Medya kritik

Medya kritik
Başı açıklar taraf değil mi?

Hürriyet Gazetesi’nden Erdal Sağlam, 28 Ocak 2008 tarihli yazısında “başörtülü kadının taraflı davranacağı”na dair teoriler üretiyor. Diyor ki:

“Şu yönü de var ki; üniversitede türban serbestisi tanıyacağınız bir kadın örneğin hukuk fakültesini bitirip, yargıç olmaya kalkıştığında, siz buna devlet memuru hakkı vermeyecek misiniz? üniversitede türbanla okuyan, yargıç kürsüsünde bu türbanı takmak istemeyecek mi? Türbanı taksa da takmasa da, karşısına gelen türbanlı ve türbansız kadınlar arasında ayrım yapma, yorumunu belli yönde oluşturma eğiliminde olmayacak mı?”

Yani şunu demek istiyor:

“Başörtülü bir kadın, kamuda görev aldığında, karşısına gelen başı açıklar bakımından taraflı davranır ve başı açıkların aleyhine işlemler yapar.”

Sormak lazım Erdal Beye: Peki, başı açıklar da, “çağ dışı”, “gerici”, “yobaz”, “sıkmabaş” gibi yaftalarla hakaret ettiği, aşağıladığı, insan muamelesini çok gördüğü başörtülüler karşısında taraf tutmazlar mı? Taraf tutmasalar, bu kadar aşağılama ve hakaret niye? “Başı açık olmak” da bir tarafgirlik değil mi? Tarafsızlığın ölçüsü neden “başı açmak” olsun?

Aslında işi biraz daha somutlaştıralım. Bugün “başı açıklar” ya da “başın açık olması”nı dayatanlar tarafından, karşısına gelen “başı kapalılar”a taraflı davranıldığının sayısız örnekleriyle yaşıyoruz. Kamu hizmetlerinin hiçbirinden, hatta temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasından ve sağlık, eğitim gibi en temel insani hizmetlerden, sadece başı kapalı olduğundan ötürü faydalanamayan, men edilenlere bunu reva gören kimler acaba? “Başı açık”lar ve “başın açık olmasını isteyen”ler değil mi?

Görünen ve el’an yaşanan şu: Başı kapalılar için, “madem başın kapalı, kamu hizmetleri ve temel haklar da senin için kapalı” diyenlerden daha taraflı bir güruh yok bu ülkede. Bunlar da başı kapalılar değil, başı açıklar ve başın açık olmasını dayatanlardır.

Laf cambazlığını bırakın artık! Gülünç duruma düşüyorsunuz.

* * *

“BAŞI AçIKLAR” İTİLİP-KAKILIR MI?
Hürriyet Gazetesi’nden Mehmet Y. Yılmaz, 28 Ocak 2008 tarihli yazısında “başörtüsü”nün serbest kalması durumunda oluşabileceğini iddia ettiği bir endişesini dile getiriyor ve soruyor:

“Türban, kamu hizmeti verenler açısından da serbest olduğunda, sırf başı açık diye bazı kadınların itilip kakılmalarını, kamu hizmetinden yararlanırken sorunlar yaşamalarını nasıl engelleyeceğiz?”

Acaba bu yazar, ülke gerçeklerinden haberdar mı? Böyle bir soru sorduğuna göre, pek haberdara benzemiyor. O zaman biz haberdar edelim; belki “endişesi” gider.

Bildiğiniz gibi, Belediye şirketlerinde ciddi oranda başörtülü çalışan var. Hatta oranlama yaptığımızda, kimi Belediye şirketlerinde başörtülülerin sayısı karşısında başı açıkların sayısı çok çok az. Eğer yazar çok merak ediyorsa, bir araştırma yapsın bakalım. Sayı olarak azınlıkta olan bu “başörtüsüzler”, acaba “başörtülüler” ve “başörtüsü taraftarı çalışma arkadaşları ve idarecileri” tarafından “itilip kakılıyorlar” mı? Ya da başı açıklar Belediye şirketlerindeki işlerini takip ederlerken itilip kakılmalara maruz kalıyorlar mı? Bir tek örnek gösterebilir mi acaba?

Ancak…

Buna mukabil, bu ülkede sırf başı açık değil diye, başörtülü diye kadınlarımızın-kızlarımızın bırakın itilip-kakılmayı, hayatlarının zindan edildiğini, zehir içmekten beter edildiklerini bilmeyen mi var?
Eğitim hakları ellerinden alınıyor. Kamu hizmetlerinin her türünden men edilmiş bir vaziyette. Seçilme hakları yok. Kimi hastanelerde başörtülü diye tedavi edilmeyip ölüme terkedilen ve ölen hastalar var. Vergi alınırken, oyları istenirken “var” oldukları hatırlanan milyonlarca başörtülü, sıra temel hak ve hürriyetlerini kullanmaya, kamu hizmetlerinden faydalanmaya gelince, “yok” hükmünde…
Şimdi söyleyin bakalım, bu ülkede itilip kakılan kimler? Başı açıklar mı, örtülüler mi?...
Mehmet Y. Yılmaz endişelenmesin, merak etmesin. Müslümanlar, “laikçiler” gibi zalim değildir. Biz, inancına katılmasak da, “yaratılan”ı “Yaradan”dan ötürü “hoş” görürüz. Onun bizim gibi inanmasını isteriz, ama biliriz ki “iman etmede zorlama yoktur”; bu yüzden kimseye baskı ve zulüm uygulamayız, kimseyi itip-kakmayız. “İntikam” peşinde de değiliz.

Ama…

Bizi itip-kakanlar karşısında “uysal koyun” olduğumuzu zannedenlere de, yanıldıklarını hatırlatırız!...

(Faruk Köse)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.