Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Bugünkü DP ile o günkü DP, asla aynı değildir

Bugünkü DP ile o günkü DP, asla aynı değildir

Rahmetli Menderes’in kurduğu Demokrat Parti misyonu, 27 Mayıs 1960’da bitmiştir. DP’nin devamı olarak kurulan ve Süleyman Demirel’in işbaşına geldiği Adalet Partisi de dahil DP’nin devamı olan hiçbir parti, demokratlık adına sınav verememiş ve Menderes’in izinden gitmemiştir.
Süleyman Demirel, DP’nin mirasına konarak AP’de yaptığı bütün icraatlarıyla eski DP’lileri siyaset sahnesine sokmamış, bunun için elinden gelen her türlü oyunu oynamış ve bir müddet oyunlarında da başarılı olmuştur. Menderes’e inanan yüzbinlerce insanı yıllarca oyalamış ve aldatmıştır.
Özellikle kırsal kesimdeki insanlarımız, CHP zulmünden çektikleri çile sebebiyle, “Denize düşen yılana sarılır” misali, Demirel’e sarılmış, başka bir alternatif bulamadıkları için Demirel ve ekibini yıllarca sırtında taşımıştır. Demirel’deki siyasi hırs, öfke ve kin, ilk günden bugüne değin hâlâ sürmektedir.
İşte en son örneğini Cindoruk hadisesinde gördük. Her ikisinde de bitmeyen muazzam bir siyasi hırs, kin ve öfke, bir defa daha kendini göstermiştir. Ama geçmişte olduğu gibi ne kırsal kesimden, ne de kentli kesimden istedikleri destekten yoksun kalmışlardır. Bu gerçeği bile bile siyasi arenada yer almaları neye bağlanabilir, öfkeden, hırstan ve kinden başka.
Allah aşkına demokratlık kim, Cindoruk ve Süleyman Demirel kim? Her ikisine de kıyamete kadar asla bulaşmayacak bir haslettir. Her ikisi de Menderes’in demokrat zihniyetine ihanetten başka bir şey yapmamışlardır. İşte ikisinin de geçmişi ortadadır.
Eski gazetecilerden Muammer Yaşar Bostancı vardı, uzun yıllar önce vefat etti. Aydın Menderes’in ağzından babasının hatıralarını yazmıştı. Yanılmıyorsam ya kitabından okumuştum, ya da kendisinden dinlemiştim. Daha o yıllarda Cindoruk’un, Menderes’in avukatlığını hiç yapmadığı biliniyordu ama bugünkü kadar duyulmamıştı.
CHP zihniyeti ile mevcut DP arasında hiçbir fark kalmamıştır. Her iki parti de aynı kulvarda yürüyen ama tabelaları ayrı, düşünce ve eylemleri aynı olan birer partidirler. Demirel bunun böyle olmasını istediği için, Cindoruk işbaşına getirilmiştir.
DP kongresi öncesi Cindoruk’a oy vermesi için bir kısım delegeler, Demirel’in tezgâhından geçtikten sonra kongre salonuna gitmişler. Demirel her birinden ayrı ayrı söz almış. Bunu DP kongresine katılanlar söyledi. Çok geç olmakla beraber yönetimden istifa eden partililer ise Menderes’in emanetine ihanet etmemek adına Demirel’in huzuruna çıkmamışlar ve Cindoruk’a da oy vermemişler.
1960 darbesinden sonraki bütün antidemokrat hareketlerin başı Demirel’dir. Tarihi okuyanlar, bu gerçeği göreceklerdir. Belki de dünya siyasi tarihinde kendisine karşı muhtıra verilmesini organize eden tek adam yine Demirel’dir. Bir başka örneği olduğunu sanmıyorum. Çünkü aklı başında hiçbir demokrat lider, kendisine karşı darbe yapılmasını istemez.
Demirel’in ya da Cindoruk’un bu ülkeye, kötülükten başka ne gibi iyilikleri olabilir ki?.. Her ikisi de gelmiş merdivenin son basamağına, ha gittiler ha gidecekler. Bir ülkeyi yönetmek için, bir partiyi yönetmek için, ne yaşları müsait, ne de akılları. Böylelerine bir ülke, bir yönetim, bir millet nasıl teslim edilebilir?
Biliyorsunuz noterler, yaşı 65’i geçen herkesten akıl sağlığı raporu isterler. Hatta Noterler Birliği, kendi üyeleri için dahi yaşı 65’i geçenleri zorunlu emekli ediyor. Hâl böyleyken bu adamlara bir partinin teslim edilmesi, siyaset kurumuna ihanet değil midir?
Bunlara oy veren ve destekleyen insanlar, nasıl olur da ülkemiz ve milletimizin geleceğini riske atabilirler. Her şey apaçık gün gibi ortada. Bu saatten sonra her ikisinin veya yanındaki ihtiyarların ülkemiz için yapacakları ne olabilir?.. Alkışlayan ve destekleyenler, hiç vicdan ve akıl terazilerine müracaat etmezler mi? Ülkenin yarınını düşünmezler mi?
Cindoruk veya Demirel, her ikisinin de ne olduğu belli. Yalnız benim yüreğimi acıtan başka bir şey var. O da Bediüzzaman Said Nursi Hz.’lerinin eserlerini okuyan çok küçük bir grup da olsa, bazı insanların hâlâ bu adamların peşinde olmalarıdır. “Yahu Üstad Bediüzzaman yaşasaydı, Cindoruk’a ve Demirel’e prim verir miydi? Cindoruk’u ya da Demirel’i desteklemek, Bediüzzaman Said Nursi Hz.’lerini küstürmez mi?”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi