Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Hayatı okumak için Sızıntı

Hayatı okumak için Sızıntı

Nat-ı Şerif
Seccaden kumlardı...
Devirlerden, diyarlardan
Gelip göklerde buluşan
Ezanların vardı!
Mescit mü’min, minber mü’min...
Taşardı kubbelerden Tekbîr,
Dolardı kubbelere “âmin!”
Arif Nihat Asya
Yeni yıla herkes kendi değer yargıları çerçevesinde girdi. Küçük azınlıkların dışında toplumun büyük bir kesimi, terörist İsrail’in Gazze katliamına tepki olarak genelde kutlama yapmadı ve sakin bir yılbaşı geçti.
Sesli ya da sessiz bu tepki bile Türkiye’nin nerede durduğuna dair önemli bir işaretti. Anlaşılan o ki, içeriden ve dışarıdan gelen yerli ve yabancı baskı ideolojilerine karşı, halkımızın ekseriyeti dikkatli davranıyor ve değer yargılarından taviz vermiyor.
Organizesiz ve gönüllü bu tepkiye şöyle de bakmak mümkün. Reklâm güçleriyle doyurdukları ve arkalarına aldıkları bir kısım medya ile resmi ideolojiyi kalkan olarak kullanan küçük azınlıkların, büyük çoğunluğa tahakküm edemeyecekleri aşikâr.
Demek ki zorla güzellik olmuyor. Bu milletin değer yargılarına küfrederek bir yere varılmıyor. Eğer Türkiye bütün Bizans oyunlarına rağmen hâlâ ayakta kalmayı başarabiliyorsa, bunu milletimizin ferasetine borçluyuz. Çoğunluğun nerede olduğuna ve nerede durduğuna doğru bakanlar, milletle çatışmanın kimseye bir kazanç sağlamayacağını görmeli, bilmeli ve ona göre hareket etmelidir.
Laf uzayacak, yazının girişindeki şiire döneyim. Şiir; merhum Arif Nihat Asya’nın Nat-ı Şerifi’nin ilk iki mısrası. Uzun olduğu için tamamını alamadım ama şiir sevenlere tavsiyem, tamamını bir şekilde okumalarıdır. İnsanı huzurla diyardan diyara götürüyor.
Niye Nat-ı Şerif’le başladığımı yazmadan önce yazının başlığındaki “Sızıntı” kısmına değinmek istiyorum. Türkiye’de bir üniversite var ki, 30 yıldır kendisiyle buluşan herkese eğitim veriyor. Bu üniversitede ilim var, irfan var, ahlak var, adalet var, insanlık var. Velhasıl hem bu dünyaya dair, hem öteki dünyaya dair, doğru ve güzellik adına ne varsa, hepsi de üniversitenin eğitim metodunda bulunuyor.
Bu üniversitenin adı, “Aylık İlim ve Kültür Dergisi olan Sızıntı.” Sızıntı bir gönül ve yürek üniversitesidir. Ve bu vazifesini 30 yıldır sürdüren bir dergidir. Çarşamba akşamı 30 yıl hizmet verenlere bir vefa gecesi yapıldı. Yeni yıla Sızıntı Dergisi’nin 30 yıllık serencamını dinleyerek girdik.
1979 yılında yayın hayatına başlayan Sızıntı’nın 30. yılında ortaya çıkan fotoğraf şuydu; “inanç, samimiyet, güven, teslimiyet, vefa, fedakârlık, gayret, mücadele, azim” ve daha da önemlisi, “aktif sabır” gösterenlerin fotoğrafıydı.
Sızıntı üniversitesinden yetişen yazarından okuruna kadar hemen herkes, yukarıda saydığım özellikleri taşıyordu. 30. yılda Fırat Kültür Merkezi salonunda gördüğüm manzara böyleydi. Şunu da söylemeliyim. İnsanı insan yapan özellik, mayasındaki ahlak.
Kaynak Yayınlar Grubu Başkanı Naci Tosun’un Filistin dramına vurgu yaparak başlayan konuşması ve Sızıntı’nın 30 yılını özetlemesinden sonra; Abdullah Aymaz, Ali Ünal, Prof. Dr. Arif Sarsılmaz ve Yusuf Alan’ın konuşmacı olarak katıldığı panelde, Sızıntı üniversitesinin hikâyesi anlatıldı.
Böylesine güzel bir gecenin sabahında MÜSİAD Çerçeve Dergisi’nin yayın kurulu toplantısı için sabah namazını Eyüp Sultan’da ifa edip, MÜSİAD genel merkezine geçtik. Doğrusu bir yılbaşı ertesinde Eyüp Sultan’ın bu kadar kalabalık olacağını hiç düşünmemiştim. Erken gitmemize rağmen dışarıda kaldık. İşte yukarıdaki şiiri de tepemizde öten kuşlar aklıma getirdi. 2008’den 2009’a böyle girdik. Allah sonunu hayırlı getirsin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi