin kış aylarında onlara yönelik çalışmaları da var. Kendilerine teşekkür ederiz ancak bunlar yeterli değil.

Bu insanlarımızı soğukta ağırlamak ya da kışlık kıyafet vermek yetmez. Onları rehabilite etmeli, iş sahibi yapmalı ve topluma kazandırmalıyız. Kazandırmalıyız ki gerçek bir iş başarmış olalım.

Yine benim önemsediğim bir konu bağımlılık. Çocuklarımız çeşit çeşit bağımlılığın tehdidi altında. Emniyet Teşkilatımız bu konuda çalışıyor. Kendilerine teşekkür ediyoruz. Ancak biz de hem önleyici tedbirler noktasında hem de mücadele noktasında adımlar atacak bir belediyeciliği oluşturmak istiyoruz.

sp-istanbul.jpeg

ENGELLİYE HİZMET LÜTUF DEĞİL

-Peki ya engelliler?

İstanbul’un hemen her köşesiyle engellilere uygun bir şekilde yeniden yapılandırılması gerekiyor. Yeni yapılacak planlamalarda da engelli kardeşlerimiz düşünülmeli.

Biz bunun bu şekilde olması gerektiğini düşünüyoruz. İlkesel bazda bunu kabul ettikten sonra zaten hemen her hizmet, bu kardeşlerimize uygun hale gelecektir.

Onlar, bu toplumun eşit bireyleri. Onlara hizmet asla bir lütuf değil.

METROBÜS ÇAĞRISINA DÖNÜŞ OLDU MU?

-Geçtiğimiz günlerde bir metrobüs çağrınız olmuştu. Şehri yönetenleri ve siyasi partilerin il başkanlarını birlikte metrobüse binmeye davet etmiştiniz. Oldukça da ses getirmişti. Geri dönüş oldu mu? Bir de bunun üzerinden ulaşıma dair görüşlerinizi merak ediyorum.

Henüz olmadı ama umarım olur. Gelsinler, kendilerini en iyi şekilde ağırlayalım. İstanbul’u konuşalım. Ardından mesai çıkış saatinde İstanbulluların metrobüs çilesine ortak olalım demiştim. Sizin aracılığınızla da çağrımı yineliyorum.
Ulaşım meselesine gelince bunu iki açıdan ele almak gerekiyor. Birincisi trafik sorunu. Bunu hem kişisel araçlarını kullananlar hem de toplu ulaşımın bir kısmını kullananlar yaşıyor. İnsan sadece işe gidip gelmek için günde 3 saate yakın zaman harcıyorlar. Bu vakti adeta sevdiklerinden alıp trafiğe veriyorlar. Bu kabul edilebilir bir durum değil. Bunu çözmek, çözebilmek elbette toplu ulaşım ile mümkün olabilir.

Burada da ikinci mesele gündeme geliyor. Toplu ulaşım ama nasıl? Toplu ulaşım insan onuruna yaraşır şekilde sağlanmadıkça, bu sorunu çözebilmek mümkün değil. Toplu ulaşım araçlarının sadece ulaşılabilir olması yetmez araçlar aynı zamanda rahat ve konforlu olmalı. Yoksa bunu kimse tercih etmez. Bu sadece bir zorunluluk olur. Doğal olan da budur zaten. 

Şehri idare edenler, bu toplu ulaşım araçlarını kullanıncaya kadar ya da yakınlarını gönül rahatlığı ile bu araçlara bindirinceye kadar da bu sorun çözüldü diyemeyiz.

PEMBEMETROBÜS PROJESİNİN ARKASINDAYIZ

-Sizin bir de “Pembemetrobüs” talebiniz vardı…

Evet uzun yıllardan beri dile getirdiğimiz, talep ettiğimiz bir şey. Nefes alacak bile yer bulunamayan metrobüslerin bazılarının kadınlara özel olması projemiz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi yetkilileri maalesef bu konuda bir adım atmadılar.

Bunun hem dünyada hem de Türkiye’de örnekleri mevcut. Bunun altında farklı şeyler aramaya gerek yok. Biz bu projemizin arkasındayız. İşbaşına geldiğimizde de uygulayacağız.

-İstanbul demişken yeşil sorununa değinmeden de olmaz…

Evet bu da İstanbul’un çok ciddi bir problemi. Şehre hakim renk maalesef gri olmuş durumda. Atılan bir takım adımlar var ancak bunlar yeterli olmuyor. Bizim parklardan ziyade doğaya ve yaygın yeşile ihtiyacımız var. Aynı zamanda ulaşılabilir yeşil alanlara ihtiyacımız var. Yeşil alana gitmek için seyahat etmek kabul edilebilir bir şey değil.
Yine İstanbul’un talan edilmiş doğasından arta kalan kısımlar var. Mesire alanı diyorlar ve para istiyorlar. Örneğin Samandıra Göleti’ne giriş için ücret ödemek durumundasınız. Buradan belediyeler sorumlu değil ama bu olacak iş mi?

BELEDİYECİLİKTE HEM EKOL HEM OKULUZ

ve.jpg-Peki siz nasıl çözeceksiniz bunca sorunu?

Birincisi biz bu şehirde yaşıyoruz. Bu şehrin sorunları ile her gün karşılaşıyoruz. Sorunların meydana getirdiği duyguları hissediyoruz. Bu bizi diğerlerinden ayıran en önemli özelliğimiz bence.

İkincisi gerek Büyükşehir için gerekse ilçeler için proje çalışmalarımız da devam ediyor. Vakti geldiğinde adaylarımız bu projeleri halkımıza anlatacaklar. İnsanlarımızın da bu projeler benimseyeceklerini düşünüyorum.

Üçüncüsü biz belediyecilikte hem ekol hem de okul olmuş bir hareketiz. Biz bu işi çok iyi biliyoruz. Bunu geçmişte insanlarımıza ispat ettik. Herkes bunu çok iyi biliyor. Biz geçmişte aşılmaz denilen sorunları çözdük. Yine yaparız.

Dördüncüsü ise biz bu şehri de insanlarını da çok ama çok seviyoruz. Aşkla yapılan hangi iş başarısız olabilir ki?

Beşincisi ise merhum Erbakan Hocamız “Milli Görüş tekeden süt çıkartır” diyordu. Hareketimizin bu azmine güveniyoruz.

Altıncı olarak ise dürüst, azimli, kararlı, cesur ve işinin ehli arkadaşlarımızı aday olarak göstereceğiz.

-Adaylarınızı ne zaman açıklayacaksınız, tarih belli mi?

Aday tespit çalışmalarımızı titizlikle yürütüyoruz. Adayını belirlediğimiz ilçeler var çalışmaları nihayete ermek üzere olan ilçelerimiz var. 

Şu kadarını söyleyebilirim ki az önce saydığım özelliklerin yanı sıra seçimlerde başarı gösterecek kişileri aday göstereceğiz.

-İddialı görünüyorsunuz…

Çünkü iddialıyız.

-İstanbul Büyükşehir adayınız belli mi?

Bunun üzerine konuşmak için henüz erken diye düşünüyorum. Ancak tüm Türkiye’de heyecan oluşturacağını da ifade etmek istiyorum.

TEMİZ VE GÜÇLÜ BİR KAMPANYA

-Nasıl bir seçim süreci, kampanya süreci bekliyorsunuz peki?

Bizim dışımızdaki etkenlerden çok bizim ne yapacağımız önemli. Saadet Partisi olarak seçim sürecinin belirleyeni olacağız. Bu süreçte sadece İstanbul’u ve İstanbulluların sorunlarını konuşacağız. Sadece çözüm önerilerimizi sunacağız. Kavgaya, kamplaşmaya, kutuplaşmaya asla fırsat vermeyeceğiz. Hak yemeyecek ve haksızlıkların karşısına dikileceğiz. Kampanya sürecinin başladığı andan son oyun sayıldığı ana kadar halkımızın iradesine sahip çıkacağız. Özetle temiz ve güçlü bir kampanya süreci yürüteceğiz.

HAZIRIZ, İDDİALIYIZ, BAŞARACAĞIZ 

-Son olarak bu seçimden beklentiniz nedir?

Biz İstanbul’da seçimlerin favorisiyiz. İstanbul’daki tüm belediyelerde iddialıyız. Büyük bir zafer kazanacağız çünkü birincisi, İstanbul bugün şehircilik anlamında gerçekten çok kötü durumda. Adeta 1994’e geri dönmüş durumda! 

İkincisi, halkımızın sevdiği güçlü isimleri aday olarak göstereceğiz.

Üçüncüsü, teşkilat olarak seçimlere hazırız. Zafere kenetlendik, azimli ve heyecanlıyız.

Dördüncüsü, halkımızın bize olan teveccühünü müşahede ediyoruz.

Beşincisi, milletimiz bizim geçmiş dönem hizmetlerimizi biliyor ve bunları özledi.

Altıncısı, bizim için yerel seçimlerin havası her zaman farklı olmuştur.

Gerekçeler bu şekilde uzayıp gidiyor. İşte bunlara dayanarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi dahil şehrimizdeki 40 belediyenin hepsinde iddialıyız. Tamamında başarıya ulaşacağız!


Habervaktim.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum