Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Ülkemizdeki problem bir kısım çevrelerin geçmişle kavgalı olmalarıdır

Ülkemizdeki problem bir kısım çevrelerin geçmişle kavgalı olmalarıdır

Her güne, “Neler olmuş neler bitmiş” diye bir yığın gündemle uyanıyoruz. Gerçi biten yok da yine de lafın gelimi, “Ne var ne yok” diye uyanıyor, gecenin ilerleyen saatlerine kadar oyalanıyoruz.
“Oyalanıyoruz” sözünü bir kenara dip not olarak koymalı. Evet oyalıyorlar, oyalanıyoruz, daha da oyalayacaklar. Oyunda olanlarla oynaşta olanlar; ülkeye, millete ve yarınlara yazık ediyorlar. Yazık edenlerin ne demek istediğimi anlamalarını beklemiyorum. Hiç olmazsa yazık edildiğine inanların uyanık olmaları gerekir.
Şimdi ülkede çıbanbaşı olan ve çıbanın, “baş” olmaya devam etmesini sağlayan çevrelere baktığımızda; karşımıza çok net bir fotoğraf çıkıyor. Bu kesimlerin en belirgin özelliği; “tarihimizle, medeniyetimizle, kültürümüzle, sanatımızla, edebiyatımızla kavgalı olmaları ve asla barışa yanaşmamalarıdır.”
Mesela siyasetten yola çıkalım ve soralım. “CHP ve CHP’nin özürlü meydana getirdiği partiler, dernekler, sivil toplum kuruluşları, bu milletin hangi değerleriyle barışık ve hangi değerlerini kendilerine rehber edinmişlerdir?”
Mazisi tarihimize ve medeniyetimize dayanmayan öyle günler var ki, milletimizin ne dini ne de milli hiçbir bağında bir tutam yer işgal etmiyor. Diğer dünya toplumlarının bizim toplumumuza yabancı günlerinde, CHP zihniyetliler başta olmak üzere, o zihniyete yakın veya uzak herkesi, o günlerde bir beraber görebiliyoruz.
Geçtiğimiz Mayıs ayı; milletimizi çok yakından ilgilendiren özel bir aydı. Bir devletin ikinci kez sonunu getiren ve yüzyıl geriye götüren 27 Mayıs darbesine karşı, elbet malum çevrelerin özür dilemesini beklemiyoruz ama en azından toplumun büyük ekseriyetinin “reddettiği” bir darbeyi, savunmamaları ve susmaları lazım gelmez miydi?
Hadi bunu geçelim. 29 Mayıs 1453 İstanbul’un fetih tarihi. İstanbul’un fethini, 529. yılından bu yana takip ederim ve tam 27 yıldır, bir gün bile, bir saat bile, bir dakika bile, CHP ve diğer benzeri ürün ve türlerin, fetih kutlamaları hakkında tek satırlık; ne yazılarına ne de sözlerine rast gelmişliğim vardır. Hatırladığım üç şey; küfür, eleştiri ve hakaretleri.
“Gazozcular günü” olsa, onu dahi büyük bir aşk ve şevkle kutlayacak olan malum çevreler, bütün dünya tarihinin övgüyle söz ettiği, yine dünya tarihinde böylesine bir fethin bulunmadığı büyük bir fetih hakkında, küçücük bir mesajda mı yayınlayamazlardı?
Oysa İstanbul fethedilmeseydi, şimdi bu adamlar istedikleri gibi at koşturup, hayatlarını ve yaşam ihtiyaçlarını borçlu oldukları millete karşı; acımasızca taraflı, umursamaz, öfkeli ve kindar olabilirler miydi, halkımızın çok büyük kesiminin sahip çıktığı milli bir meseleye, bu kadar açık rest çekebilirler miydi?
Gerçi İstanbul fethedilmeseydi belki daha da rahat edeceklerdi ama olsun, yine de Müslüman bir coğrafyada dünyaya gelmek nasip ve kaderleriymiş. Galiba işte bu noktaya isyan ediyorlar. Anne ve babaları ile nerede dünyaya geleceklerini seçemedikleri için kargaşacı ve kaosçu olup, sürekli milletle, milletin değerleriyle kavga ediyorlar.
Öte yandan yine yokluk ve yoksulluğun zirvede olduğu yıllarda, direkt sıcak para ile tanışan CHP zengini iş dünyası. Bugüne kadar devletin kasasıyla ortak gibi çalışan bir kısım medya. Yine milletin sırtından geçinerek, devletin şemsiyesi altında yaşayıp, emekli olduktan sonra da sudan çıkmış balığa döndüklerinden ne yapacaklarını şaşıran; devlet ve millet yönetmeyi, deniz kenarında kumdan evcilik oynamak gibi zanneden belli kişi ya da kişilerin, geçmişle kavgalı olmaları bu yüzden değil midir?
Yeri gelmişken şunu da ilave etmeli. Fetih kutlamalarını yapanların da Fatih’in ve Fethin ruhuna çok yakışan bir kutlama yaptıkları söylenemez. Bizim tarihimiz; köken itibariyle dini ve milli değerlerle örülüdür. Dini ve milli örgüleri yok sayarak kutlama yapmak, sadece millete karşı “ayıp olmasın” diye üstün körü geçiştirmektir.
Neyse sözü özü uzatmayalım; istesek de istemesek de bu topraklarda yaşadığımız müddetçe, geçmişimizle barışmak ve anlaşmak mecburiyetindeyiz. Millet olmadan devlet olunmayacağına göre, devletimizin bekası, milletimizin selametiyle mümkündür.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi