Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Siyaset, kanser gibi bir illettir

Siyaset, kanser gibi bir illettir

Siyasetle ilgilenmeyen kimse yok gibidir. Eğer ilgilenmeyenler varsa, en iyi olan onlardır ve hem bu dünyalarını, hem de öteki dünyalarını kurtarmışlar demektir. Hiç istemememe rağmen ne yazık ki; ben de bu girdabın içine giriyor ve boğuluyorum.
Siyaset öyle bir hastalık ki; kanserden berbat, erken teşhise bağlı olarak az da olsa kanserden kurtuluş mümkün ama siyasetten asla mümkün olmuyor. Ancak mezarlık temizliyor. Ve mezarlıklar, maalesef kendisini vazgeçilmez zanneden siyasetçilerle doludur.
Bir insanın gözünü siyasi hırs bürüdüyse, o insanın burnunun önünü görmesi bile mümkün olmuyor. “İftira, yalan, dolan, dedikodu” ve benzeri ne kadar gayri insanî ve gayri İslâmî hâl ve hareket varsa, hepsini şerefle kullanıyor, şerefle yâd ediyor.
Oysa İslâm’ın öngördüğü insan profilinde mevcut siyasî anlayışa hiç yer yoktur. Yalnız nasıl oluyorsa, neredeyse beşikteki bebelerden, hafızasını toparlayamayan ihtiyarlarımıza kadar siyasetin dibini ve doruğunu yaşıyoruz.
Siyasi yazılar yazan biri olarak bunları söylemem belki acayip kaçabilir ama ne yapayım ki; bu gerçekten de kaçamıyorum. Evet, aklı eren de ermeyen de siyasetin bir ucundan tutmuş ve kendine göre bir yol bularak siyasi takılıp, memleket idaresi üzerine nutuklar atabiliyor ve yönetmeye kalkıyor.
Toplum olarak siyaseti öyle çok seviyoruz ki; hayatımızın her alanında kendisine mutlaka yer buluyor. Evden işe, işten çarşıya, çarşıdan camiye kadar bütün sosyal alanlarda siyasetin konuşulmadığı bir saat bile geçmiyor. O nedenle de belimizi doğrultamıyoruz.
Ben meseleyi biraz cami kısmına çekmek istiyorum. Camilerimiz Elhamdülillah dolup taşıyor. Gündüzleri genelde emekliler camilere gidip geliyor. İşte bu gidip gelmelerde, namaz öncesi ve namaz sonrası laf, ister istemez siyasi partiler üzerine ve siyasete gelip dayanıyor.
Bu konmalar bazen öyle tehlikelere yol açıyor ki; namaz öncesi siyaset konuşup birbirini kıracak kadar ileri giden ihtiyarlar, ezan okununca camiye girip, omuz omuza vererek namaz kılabiliyorlar. Bilmem bu namazın bir hayrı dokunur mu?
Daha fazla ileri giderek meseleyi irdelemek istemiyorum ve Diyanet İşleri Başkanlığı’na küçük bir hatırlatma yapmak istiyorum. Diyanet’in hazırladığı Cuma Hutbeleri çok güzel. Bir veya birkaç Cuma Hutbesinde; “İftira, kin, öfke, hırs, dedikodu, yalan-dolan ve şahitsiz hadiseler” üzerine konuşmaların ne kadar zararlı ve yanlış olduğu işlenirse, umarım çok daha faydalı olur.
Dinimiz İslâm; “Münafık, Kâfir ve Mü’min”in sıfatlarını bir bir anlatmıştır. Bu konuda bir büyüğümüz bu sıfatları şöyle tarif eder:
“Her kâfirin her sıfatı kâfir olmadığı gibi, her Mü’minin her sıfatı da Mü’min olmayabilir. Bu açıdan Mü’min, kâfir sıfatlarının mağlûbu olmamaya çok dikkat etmelidir. Meselâ, sistemli çalışmamak, ömrü israf etmek, vahdeti zedeleyici davranışlar içine girmek, Mü’minlere karşı hazımsızca davranmak, küçük küçük meseleleri öne çıkartıp büyütmek, kavga etmek, dedikodu, gıybet ve su-i zanlara girmek. Evet, bunların hepsi birer kâfir sıfatıdır. Ve bunca kâfir sıfatını üzerinde taşıyan bir insanın ve böylesi insanları bünyesinde barındıran bir toplumun muvaffak olması, kat’iyen düşünülemez. Bir Mü’min, hem içinde yaşadığı dönemi ve zamanın şartlarını çok iyi okumalı; durması gerektiği yeri ve metafizik geriliminin ölçüsünü doğru belirlemelidir; hem de meseleleri sadece menfi yönlerinden ele alıp sürekli karamsar tablolar çizmekten sakınmalı, Cenâb-ı Allah’a itimadını ve ümidini asla yitirmemelidir.”
Tarif ortada, herkes kendisini bu tarif çerçevesinde ele almalıdır. Kimsenin kimseye nasihat ederek, “sen şöylesin, sen böylesin, ben kurtulmuşum ama falanın işi zor” gibi yorumlar yapmak yerine, kişi kendisini sıkı bir elekten geçirmelidir.
Hiç olmazsa camiye giderken gelirken veya camilerde bulunduğumuz süre içerisinde siyasetten ve siyasi partiler üzerine sohbetten vazgeçmeli, sadece Allah ile baş başa olmalıdır. Sonra namazı Allah için kılmalı ve namazda Allah’tan başka hiçbir düşünce ile meşgul olmamalıdır. Ama ne yazık ki; pek çoğumuz işlerimizi de namazda halletmekteyiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi