Kaynağı, Milliyet'e ateş püskürdü

Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın düzenlediği, “Türkiye’de İfade Özgürlüğü Değişim İçin Gazeteci Sendikalarının Güçlendirilmesi’’ konulu eğitim seminerinde konuşan Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ümit Kocasakal, konuşmasında Aydın Doğan’ın sahibi olduğu Milliyet Gazetesi’ne ateş püskürdü. Toplumun anladığı suç ile hukukun anladığı suçun farklı olduğuna dikkat çeken Kocasakal, Milliyet’in haberlerini göstererek, gazetenin teknik hukuku bilmediği için yanlış başlıklar attığını belirtti. Doç. Dr. Kocasakal ayrıca Hülya Avşar’ın Milliyet’e verdiği beyanatında, “halk arasında kin ve nefret yarattığını” kaydetti. 

Hüseyin KULAOĞLU / VAKİT

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ) ile birlikte dün “Türkiye’de İfade Özgürlüğü Değişim İçin Gazeteci Sendikalarının Güçlendirilmesi’’ adlı Avrupa Birliği (AB) hibe programı düzenledi. Programda, “Türkiye’deki Temel İnsan Hakları” konulu sunum gerçekleştiren Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ümit Kocasakal, konuşmasında Aydın Doğan’ın sahibi olduğu Milliyet Gazetesi’ne ateş püskürdü.

Toplumun anladığı suç ile hukukun anladığı suçun farklı olduğuna dikkat çeken Kocasakal, “Çeçenlerin Swissoteli bastı ve insanları rehin almıştı sonra “hürriyeti tahrikten” dava açıldı. Ertesi gün Milliyet’te “El insaf bu terör değil de nedir?”, “Terörle mücadele kanunundan açılması gerekir” diyor. Terörle mücadele kanunu hangi fillerin, suçların terör suçu olduğunu tek tek saymış genişletemezsiniz ve bunlar arasında “hürriyeti tahrik” yoktur bu kadar basit” dedi.

Gazetenin teknik hukuku bilmediği için bu tür başlıklar attığını belirten Kocasakal, yine Milliyet’te hiç unutamadığını ifade ettiği bir haberi anlattı. Ümit Kocasakal, Milliyet’te, “Artık bir kadının beline sarılmak serbest” şeklinde bir manşet yayınlandığını ve manşeti gördüğünde, “Nasıl olur?” şeklinde tepki verdiğini bildirdi.

Haberin içeriğinden bahseden Doç. Dr. Kocasakal, “Manşetin altında şimdi haberi veriyor. Yargıtay’ın verdiği karara göre bir kadının beline sarılmak serbestmiş. Ben kararı biliyorum, olay şu; “kadın mutfakta yemek pişirirken bir kişi açık olan balkon kapısından geliyor, kadının beline sarılıyor cinsel amaçlarla…” Şimdi, eğer vücuda cinsel amaçlarla temas çok sürekli olmayıp ani ve münferit olursa, şehveti giderme amacı yoksa “sarkıntılık” suçu, buna mukabil temasta bir devamlılık olup da şehveti giderme maksadı olursa “ırza tasaddi” oluyor. “Irza tasaddi” daha ağır cezalandırılır. O olayda yerel mahkeme “ırza tasaddi”den hüküm kurmuş, Yargıtay’a gitmiş, Yargıtay’da demiş ki, “hayır burada o ölçüde bir devamlılık yok, şehveti giderme maksadı ortaya konulamıyor, dolayısıyla bu sarkıntılıktır” Şimdi Allah aşkına! Yargıtay’ın tamamen teknik hukuk çerçevesince yaptığı bu değerlendirmeden “bir kadının beline sarılmak artık serbest” çıkıyor mu?” diye sorarak haberden duyduğu şaşkınlığını anlattı.

HÜLYA AVŞAR’IN BEYANATI HALK ARASINDA KİN VE NEFRET YARATMADIR

Ceza yargılamasının kamuoyu baskısı altında cereyan etmesinin vahim derecede tehlikeli olduğuna değinen Doç. Dr. Ümit Kocasakal, Milliyet Gazetesi’ne “demokratik açılım” hakkında beyanat veren oyuncu Hülya Avşar hakkında açılan soruşturmanın doğru olduğunu kaydetti.

Soruşturma açıldığında kamuoyunun devreye girmesiyle Hülya Avşar’ın birden her nedense bugüne kadar ki hayatı da ortadayken “deruni filolog” olduğuna dikkat çeken Kocasakal, soruşturmanın teknik bir olay olduğunu, kamuoyu baskısı yapıldığı zaman soruşturma olmayacak diye bir durumun söz konusu olmadığına işaret etti.

Avşar’ın beyanatından bahseden Kocasakal; “Ben o konuşmayı okuduğumda bana göre buz gibi 216’dır. Buz gibi halk arasında kin ve nefret yaratmadır. Bırakın soruşturma yürüsün. Kamuoyu mu, medya mı? verecek hükümleri, yapacak soruşturmaları… O zaman ceza yargılamasının ne anlamı kaldı?” diye konuştu.