Serdar Arseven

Serdar Arseven

Tam üç dönem CHP!..

Tam üç dönem CHP!..

Ziya Paşa bitirmiş meseleyi: “Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz/şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.”

Ben;
“Sloganların” değil de “icraatların”;
“Kimliklerin” değil de “niteliklerin” öne çıktığı bir ülke özlüyorum!..

“Yerel seçimler” öncesindeki “nabız turu”mda da... Başkan adaylarının hangi partiye ya da siyasi görüşe mensup olduklarından ziyade, o güne kadar ne gibi işler yaptıklarına ve bundan sonra ne gibi icraatlar yapabileceklerine dikkat kesiliyorum...
Açık çek;
Zerre hazzetmediğim CHP’den bile olsa...
“Bugüne kadar şu icraatları yaptım, şu başarıları ortaya koydum ve milletime şu katkılarda bulundum” diyen kim varsa... Hep destek, tam destek!..

“CHP’li bile olsa destekleyebiliriz” mesajını verdik de... Öyle CHP’li nerede!..
“En iyimiz Kılıçdaroğlu” diyorlar...
Onun da en büyük marifeti; “yanlış” ihalelerle... SSK’yı batağa sürüklemek!..

Şaka maka değil; bu CHP’de acayip bir “yapı” var...
Bastıkları yer “kuruyor”; el attıkları her yerde “rezalet” diz boyu...
Bakın ne güzel bir örnek: “Şöyle bir Ankara’nın Yenimahalle adlı ilçesine göz atalım” dedik...
Burada karar kılmamızın en önemli sebebi de, üç dönem üst üste CHP’nin elinde bulunan Yenimahalle’nin bir önceki yerel seçimlerde İlahiyat mezunu bir işadamı olan AK Partili Ahmet Duyar’ın “yönetimine” geçmiş olması...
Evet, CHP’nin “kaleleri” arasındaydı Yenimahalle... Tıpkı bugünün İzmir’i, Çankaya’sı gibi...
CHP’nin Yenimahalle’yi kaybedebileceğine pek ihtimal verilmiyordu...
Geçen yerel seçimlerde, AK Parti rüzgârından ziyade her kesimle sıcak diyalog kurmayı başaran Ahmet Duyar faktörü etkili olunca... Yenimahalle el değiştirdi...
Ağırlıklı olarak Ankara’da görev yapıyor olmamdan dolayı, Yenimahalle’yi yakından izleme imkânını bulabiliyorum...
Şimdi ben tutsam;
-CHP’li başkanların döneminde “batakhane” gibiydi,
-Bazı sokaklarına girmek “yürek” isterdi,
-Ümitköy, Çayyolu gibi “üst düzey bürokrat” ağırlıklı semtlerinin dışında kalan yerler beş para etmiyordu...
Filan desem...
“CHP karşıtlığıma” yorulacak...
Oysa bu yazdıklarımın doğru olduğunu Yenimahalle sakinlerinin tamamı bilir... Onlardan çok daha iyisini de rakamlar bilir...
Bakın, kimin ne yaptığını ne yapmadığını uzun kıyaslamalarla gözler önüne sermeye gerek yok...
Sadece iki rakam:
Yönetim CHP’deyken... Beş yılda “15 trilyon”luk “yatırım” yapılmış Yenimahalle’ye...
Ve diğer rakam;
Ahmet Duyar’ın beş yıllık yatırımı: Tam “232 trilyon”!..

İlçe aynı, nüfus aynı, mevzuat aynı...
Enflasyonu yüzde kaç koyarsanız koyun, yatırımlar arasında ise en az 15 kat fark var!..
Bu arada; Ahmet Duyar’ın, CHP’li yönetimlerden ağır borç yükü devraldığını unutmuş olmayalım...
Beş yılda CHP’den miras kalan 120 trilyonluk borcun tamamını ödeyen Duyar’ın bu sayede Belediye’nin üzerindeki bütün hacizleri kaldırttığını da ilave edelim...

Hiç unutmam; Yenimahalle’nin CHP yönetiminde olduğu günlerde “bazı semtlerin” “fuhuş batağında olduğunu” yazmamdan dolayı “çeteler”den amma tehdit almıştım...
O günler geçti, Yenimahalle şimdi oldukça rahat...
CHP’li Başkanlar “dindar”ları yanlarına yaklaştırmazlardı;
Şimdiki Başkan ise “herkese eşit mesafede” olduğunu ısrarla vurguluyor... Ve bunu da tavırlarıyla ispat ediyor.

Yenimahalle, CHP’nin mutlaka ama mutlaka “merkezi” ve “yerel” yönetimlerden uzak tutulmasının ne kadar önemli olduğunu belgeleyen bir ilçe...
Evet; bir başka iklimden gelen Başkan, “CHP’nin ‘eski’ kalesi”nde, beş yıldır iş başında.
Kavgasız, çatışmasız bir beş yıl geçirdi Yenimahalle... Geçmiş dönemle kıyaslanamayacak ölçüde güzelleşti, zenginleşti.
Üç dönemlik CHP zulmünden kurtulan Yenimahalleli, aynı delikten “dördüncü kez” ısırılmayacaktır tahminimce!..
TURGUT ALTINOK’UN VEDASI
Yenimahalle’nin nabzını tutarken, bir kulağımız da Keçiören’deydi...
Gün boyunca hatlarımızı meşgul eden Keçiörenliler, hizmetleriyle bir “efsane” haline geldiğini ifade ettikleri Turgut Altınok’un “ayrılmasından dolayı” ne kadar üzgün olduklarını dile getiriyorlardı.
Altınok, seçim bölgesinde beğenilen bir Başkan; 1994, 1999 ve 2004 seçimlerinden çıkan neticeler de bunu gösteriyor.
“Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz/şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde” dizelerindeki hakikat, Altınok’un hakkının teslim edilmesini gerektirmekte.
Altınok’un dünkü basın toplantısını izledim...
“Bizim için her şeyden önce, yola çıktığın arkadaşları satmamak önemlidir!” dedikten sonra, ayrılışının esas olarak “Belediye Meclis üyeliklerindeki çekişmeyle” ilgili olduğunu belirtti.
Bu arada; “biçimsiz bir kaset”ten filan bahsediliyordu... Başkan, bu yöndeki “iddiaları” da kesin bir dille yalanladı.
Basın toplantısının sonunda, Altınok’un “bağımsız aday olması” yönünde ağır bir baskı ile karşı karşıya olduğunu gördük...
Yakın çevresi kendisine “Bağımsız adaylığını açıkla” diye baskı yaparken, o, “AK Parti’den istifa etmediğini” belirtmekle yetindi...
Altınok'un bağımsız aday olması yalnızca Murat Karayalçın'a yarayacaktı. Neyse ki bu olmadı.
Altınok gibi iddialı bir isim yoluna mutlaka devam edecektir. Zaman başarının ödülünü verecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi