Prof. Karpat'ın demokrasi manifestosu

Prof. Karpat'ın demokrasi manifestosu
Ünlü tarihçi Prof. Dr. Kemal Karpat da Türkiye'nin demokraside bir geçiş sürecindeki engellemellere dikkat çekti ve "çözüm için orduyu temsil eden kişilerle diyalog kurulmalı" dedi...

Ünlü tarihçi yazar Kemal Karpat, Türk halkının demokrasinin bütün teferruatını bilmemekle birlikte demokrasi ruhuna sahip olduğunu söyledi. Güdümlü demokrasiden gerçek demokrasiye yol alındığını belirten Karpat, insanın hür doğduğuna, eşit olduğuna inanmayan bir takım sivil ve sivil olmayan gruplar tarafından demokrasinin önüne engeller çıkartıldığını ifade etti. Karpat, "Demokrasi halkın arasında kökleştikçe, halkın hala bir çobana ihtiyacının duyduğunu düşünerek mutlaka 'çoban' olma isteklerine devam etmektedirler. Bugün bu düşüncenin temsilcilerinden biri de ordudur. Ordu ile demokrasiyi kavuşturmak, memleketin temellerine bir kat daha güç verir." dedi.

Abant Platformu'nun düzenlediği "Demokratikleşme: 12 Eylül'den AB'ye Siyasi Partiler" konulu toplantıda konuşan tarihçi yazar Kemal Karpat, demokrasi dersi verdi. Demokrasinin her şeyden evvel insanın hür doğduğuna. eşit olduğuna inanan bir sistem olduğunu vurgulayan Karpat, "Demokrasi aynı zamanda modern orta sınıfların ortaya çıkışına tekabül eder. Bir bakıma demokrasi orta sınıfların rejimidir. Bugün Türkiye'ye baktığımız zaman insan olarak Türk insanın hür doğduğunu, hür yaşadığını, ezelden beri böyle olduğunu, bilhassa vurgulamak istiyorum. Feodalite görmemiş, herhangi yabancı işgali altında yaşamamış hür yaşamayı temelde sürdürmüş bir halkımız vardır. İftihar edilecek, övünülecek, dünyanın çok yerinden görünen bir halkımız vardır. Aynı zamanda modernleşmenin başlamasından beri kurulan idareler, bu halkı vesayet altında tutarak kendilerinin uygun gördükleri veya tahayyül ettikleri bir şekilde bu halkı yetiştirmek istemiş, halkın özüne, kimliğine yeteri kadar önem vermeden bir idari sisteme yönelmişlerdir. Daha evvel söylediğim gibi demokrasi orta sınıfa dayanır. Her devirde, her ülkenin bir orta sınıfı olmuştur. Aristo'dan beri orta sınıftan söz edilmiştir. Türkiye'nin orta sınıfı 19. yüzyılda özel mülkiyetin genişlemesi, pazar ekonomisinin yavaş yavaş ortaya çıkması ile kendine has bir şekil alarak 20. yüzyıla gelmiş ve nihayet yüz yılın ikinci yarısında bu orta sınıf kökeninden, halk kökeninden temelden gelen insanların dirayeti, eğitimi, teşebbüsü sayesinde nihayet söz sahibi olmaya başlamıştır." diye konuştu.

-"TÜRKİYE'DE DEMOKRASİ, DAİMA GÜDÜMLÜ OLARAK DÜŞÜNÜLMÜŞ"-

Türk halkının demokrasinin bütün teferruatını bilmemekle birlikte demokrasi ruhuna sahip olduğunu söyleyen Karpat, sözlerini şöyle sürdürdü; "Şimdi 70-80 yıldan beri demokrasi hareketleri başlamıştır ve demokrasi Türkiye'de daima güdümlü olarak düşünülmüş, sarf edilen yüksek sözlere hatta iyi niyetlere rağmen demokrasi güdümlü kalmıştır. Fakat demokrasi sözü ortaya çıktığından beri ve buna inanan insanlar sayesinde bu fikir yavaş yavaş halk kitlelerine dağılmış, inmiş ve orada semerelerini göstermeye başlamıştır. Demokrasiyi kuruluşundan beri etüt eden bir insan olarak şunu kesinlikle söyleyebilirim ki; son 20-25 yıldan beri demokrasi temellere doğru, aşağıya, halka doğru inmiş ve bu gün halkımız demokrasinin bütün teferruatını bilmemekle beraber, ruhuna sahip olmuştur. Bir geçiş döneminde bulunduğumuz muhakkaktır. Güdümlü demokrasiden gerçek demokrasiye kesin olarak yol almış bulunuyoruz. 1980 müdahalesi bir bakıma bu merhalenin başlangıcını teşkil etmiştir. Askeri müdahaleleri inceleyenler 3-3,5 müdahaleden söz ederler ve hepsinin birbirine benzediğini söylerler. Benim kanıma göre 1980 müdahalesi çok ince düşünülmüş, en küçük teferruatına kadar düzenlenmiş ve o şekilde tatbikata konulmuştur ve bu müdahaleyi diğer müdahalelerden ayıran en önemli tarafı; halka hâkim olmak ve halkı gütmek amacıyla düzenlemeler yapılmıştır. İlk kez kanımca halk bu müdahalede önemli bir rol oynadığı kadar bu halkı güdecek kontrol mekanizması da en ince teferruatına kadar düşünülmüş ve Anayasa kanunlar şeklinde tatbikata konmuştur. Fakat bildiğiniz gibi bu mekanizmayı geliştirecek parti, Turgut Paşa'nın kurduğu parti, seçimde oyu alamamış ve rahmetli Turgut Özal'ın Anavatan Partisi iktidara gelmiştir. Alelade bir olay gibi görünen bu seçim neticesi aslında bir devrimdi. Çünkü beklenilmedik istenilmedik şekilde hem halk hem idareci gurup demokrasiye inanan Özal grubunun eline geçmiştir ve böylece tatbikata geçilmiştir."

"Bundan sonra amaç bu halk arasında meydana çıkmış demokrasiyi beslemek, güçlendirmek ve bunu halkın temel kültürü haline sokmaktır." diyen Karpat, "Bu arada çok az kimsenin artık önem verdiği bir olay, Türkiye'de dürüst bir seçim sisteminin yerleşmiş bulunmasıdır. Daha 1949'dan beri Türkiye daima serbest seçim görmüştür. Bu da temel bir gelenek haline gelmiştir. Seçimleri tartışılmaz münakaşa edilemez halde artık Türkiye'de. Başka yerlerde ise seçim neticeleri kavgalara, çatışmalara yer vermektedir. Bu büyük bir kazanç Türkiye'de muhafaza edilmeli ve devam ettirilmelidir. Teknik bir olay olarak görülmekle beraber seçim serbestisi ve dürüstlüğü temeldir ve nihayet bunların arasında son yıllarda dünyaya açılma vardır. Hem Türkiye dış dünyayı daha iyi tanımaya başlamış ve dış dünyadan gelen çeşitli tesirler bin bir şekilde hepimizi etkilemeye başlamıştır. Buraya sivil de, asker de, tüccar da, çiftçi de herkes dâhildir. Bu Avrupa Birliği'ne girme teşebbüsü ile ilgili olduğu kadar. Kaçınılmaz bir şekilde globalleşmenin de neticesidir ve kaçınılmazdır. Yine benim kanıma göre Türkiye'de son 25 yılda basında da büyük değişiklik olmuştur. Çünkü basın, farklara rağmen, karşı düşüncelere rağmen yalnız haber yaymakla kalmıyor, aynı zamanda demokrasiyi eğitme çabasını da üzerine almıştır. Bütün hatalarına rağmen bugün Türkiye'de demokrasi alanında basını güçlü bir eğitici güç olarak görmek gerekir." şeklinde konuştu.

-"TÜRKİYE'DE DEMOKRASİ ÖNÜNDE BİR TAKIM ENGELLER MEVUTTUR"-

Demokrasi önündeki engellere deginen Karpat, "Bu arada engeller var mıdır? Kalkmış mıdır? Engeller mevcuttur ve bu engeller öteden beri insanın hür doğduğuna, eşit olduğuna inanmayan sivil ve sivil olmayan gruplardan gelmektedir. Halkın arasında demokrasi kökleştikçe eski güdüm felsefesinden ayrılmayanlar, hala halkın bir çobana ihtiyaç olduğunu düşünerek mutlaka kendilerinin çoban olmasını yani idareyi elinde tutmak istemelerine dayandırmakta ısrar etmektedirler. Bugün bu düşüncenin temsilcilerinden birisi; ordudur. Ordudaki subaylar şüphesiz bir elittir. Mesleki yetişmesi bakımından, eğitim bakımından, bilgisi bakımından bir elittir. Yüksek bir askeri okulda açık bulunan 120 yer için on binlerce müracaat vardır. Niçin? Çünkü bu mesleğin çekici tarafı mevcuttur. Yükselme ve bir şeyler yapma imkanı vardır. Ordunun mesleki elitizmine hiç kimse bir şey söyleyemez. Tam tersi; ne kadar iyi eğitilmiş bir kumanda grubu bulunursa Türkiye için bu o kadar iyidir. Bunun yanında elit kültürü, elit felsefesi vardır. Asıl mesele budur. Bu elit felsefesi yalnız orduda değil, sivil müesseselerin birçoğunda mevcuttur. Bu kültürün mutlaka gözden geçirilmesi, bunun demokrasi ile ilerleme ile bağdaşmayacağı mutlaka anlaşılması gerekir. Yani tekrar ediyorum; mesele elitlerde değil, elit kültüründedir. Bu kültür demokrasiyle uyuşamaz. Bu nasıl yapılabilir? Bence orduyla, orduyu temsil eden kişilerle diyalog kurmak gerekir. Orduyu karşına alarak durmadan tenkit etmekle bir yere varamazsınız. Bir yerde bir diyalog gerekir. Bu diyalogu kim kurabilir? Çeşitli demokratik örgütler, kişiler, nereden başlanır bilemiyorum. Bildiğim kadar bir diyalog kurma teşebbüsü yapılmamıştır. Ordu, bu ülkenin en önemli temellerinden biridir, varlığının garantilerinden biridir. Orduyu demokrasiye kavuşturmak, ordu ile demokrasinin diyalogunu kurmak, hem ordunun demokrasiye katkısını güçlendirir, hem de memleketin temellerine bir kat daha güç vermiş olur." ifadelerini kullandı.

Yargı konusuna da değinen Karpat, "Yargı kanunları uygular, yargı kanun yapmaz. Ve yorum nedeniyle mevcut kanunların hükmüne ve mana değiştirmez. Bu temel gerçeklerden biridir. Bu nasıl halledilir? Anayasa ile halledilir. Veya basın, sivil örgütlerin yazıları ile tenkitleri ile halledilir." diye konuştu.


-"DEMOKRASİNİN SAĞLAM BİR MUHALEFETE İHTİYACI VARDIR"- 


Demokrasinin ihtiyaçlarını sıralayan Karpat, sözlerini şöyle sürdürdü; "Yine demokrasinin ihtiyaçlarından birisi ve Türkiye'de bir türlü gelişmeyen bir başka unsur; muhalefettir. Demokrasi sağlam bir muhalefete ihtiyaç gösterir. Muhalefetsiz demokrasi olmaz. Fakat muhalefetin demokrasinin temel kurallarına inanması gerekiyor. Hükümetin icraatını tenkit edebilir. Fakat temel meselelerde iktidarla muhalefet arasında birlik olması lazımdır. Muhalefet, parti ne olursa olsun iktidarı devirip onun yerine hüküm sürmek sevdasından vazgeçmelidir. Bu yapılmadıkça Türkiye'de demokrasi tam yerleşemez. İşte bu engeller -ki bunların yanında ufak tefek engeller de vardır- durdukça Anayasa'nın ve demokrasinin temel taşı olan halk iradesinin tam manası ile teberrür ederek memlekete istikamet vermesi imkansızdır. Bugün biz orada bulunuyoruz. Halk tarafından seçilmiş, çoğunluğa sahip bir iktidar olmasına rağmen bu iktidar tam manasıyla kendine verilen gücü kullanamamaktadır. Buna rağmen halk ve Türkiye bugün her şeye rağmen inanılmayacak derecede ilerlemiştir. Bir ay evvel Amerika'dan geldim ve nefes aldım. Evet her şeye rağmen, her şey o kadar yerinde, sakin işsizlikten, pahalılıktan şikayete rağmen Türkiye'deki şikayetler Amerika'daki şikayetlerin yanında hiç kalıyor. Demek ki; bir yerde halk nezdinde demokrasi ekonomi, çalışıyor, üst kademelerde bu demokrasi çalışmıyor."

Demokrasiyi 26 yaşında iken etüt etmeye başladığını belirten Karpat, "Bugün yaşım 85'i geçti. Durmadan bu demokrasiyi etüt ettim, dünyaya tanıttım. Bu halka olan derin inancım, sevgim baki kaldı. Çünkü bu halkta büyük bir güç, enerji olduğuna inanıyorum. Ben de bu halkan bir parçası köyde doğmuş bir insan olarak Amerika gibi yerde en yüksek mertebelere çıkabilmiş bir insan olarak, bu gücümün bu halktan, bu halkın inancından geldiğine samimiyetle inanıyorum. Hepimiz bu halkın bir parçası olarak, bu halkın hürriyetperver olduğuna, kendi kendini idare edebileceğine inandığımız zaman elitler ve halk buna candan inandığı zaman Türkiye'nin önü parlak önü açılmış olacaktır ve Türkiye oraya ulaşacaktır." diye konuştu. (CİHAN)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.