Ergenekon baskısı atamaları nasıl kilitledi?

Ergenekon baskısı atamaları nasıl kilitledi?
Adalet Bakanlığı'nın 1 ay önce HSYK'ya verdiği kararname taslağına karşı bazı üyelerin alternatif hazırlaması, Kurul'u tıkadı. Kamuoyu tepkileri iki HSYK üyesine geri adım attırdı.

Adalet Bakanlığı'nın bir ay önce HSYK'ya verdiği kararname taslağına karşı bazı üyelerin alternatif hazırlaması, Kurul'u tıkadı. Ergenekon ve KCK gibi soruşturmaları hedef alan girişime Adalet Bakanı ve müsteşarı tepki gösterdi. Bu iki isim, kanuna aykırı teklifler üzerine toplantıya katılmadı. 

Son anda alternatif kararname hazırlayan HSYK üyeleri dün akşam saatlerinde kamuoyunda oluşan tepkiler sebebiyle Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılarla ilgili taleplerini geri çekti.

Bugünkü görüşmelere PKK'nın şehir yapılanması KCK operasyonu, faili meçhul dosyası ile Albay Cemal Temizöz soruşturmasını yürüten savcıların görevden alınmasını talep ederek başlayacakları öğrenildi. Adalet Bakanlığı'nın yasalara uymayan bu talebe de karşı çıktığı belirtiliyor. HSYK'nın bu saatlerde toplanıp konuyu görüşmesi bekleniyor.

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK), Ergenekon soruşturmasını yürüten savcıları ve davaya bakan mahkeme heyetini görevden alma operasyonunun detayları belli olmaya başladı. Yasal dayanağı ve yetkileri olmadığı halde yüksek yargıdan gelen HSYK üyelerinin hazırladığı ek kararnamenin gündeme alınma önerisinin, görüşmeleri kilitlediği belirtildi. Teklifte kamuoyunun yakından takip ettiği davaların yargıçlarının değiştirilmesinin yanı sıra henüz bir yılını doldurmayan hakim ve savcıların bile hiçbir gerekçe gösterilmeden tayininin istendiği vurgulandı. Gelişme üzerine Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve Müsteşar Ahmet Kahraman, HSYK'nın dünkü toplantısına katılmadı. Dikmen Hakimevi'nde kendi aralarında toplanan Kurul üyeleri görüşmeleri neticelendiremeden dağıldı. Toplantı çıkışında yazılı bir açıklama yapan Başkan Vekili Kadir Özbek, yaz kararnamesi çalışmalarının bugün devam edeceğini duyurdu. Adalet Bakanı Sadullah Ergin ise akşam saatlerinde İçişleri Bakanı Beşir Atalay ile 'AB Adalet ve İçişleri Bakanları Toplantısı'na katılmak üzere İsveç'e gitti.

İddialara göre, alternatif kararname hazırlayan HSYK üyeleri dün akşam saatlerinde kamuoyunda oluşan tepkiler sebebiyle Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılarla ilgili taleplerini geri çekti. Bugünkü görüşmelere PKK'nın şehir yapılanması KCK operasyonu, faili meçhul dosyası ile Albay Cemal Temizöz soruşturmasını yürüten savcıların görevden alınmasını talep ederek başlayacakları öğrenildi. Adalet Bakanlığı'nın yasalara uymayan bu talebe de karşı çıktığı belirtiliyor.

Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve Müsteşar Kahraman'ın, hazırlanan kararname örneğinin yasal dayanağı bulunmadığı ve böyle bir kararnameye yetkili olmadıklarını belirterek, teklife itiraz ettikleri öğrenildi. Kurul üyeleri Ergin ve Kahraman'ın 'devam eden soruşturmalarda görev alan hakim ve savcıların görevden alınmasını isteyen, yargıya müdahale niteliği taşıyan, yargı bağımsızlığını ve hakimlik teminatına aykırı' diyerek yaptıkları itiraz nedeniyle görüşmelere ara verildiği kaydedildi. HSYK'nın yüksek yargıdan gelen üyelerinin yasaya aykırı teklifinde, kamuoyunun yakından takip ettiği hakim ve savcıların değiştirilmesinin yanı sıra henüz bir yılını doldurmayanların da hiçbir gerekçe göstermeden tayininin istendiği vurgulandı. Adalet Bakanlığı'nın adli yargı yaz kararname taslağını 15 Haziran'da görüşülmek üzere HSYK üyelerine verdiği, üyelerin yaklaşık bir aydır taslağı incelediği, son dakika teklifi üzerine görüşmelerin pazartesi gününden itibaren kilitlendiği belirtiliyor.

BAKAN ERGİN KURUL'A KATILMADI

Adalet Bakanı ve HSYK Başkanı Sadullah Ergin ile Bakanlık Müsteşarı Ahmet Kahraman'ın katılmadığı Kurul toplantısı Dikmen Hakimevi'nde yapıldı. Ergin'in Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Resmi Konut'ta 6 bakanla yapılan toplantı sebebiyle katılmadığı toplantıya Müsteşar Kahraman'ın yerine görevlendirdiği müsteşar yardımcısı da iştirak etmedi. Toplantı, Başkan Vekili Kadir Özbek'in başkanlığında Yargıtay ve Danıştay'dan gelen 5 asil üyesinin katılımıyla gerçekleşti. Ergin ve Kahraman'ın katılmama gerekçesi ise HSYK'nın yüksek yargıdan gelen üyelerinin pazartesi günü gündeme getirdiği mevzuata aykırı kararname taslağı olduğu öğrenildi. Şu anda HSYK'da görüşmeler kilitlenirken, adli yargı yaz kararnamesinin daha da uzayabileceği belirtildi. HSYK'nın atama ve tayin işlemleri son kararnameye kadar HSYK Kanunu'na uygun olarak yapılıyordu. Kurul'un üye dağılımı şöyle: HSYK Başkanı Sadullah Ergin, Başkan Vekili ve Yargıtay Üyesi Kadir Özbek, Müsteşar Ahmet Kahraman, Yargıtay üyeleri Ali Suat Ertosun, Musa Tekin, Danıştay üyeleri Suna Türkoğlu, Orhan Cem Erbük.

Kurul'un hazırladığı alternatif kararname, kanuna aykırı

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun hazırladığı ek kararname taslağının mevzuata aykırı olduğu belirtildi. HSYK Kanunu'nun 19. maddesine göre, kararname taslağını Adalet Bakanlığı Özlük İşleri (Personel) Genel Müdürlüğü'nün hazırlayacağı ve Kurul'a sunacağı hükme bağlanıyor. Kanunun atama ve nakil başlıklı 19. maddesi şöyle: "Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu; atama ve nakillerde uygulanacak objektif esasları kapsayan Atama ve Nakil Yönetmeliği düzenler. Bu Yönetmelik Resmi Gazete'de yayımlanır. Adalet Bakanlığı Özlük İşleri Genel Müdürlüğü ilgililerin taleplerini, sicillerini ve tespit edilmiş sair hallerini, hizmetin icap ve ihtiyacı ile birlikte inceleyerek kanuna, Atama ve Nakil Yönetmeliğine uygun olarak yapacağı taslağı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na sunar. Bu taslak, ilgililerin gizli ve açık sicilleri ve diğer evrakı ile birlikte Kurul tarafından en geç bir ay içinde incelenir, aynen veya gerekli görülen değişiklikler yapılarak karara bağlanır ve Adalet Bakanlığı'na tevdi edilir."

Bakan olmadan HSYK karar alamaz

Eski Yargıtay Savcısı Ahmet Gündel: HSYK toplantısının gününü ve gündemini adalet bakanı belirler. Gündemini belirlemediği zaman 5 kişi toplanıp karar alamaz. Hakimler Savcılar Yasası'na göre HSYK tam sayı ile toplanır, salt çoğunlukla karar alabilir. Tam sayı yoksa toplantı olmaz. Yedek üyeler ancak Yargıtay (3) ve Danıştay (2) üyelerinin yokluğu halinde toplantıya katılabilir. Ancak adalet bakanı ya da müsteşar yoksa toplantı veya alınmak istenen karar söz konusu olmaz. Görünen o ki, Ergenekon gibi önemli bir süreci soruşturan savcıların yerinin değiştirilmesi için kararlar alınmaya çalışılıyor. Bakan ve müsteşar girmediği için bu kararname de kilitlenmiş. Bin küsur savcı ve hakim mağdur olacak.

Umarız, HSYK bir yanlışa imza atmaz

Hukuk ve Yaşam Derneği Başkanı Av. Hayrettin Açıkgöz: HSYK'nın kararnameyi açıklamasındaki gecikmenin bir nedeninin de Ergenekon davası olabileceği yönündeki spekülasyonlara ben de katılıyorum. Çünkü günlerdir erteleniyor. Ancak bu hukuki olur mu, olmaz mı onu iyi değerlendirmek lazım. Hâkim ve savcılar mesleklerini bağımsız olarak icra ediyorlar, yaptıkları iş anayasal teminat altında. HSYK'nın Demokles'in kılıcı gibi bu mesleği icra eden insanların tepesinde sallanması bağımsızlıklarına gölge düşürecek bir durum. Ergenekon davası gibi birçok davada bu tür değişiklikler davanın seyrini etkilemiştir. Umarız HSYK bir yanlışlığa imza atmaz. Ergenekon davası gibi çok kapsamlı bir davada değişiklik, yargı sürecini de uzatacaktır.

Kararnameyi Adalet Bakanlığı hazırlar

Yargıtay Onursal Üyesi Ekrem Serim: 1982 Anayasası'nda kararnameleri Adalet Bakanlığı hazırlayıp kurula getireceği hükme bağlandı. Kurul kararnamede gelen isimlerin tayinlerinde değişiklik yapma hakkına sahiptir. Hayır bu değiştirilmesin yerinde dursun şeklinde yetkilere sahiptir. Ancak tasarı hazırlama yetkisini haiz değildir. Tasarıyı bakanlık hazırlar. HSYK böyle bir şey hazırlıyorsa ilk olur. Mevzuata aykırıdır. Kurul kararnamedeki bazı isimleri reddedebilir, tayinlerin yerini değiştirebilir. Ama yepyeni bir tasarı hazırlama gibi bir şey şimdiye kadar duymadım. Bu kadar yıllık tatbikat böyle. Bu kanuna da aykırı olur. Adalet bakanı ve müsteşar olmadan karar almaları usulün dışına çıkılması demek.

Bu insanların da tatile çıkma hakkı var

Star Gazetesi yazarı Şamil Tayyar: Bu kararnameden 2 bin hakim ve savcının etkilenme ihtimali var. Bu insanlar tatile çıkacak, çocuklarını okullara yerleştirecek ve bunun gibi şeyler var. Atama kararnamesinin bir an önce çıkması gerekiyor. Aksi halde yüzlerce kişi bundan mağdur olacak. HSYK'nın bu sorunu ileri bir tarihe iteleme ihtimali görülüyor. Böyle olursa durum farklı bir boyut kazanabilir.

Ergenekon savcılarının görevden alınması girişimlerine tepki yağdı

Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun Ergenekon soruşturmasını yürüten savcıları görevden alma girişimleri büyük tepki topladı. Dün bazı gazetelerde konuya ilişkin yer alan haberlerde savcıların değiştirilmesinin yargı bağımsızlığını zedeleyeceği görüşü dile getirildi. Vatan Gazetesi başyazarı Güngör Mengi de dünkü köşesinde HSYK üyelerini dikkatli olmaya çağırdı: "Yargının bağımsızlığına yönelen güvensizliği şu dönemde haklı çıkaracak müdahaleler Türkiye'yi kaosa sürükler. Ergenekon davasına yönelecek müdahale, yargının iflası, adaletin yıkımı olur."

HSYK'da İtalya senaryosu mu?

Gladyo savcısını da tayin etmek için baskı yapmışlardı ama İtalyan direndi ve istikrara kavuştu.

HSYK'nın, Ergenekon ve KCK soruşturmasını yürüten savcıların değiştirilmesine yönelik baskısı İtalya'daki Gladyo davasının ünlü savcısı Felice Casson'un başına gelenleri hatırlattı. Yürüttüğü soruşturmadan memnun olmayan yüksek yargı mensuplarının görev yerini değiştirmek için baskı yaptığını dile getiren Casson, Zaman'a verdiği mülakatta "En büyük engellemeyi yargı mensuplarından gördüm" demişti.

Gladyo davasının ünlü savcısı Casson: En büyük engellemeyi yargı mensuplarından gördüm 

İtalya'nın siyasî ve toplumsal istikrara kavuşmasında tarihi rol oynayan Gladyo davasının ünlü savcısı Felice Casson, Zaman'a çarpıcı açıklamalarda bulunmuştu.

Ali İhsan Aydın'ın yaptığı o röportaj

Soruşturma boyunca İtalya'da yaşanan gelişmeler, şaşırtıcı bir şekilde Ergenekon süreciyle benzerlik gösteriyor. Türkiye'deki davayı uzaktan da olsa takip eden Casson, on yıl süren Gladyo araştırması sırasında en büyük engellemeyi yargı mensuplarından gördüğünü vurguluyor. 26 yaşında olduğundan 'tecrübesiz' diye davayı elinden almak için büyük gayret sarf edildiğini belirtirken, şu tespitte bulunuyor: "Başka bir mahkemeye tayinimi çıka-rıp davayı engellemek istediler. Operasyonlar üst düzey yetkililere uzanınca, 'devlete hizmet etmiş kişilere bu nasıl yapılır?' diye kıyamet koptu. Fakat sonunda generaller ve üst düzey görev-liler suçlu bulunarak mahkûm oldu."

Dava boyunca İtalyan kamuoyunun adeta ikiye bölündüğünü belirten Felice Casson, ordunun ola- yın dışında kaldığını ve müdahil olmadığının altını çiziyor: "Çünkü problem ordunun geneliyle değil, jandarma ve gizli servisin generalleri ile ilgiliydi."

İtalya'nın siyasi ve toplumsal istikrara kavuşmasında tarihî bir rol oynayan Gladyo davasının ünlü savcısı Felice Casson, on yılını verdiği Gladyo mücadelesiyle ilgili tecrübelerini Zaman'a anlattı.

Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılar, üst düzey devlet memuriyeti yapmış, toplumda saygınlığı bulunan kişileri soruşturmaya dahil edilince kamuoyunda tepkilere yol açtı. Siz de Gladyo davasında siyasî, askerî ve emniyet mensuplarını soruşturmuştunuz. Bu İtalya'da nasıl karşılanmıştı?

Bu durum İtalya'da sıra dışı bir olay değildi. 1960, 70 ve 80'li yıllarda sağcı terörizmle ilgili hemen hemen bütün soruşturmalarda, generaller, gizli servisler, yüksek yargı mensupları ve üst düzey emniyet görevlilerinin dahli vardı. İtalya'da, gerginlik stratejisi diye adlandırdığımız bir strateji yürürlükteydi. Teröristlerle devletin bazı organları arasında bağlar bulunuyordu. Mesela, benim soruşturduğum Peteano katliamı davasında, Carabinieri'nin (Jandarma) generalleri, albaylar, bir vali, emniyet görevlileri, askerî gizli servis mensupları vardı. Mahkum oldular ve hapse gittiler. İtalya için çok sıra dışı bir olay değil. Devlete hizmet etmek, devletin kanunlarına saygı göstermektir. Demokrasilerde, herkes kanunlar önünde eşittir. Eğer bir kişi, anayasayı veya kanunları ihlal etmişsse, bu kişi hakkında soruşturma açmak gerekli. Herkes kanunlara saygı duymalı.

Bu kişilere yönelik operasyonlar kamuoyunda tepkiye yol açmadı mı?

Doğal olarak büyük tepkilere neden oldu. Özellikle de sağcı basında. Ama, sonunda bu kişiler mahkum olunca, bunların gerçek olduğu görüldü. Peteano katliamı davası kolay geçti. Fakat, daha büyüğü Milan'daki Piazza Fontana davasında, İtalya'daki karşı casusluk servisinin şefleri ve jandarmadan kişiler vardı. Teröristlere yardım etmek suçundan mahkum oldular.

Bu kişilere operasyon düzenlendiğinde, az önce ifade ettiğiniz soruşturmayı eleştiren gazetelerin tepkisi ne olmuştu?

Devlete hizmet etmiş bu kişiler nasıl bu işleri yapabilir dediler. Gizli servise operasyon yaptığımızda, bunun mümkün olmaması gerektiğini söylediler. Çünkü, onlara göre jandarmanın ve gizli servisin adamları devletin hizmetindeydi ve bu yüzden bu mümkün değildi. Bu operasyonu yapamazdık. Buna karşılık, yargıçları soruşturma yapmaya, suç işlenmiş mi işlenmemiş mi diye teyit etmeye zorlayan bir anayasamız ve bir ceza hukukumuz var. Bu soruşturmaların yapılması sonuçta devletin çıkarına. Devlet kavramı üzerinde bir karışıklık yapmamak lazım. Devlet, hükümet değil. Devlet, ordu değil. Devlet, halk; bütün vatandaşlar. Özellikle bir demokraside, devletin çıkarını bu anlayışa göre savunmak lazım.

Operasyon düzenlediğiniz kişiler arasında yüksek yargı mensupları da bulunuyor muydu?

Evet. Yargı mensupları da bulunuyordu. Bir cumhuriyet savcısı olduğunu hatırlıyorum, başka yargı mensupları da vardı. Bu son derece karmaşık ve çok özel stratejide bu mümkün, özellikle de, Propaganda Due (P2) mason locası söz konusu olduğunda. Bu konuda soruşturma yapan yargıçlar; Roma'dan, Floransa'dan yüksek yargı mensuplarının işin içinde olduğunu gördüler.

Siz de bir yargıçtınız, bu süreçte ne gibi zorluklarla karşılaştınız?

Soruşturmanın başında sorgu yargıcıydım, daha sonra cumhuriyet savcısı oldum. Büyük bir baskı hissettim. Başlangıçta, yüksek yargı mensuplarıyla sorun yaşadım. Bana, soruşturmayı bırakmamı, yapılacak bir şey olmadığını söylüyorlardı. Bu durum, görevimin ilk iki yılında büyük sıkıntı verdi. Başlarda, soruşturmanın önündeki en büyük engel, yüksek yargı mensuplarından kaynaklanan problemlerdi. Sorun, yargının içindendi. Fakat, devam ettim. Sonunda, beni göndermeyi denediler. Bir ara, Venedik'ten alınıp başka bir yere tayinim istendi. Çünkü, bazı konularla ilgili soruşturma yapılması istenmiyordu. Ama İtalya'da Hakimler ve Savcılar Yüksek Konseyi var. Konsey, müdahale etti ve soruşturmaların çok mükemmel gittiğini açıkladı. Problem kalktı ve gizli servisler, generaller ve aşırı sağ terörizmi üzerinde araştırma yapmaya devam edebildim. Hakim ve Savcılar Yüksek Konseyi, beni destekledi. Bu sayede soruşturmaya devam edebildim ve beni başka bir mahkemeye tayin ettirmek isteyenler kaybetti.

Sizi kim Venedik'ten göndermek istedi?

Venedik İstinaf Mahkemesi başkanı. Bölgenin en üst düzey yargıcı bana karşıydı. Venedik'in genel savcısı da.

Soruşturmaya başladığınızda kaç yaşındaydınız?

26 yaşındaydım. Genç olmamdan dolayı eleştiriliyordum. Takip ettiğimiz kişiler, gerçekleştirdiğimiz telefon dinlemelerinde 'Bu yargıç, çok genç, 26-27 yaşında, bu soruşturmayı bitiremez, hiçbir şeyden anlamıyorlar' diyorlardı. Öte yandan, 'hayır hayır, her şeyi çok iyi anlıyor. Hatırlıyor musun, biz de onun yaşındayken ne olup bittiğini gayet iyi anlıyorduk' diyenler de bulunuyordu.

Ordu müdahil olmadı

Soruşturmalarda, askerlerin de tutuklandığını ifade ettiniz. Peki, soruşturmanız boyunca ordunun tavrı ne oldu?

Ordu, olayın dışında kaldı. Müdahil olmadı. Hiçbir şey söylemediler. Çünkü problem, jandarma ve gizli servisin generalleri ile ilgiliydi. Ordunun geneliyle değil.

Ergenekon soruşturması, Türk kamuoyunu bölmüş durumda. Gladyo soruşturması sırasında İtalya'da durum nasıldı?

Kamuoyu, gazeteciler, siyasi partiler ikiye bölünmüştü. Bir yanda, soruşturmaya karşı çıkan Cumhurbaşkanı Francesco Cossiga, diğer yanda gizli servislere operasyon yapmama izin çıkaran Başbakan Giulio Andreotti. Fakat, yargıçlar kamuoyuna bakmaz, sadece kanunlara göre hareket eder. Bu, çok zor bir şey ama böyle. Durum, sonunda, birkaç yıl sonra, haklı olduğumuz ortaya çıkınca değişti. Cumhurbaşkanı bile, Gladyo'nun İtalya'da muhalefeti kontrol etmek için kullanıldığını kabul ederek haklı olduğumuzu söyledi.

Basının tavrı?

Sağcı basın sert bir şekilde karşıydı. Sol ve merkez soldaki gazeteler ise soruşturmaya destek veriyordu.

Soruşturulanlar arasında gazeteciler de var mıydı?

Benim soruşturmamda yoktu fakat daha öncekilerde gazeteciler de vardı.

Demokrasi için tehlikeli olan bir örgütü bitirdik

Casson, kasım ayında Zaman'a verdiği mülakatta Gladyo hakkında şu değerlendirmelerde bulunmuştu:

Gladyo, İtalya'daki tek yasadışı gizli örgüt değildi. Paralel olarak çalışan, Rüzgar Gülü, Avanguardia Nazionale ve P2 mason locası gibi çok sayıda farklı yapılanma vardı. Gladyo, bunların tepesinde her şeyi idare eden örgüt değil. Onlardan bir tanesi. Bunların üstünde, her şeyi idare eden bir şef var. Fakat alttaki örgütlerdeki kişiler bir şey bilmez. Diğer bağlantılardan haberdar değillerdir. Önemli olan, hedeflenen amacı iyi anlamak. Ergenekon ne istiyor? Amaç ne? Gladyo, sadece bir parçaydı. Ben, ekonomik ve finansal çıkarların, siyasi iktidardan daha önemli olduğuna ikna oldum.

Soruşturma sonucunda en üstte, her şeyi kontrol eden iktidarı gördüm. Soruşturmanın sonlarına doğru bir mektup geldi. Mektupta, "İktidarın kapısına kadar geldin. Eğer kapıdan içeri girmeye kalkarsan neler olacağını bilmiyoruz." diyorlardı. Bazı şeyleri görebilsek bile, bu sadece bir kısmı oluyor. Bu güç daha büyük bir şey. Kapıyı açtım ve içeride ne olduğunu gördüm. Fakat, sonuna kadar gidecek zamanım olmadı. Kapının ardında, içeride bir güç vardı. Fakat bunu bireysel olarak temsil edenleri göremiyorsunuz.

Gladyo ile varlığı demokratik bir toplum için tehlikeli olan kanun dışı bir örgütü ortadan kaldırdık. ZAMAN

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.