Balbay fırsatını bulunca...
İşte Balbay'ın Ergenekon davasını eleştiren o yazısı:
Siyasi Dava Duvar Tanımaz
Siyasi davalar hiçbir zaman dört duvar arasında kalmamıştır. Taşıdıkları anlam da, adı üstünde, hukukun sınırları dışında siyasi içeriğe bürünmüştür.
Konunun bu yanı davaların görüldüğü zaman diliminin dışında biçimlenmiştir. Davaların görüldüğü süreçte ise mahkeme salonlarındaki hava daha başka anlamlar taşımıştır.
Uluslararası nitelik de taşıyan pek çok siyasi davada avukat olarak işlev üstlenen Jacques Verges, mahkeme salonlarındaki bu iklimi ikiye ayırıyor:
Uyum davaları ve kopuş davaları.
Var olan adalet mekanizmasının tamamen kabul edildiği, bu konuda tarafların tümüyle görüş ve anlayış birliği içinde olduğu davalara uyum davaları adı veriliyor.
Var olan adalet mekanizması dışında tarafların tamamen kendi gerçekleriyle hareket ettiği davalar ise tam bir kopuş sonucunu doğuruyor.
Tarihte uyum davalarına başlıca örnek Dreyfus Davası...
Kopuş davalarının en büyük ve en eski örneği ise Sokrates’in yargılanması...
Her iki tipteki davaların da standart bir sonucu yok, ancak “tarih mahkemesi” dava sonuçlarından bağımsız olarak er ya da geç gerçeklerin tümünü insanlığın önüne seriyor.
***
Silivri’de görülmekte olan davalar yukarıda yaptığımız sınıflamada nereye konacaktır?
Elbette bir uyum davası...
Başka türlü düşünülemez...
Ancak mahkeme sürecinde yaşananlar ister istemez bir dizi soru işaretini beraberinde getiriyor.
Her şey bir yana, ceza davalarında usulün, esas kadar önemli olduğu gerçeği göz ardı ediliyor. Klasik anlatımla usul, esasın kapısıdır. Eğer yanlış kapıdan girerseniz esas varmak istediğiniz yere varamazsınız. Sanıkların, avukatların bu yöndeki istemlerine hep şu karşılık veriliyor:
“Bu konuda hüküm aşamasında karar verilmesine...”
Girdiğiniz kapı tartışmalı ama, bu konuda en son noktaya ulaşınca karar verelim deniliyor!
Davanın hızlı yürümesi için duruşmalar sürekli yapılıyor. Ne var ki, iddianamenin okunma yönteminden istemlerin yerine getiriliş süresine kadar bu “süreklilik” ucu açık bir hal almış durumda.
Davanın kopuş değil, uyum davası olduğunu söyledik ama.. pek çok uyumsuzluğun da dikkat çektiğini vurgulamak gerek.
***
Davanın medyada görülen boyutu için ne diyeceğiz? Uyum mu, kopuş mu?
Her şey ortada... Yeni malzeme bulamayan malum yayın organları 2 yıl önceki dosyalardan “flaş haber” yakalıyor!
AB’nin davaya bakışı için söylenecek çok şey var.
O AB ki, yüzde yüz sabit bir suçun delilleri eğer hukuki olmayan yöntemlerle elde edilmişse ceza verilemez ilkesini benimsemiş bir hukuk anlayışına sahip...
O AB ki, örneğin 100 zanlıdan 99’u suçlu, biri suçsuzsa ve bu ayrımlanamıyorsa kimseye ceza verilemez ilkesini benimsemiş hukuk anlayışına sahip...
AB’nin bu ilkelerle Silivri’ye bakışı arasında uyum mu var, kopuş mu?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.