Emekliler komada…

Emekliler komada…

Geçtiğimiz günlerde gazete ve televizyonların verdiği bir habere göre, “Son senelerde emekli olanlarla daha önce emekli olanlar arasında % 100 fark olduğu için, maaşı geride kalanlar lehine bu fark ortadan kaldırılacakmış.”
Bu, maaşı az olanlara %100 zam yapılması demek olduğu için, haberler, “Emeklilere müjde! % 100 zam geliyor” şeklindeydi.
İlk gün bu şekilde verilen haber; ikinci, üçüncü günde “500 lira zam” şekline döndü, sonra da ilgili bakanın iki konuşmasından sonra balon gibi söndü gitti. Bununla beraber emeklilerin ümidi de söndü…
Seçimlerden önce de “Her emekliye 100’er lira zam verilecek” şeklinde bir haber uçurulmuştu. O zaman Bakan Unakıtan, “Niye vermeyelim. Paramız olursa elbette veririz” demişti. Zaten bu sözün mânâsı açıktı. “Paramız olsaydı verecektik. Olmadığı için veremiyoruz” demekti. Nitekim verilmedi de.
Niçin hep böyle haberler uçurulup, ağızlarına bir parmak bal sürülerek ümitle bekleşen bu zavallı insanlar önce ümitlendirilip, sonra söylenen sözler unutularak yeni bir hayal kırıklığına uğratılır?..
Böyle haberler hiç çıkmasa daha iyi değil mi? Eğer haber yalansa, derhal bir yetkili çıkıp haberin aslı olmadığını söylese de, kimse de ümitlenmese ya…
Susuzluktan kıvranan bir kimseye hem suyu gösterip hem vermemek, ona susuzluktan daha beter bir işkence olmaz mı? Emeklilere yapılan da bunun bir benzeri değil mi?..
“İşçi ve memurlarımızı enflasyona ezdirmedik” diyen Sayın Başbakan, emeklileri an(a)mıyor. Unuttuğu için değil tabii ki. Ama ne yapsın? Emeklilere yeterli zam verilmedi ki anabilsin…
Tabii ki hiç zam yapılmadı değil yapıldı da, yapılan zam, işçi ve Bağ-Kur emeklilerini içinde bulunduğu koma halinden çıkaracak kadar olmadı…
Türkiye İşçi Emeklileri Derneği, işçi ve Bağ-Kur emeklilerine bu sene yapılan zammı hatırlatıyor: Yıl başında % 3.84, Temmuz’da % 1.83, (yani 11 lira) toplam % 5.74 zam. Enflasyonun bir hayli altında…
Sayın Başbakan’ın söylemediğini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Ömer Dinçer, birkaç gün önce yaptığı bir konuşmada söyledi: “Emeklilerimizi enflasyona ezdirmedik” dedi.
Ancak… Bu söz gerçekleri yansıtmıyor. Oysa bir bakandan gerçekleri yansıtan sözler beklenir. Bu sene emekliye yapılan toplam zam, % 5.74. Enflasyon % 5.74’ten aşağı değil ki emekliler ezdirilmemiş olsun…
Sayın Bakan’ın, “Haksız yere ve gerçekleşmeyecek beklentilerle insanlarımıza umut vermek doğru değil” sözleri gecikmeli de olsa yerinde bir söz. Ancak, bu sözler emekliler ümitlendirilmeden önce söylenmeliydi. Bundan anlaşılan o ki, emeklilere zam olmadığı gibi umut vermek de yok...
Öyleyse işi espriye dökelim: Artık, “Umut fakirin ekmeği ye Memet ye…” devri bitti.
İzmir’den Mehmet Özmen, 26/8/2009’da emeklilerin hal-i pür melâlini şöyle dile getiriyordu:
“Devlet, Sosyal Sigorta’dan emekli olanları unuttu. Devlete sesleniyorum. Emekli çok mağdur durumda. Üvey evlat muâmelesi görüyor. 2009 yılının ikinci 6 ayına ait aylıklarına yapılan 10 lira (doğrusu 11 liradır) zamla sanki sadaka verdiniz. Çok komik bir rakam. Eğer devlet bu kadar fakirse onu da vermeyin.
Odalar Borsalar Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ‘Krizi önlemek için çarşıya alışverişe çıkın’ diyor. Emeklinin çarşıya değil sokağa çıkmaya dermanı kalmadı. 650 lira aylık alan, eşiyle birlikte varoşlarda oturan, en düşük 250 lira kira verirse, elektrik, su, telefon parası da 100 lira öderse, bu insanlar kalan parayla çarşıya nasıl alışverişe çıksın!..
Aydın Doğan’ın milyarlarca liralık vergi borcunu devlet sildi. Bankaları hortumlayıp soyup soğana çeviren Cavit Çağlar’ın, Yahya Demirel’in borçlarını, emeklinin, işçinin verdiği vergiyle hortumcuların borcunu devlet ödedi.
Memlekette kriz var deniyor. Kriz sadece üvey evlat muâmelesi gören emekliye var, işçiye, garibana, fakire var. Zengin zengin olmuş bir kere, hiç sırtı gelir mi yere. Olan yine emekliye, işçiye, fakire, garibana oluyor.
Buradan hükümete sesleniyorum…
Biz emeklileri unutmayın! Siz bizi unutursanız, biz de sizi unuturuz. Önümüzdeki seçimlerde de ne ekerseniz onu biçersiniz.”
Sayın Başbakan, bu ayın başlarında, “65 yaşına gelenlerin devlet vasıtalarında ücretsiz seyahat etmeleri için çalışmaların sürdüğünü” söyledi.
Bu haber sevindirici gibi gözüküyorsa da, yukarıdaki mektupta anlatılan gerçekler daha başka…
Mideleri boş olan emeklilerin açlıktan karınları gurulduyor. Adı üstünde, zaten emekli. Büyük çoğunluğunun maaşı ancak emeklemesine yetiyor. Aç aç seyahat etmek, aç aç manzara seyretmek hiç hoş olmasa gerek…
Bir de sıhhî durum var… 65 yaşına gelip de hâlâ yaşayanların acaba kaç tanesinin sıhhati böyle seyahatlere elverişli olacak? Düşük maaşa ek olarak, hükümet, yaşı gereği zaten çoğu hasta olan bu insanlardan, bir de 12 lira muayene parası almaya başladı.
Bedava seyahat edebilecek emekli sayısı mı daha fazla, yoksa muâyene kuyruğunda bekleyen mi?
Hasta olanların daha fazla olduğu açık. Öyleyse hükümet bedava seyahatten önce emeklileri bedava muâyene ettirmeyi düşünmeli…
Türkiye’de bu şartlarda 65 yaşına geldiği halde bu seyahatten istifade edebilecek, yaptığı seyahattan zevk alabilecek kaç kişi bulabileceksiniz?
Cevabını ben vereyim: Türkiye’de Bağ-Kur ve işçi emeklilerinden yoksulluk sınırı üzerinde maaş alan sadece 25 kişi varmış. (Vakit, 20/10/2009)
Ücretsiz seyahat, yoksulluk sınırının altında olan kişinin neyine gerek. Adam zaten kendi derdinde!
Ama Türkiye’de 25 (yirmi beş) tane emekli, yoksulluk sınırının üstündeymiş. İşte bu 25 kişi, Sayın Başbakan’ın müjdelediği ücretsiz seyahatin ne zaman gerçekleşeceği ümidiyle bekleşiyor olmalı…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi