Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Seyrüsefer Notları

Seyrüsefer Notları

Atasözlerimizden biri vardır; “Çok gezen mi bilir, çok konuşan mı” denilir. Teknoloji değişince insanların kültürel değerleri de çok değişiyor ve kültürel değerlerimiz teknolojiye kurban gidiyor.
Bir telefon firması, bu sözü; “Çok gezen değil, çok konuşan bilir” diyerek değiştirmiş ve boş buldukları her alana bu sözü asmışlar. Oysa çok konuşanlar bilmez, çok konuşan bilmediği için konuşuyor demektir ve kimse çok konuşanlardan hoşlanmaz.
Memleketimizdeki en büyük dertlerden biri de zaten çok konuşanlar değil mi? Eğer “bilenler konuşsa, bilmeyenler sussa,” belki daha iyi anlaşacağız, daha samimi olacağız, daha sevimli olacağız. Çok konuşmak ayrıca seviyesizliğimizin de göstergesidir.
Neyse bu çok konuşma muhabbetini uzatmayalım. “Güzel sözlerimizin reklamlara kurban giderek, kültürel değerlerimizin altının oyulmasına müsaade etmemeli” deyip, seyrüsefer notlarına geçeyim.
“Memlekette kriz var” diyorlar. Doğru. Hakikaten var. Yalnız nasıl kriz varsa, dağ taş ev, bağ bahçe villa. Yollarda ve park alanlarında lüks araçlardan geçilmiyor. Lokantalar, piknik alanları, alışveriş merkezleri tıka basa dolu ve insanlar durmadan para harcıyorlar.
Ankara İstanbul arasındaki karayolunu bir ay önce geçip gitmiştim. Giderken ve gelirken gördüğüm alanları bir ay sonra tanıyamaz oldum. Bir ay önce gördüğüm boş arazinin içi konutlarla dolmuş, bir tane benzin istasyonu gördüğüm yer, üç tane birden hem alışveriş merkezi hem de lokantalarla bezenmiş.
Dağlara, taşlara villalar inşa ediliyor. Ovalarda, bağlarda, bahçelerde, dubleks evler arzı endam ediyor. Çiftçilikle uğraşanlar aynı zamanda modern hayatı da beraberinde götürmeye çalışıyorlar. Hemen herkes hayatından mutlu gibi gözüküyor ama lafa gelince, derhal kriz muhabbetine giriliyor ve neredeyse cebinizdeki üç beş kuruşunuzu veresiniz geliyor.
Ankara’ya kadar bu ve benzeri manzaraları seyrederek ve konuşarak geldikten sonra, yolculuğumun ilk durağı olan Kırıkkale’de mola veriyorum. Kırıkkale Türkiye genelinde siyasetin derinlerde cirit attığı bir yerdir. Ülkemizde mevduat bakımından en zengin il Kırıkkale’dir ama fakirlik görüntüsünü başka bir ilimiz ya da ilçemize kaptırmaz.
Rahmetli Özal’ın acemi siyasetçilere okul olarak önerdiği ilk yerlerden biri de Kırıkkale’dir. Çünkü buradaki siyasi dedikodular, siyasetçilerin ağzını açık bırakacak kadar ilginç ve gariptir. Her siyasetçi buradaki söylentilerin, yaşanmadığı ve görülmediği halde gerçekmiş gibi kamuoyuna nasıl sunulduğunu ancak burada öğrenirmiş.
İşte bunlardan biri: Seçim günü Kırıkkale’nin üzerinden bir helikopter geçer ve gider. Bu helikopter niye gelmiştir biliyor musunuz? Şunun için gelmiştir. İçişleri Bakanı Beşir Atalay, helikopterle Kırıkkale’ye gelir, AK Partili adayın kazanması için baskı yapar ve gider.
Tabii bu hikâyeyi işitince insan ister istemez “Yok canım olur mu öyle şey” diyor ve ispatını istiyor. Haliyle sordum, Helikopteri havada gördünüz ama Kırıkkale’de herhangi bir yere indi mi? Cevap; “Hayır.” “Peki, Bakan Atalay’ı şehirde gören var mı”? Cevap; “Hayır.” “Seçim kuruluna veya herhangi bir kuruma girip çıktığını gören var mı”? Cevap yine “Hayır.”
“Yahu iyi güzel de hiç kimsenin görmediği, helikopterin inmediği, gelenin gidenin olmadığı bir yerde, bu hikâyeye nasıl inanıyorsunuz” diye soruyorum. Cevap çok pişkince geliyor; “Valla öyle söylendi biz de inandık. Burası Türkiye olur mu olur,” diyerek başka bir siyasi iftiraya yelken açılıyor. Böyle bir yalana inananların gözünün içine bakıyorum, “Niye olmasın” dercesine bakışlar donuklaşıyor.
Çok konuşanları bir tarafa bırakıp, ekonomik durumu gözlemlemek için Kırıkkale’nin sokaklarını arşınlıyorum. Kalabalıktan yolda yürümekte zorlanıyorum. Sanki yarın yokluk ve kıtlık günüymüş gibi her yerde alışverişler sürüyor ve bankaların önü kuyruk. Hayat canlı, ekonomi canlı gözüküyor. Doğrusu bu işin içinden çıkamadım, sefer notlarıma devam edeceğim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi