Mehmet Talu

Mehmet Talu

Ziyaretin lüzum ve önemi

Ziyaretin lüzum ve önemi

Hz.Peygamber (S.A.V.) efendimizi ve Mescid-i Nebevî'yi ziyaret, sıradan bir ziyaret değildir. Çünkü Medine-i Münevverede Resûlullah (S.A.V.) Efendimizin medfun bulunduğu "Hücre-i Saâdet", Kâbe dahil yer yüzünün her noktasından, göklerden ve arş'tan daha üstün ve şerefli sayılmıştır. (Reddul-Muhtar, 2/257; Tecrid Tercemesi, 4/258)

Hücre-i Saadet

Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz Mescid-i Nebevî'yi inşa ederken kendisi için doğu duvarının güney kısmına bitişik iki hücre yaptırdı. Resûl-i Ekrem (S.A.V.) Efendimiz ve ailesine tahsis edilen bu hücrelerin sayısı O'nun sağlığında dokuza ulaştı. Hicretin 11. yılı Safer ayının sonlarında rahatsızlanan ve son günlerini Hz.Âişe (R. Anha) validemize ait odada geçiren Resûl-i Ekrem (S.A.V.) Efendimiz vefat etmeden önce:

"Lâ ilahe illALLAH! Ölümün de şiddetleri, sarsmaları varmış!" buyurdu ve Hz.Âişe (R. Anha) validemizin kolları arasında:

"ALLAHümme fir-refîkıl-a'lâ = Ey ALLAH'ım! Beni er-Refîkul-a'la camiasında kıl, en yüksek refikı isterim!" (Buhari, Meğazi: 78, No: 4184, 4/1616) sözüyle ruhunu teslim etti. 13 Rebîülevvel 11/8 Haziran 632 Pazartesi.

Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimizin naaşı, Hz.Ebû Bekir (R.A.) nun naklettiği bir hadis-i şerife (Tirmizî, Cenâiz:33; İbn-i Mâce, Cenâiz:65) dayanılarak vefat ettiği yerde defnedildi. Hz.Âişe (R. Anha) validemizin odası bundan sonra Hücre-i Saadet diye anılmaya başlandı. Hz.Ebû Bekir (R.A.) vefat etmeden önce Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimizin yanına defnedilmesini vasiyet etmiş ve bu isteği yerine getirilmişti. Hz.Ömer (R.A.) ise yaralandığı zaman Resûl-i Ekrem (S.A.V.) efendimizin yanına defnedilmek için Hz.Âişe (R. Anha) validemizden izin istemiş, O da: "Kendime düşündüğüm yeri sana veriyorum." diyerek bu talebi uygun görmüştü. Hz.Ömer (R.A.)'in defninin ardından Hz.Âişe (R. Anha) validemiz oturduğu kısımla kabirler arasına bir duvar ördürerek bir kapı yaptırmıştı. Hz.Âişe (R. Anha) validemizin ikamet ettiği kısmın kuzeyinde de bir kapı bulunuyor ve giriş çıkış için burası kullanılıyordu.

Emevîler döneminden itibaren başta cuma namazları olmak üzere kalabalık zamanlarda bu odalar da kullanılmıştı. Halife Velîd b. Abdülmelik zamanında yıkılarak Mescid-i Nebevî'ye dahil edilinceye kadar Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimizin hayatta kalan eşleri ile Ehl-i beyte mensup kimseler bu odaları ikamet yeri olarak kullanmaya devam etmişlerdi. Tavanı bir insanın elini uzattığında değebileceği kadar alçak olan bu hücrelerin Resûl-i Ekrem (S.A.V.) Efendimizin sade hayatını göstermesi bakımından mevcut haliyle korunmasını isteyenler çoğunlukta bulunduğu halde halifenin emrine uyan Vali Ömer b. Abdülazîz ortadan kaldırılan hücrelerden aldığı kerpiçlerle teberrüken Harre mevkiinde bir ev yaptırmıştı. Düzenlemeler yapılırken Hücre-i Saâdet'in kuzey kısmı Hz.Fâtıma (R. Anha)'nın evini içine alacak şekilde genişletildi ve Kâbe'ye benzememesi için üçgen planında yapıldı. Böylece hücre beşgen haline getirildi; ancak etrafını çevreleyen şebeke günümüzde de olduğu gibi dikdörtgendi.

Emevîler'den sonra Abbasîler ve diğer İslâm devletleri Hücre-i Saâdet'in imarına ayrı bir önem verdiler. Memlûk Sultanı Kalavun devrinde Resûl-i Ekrem (S.A.V.) Efendimizin kabri üzerine ilk defa ahşap bir kubbe inşa edildi. Sultan Kayıtbay kubbeyi daha büyüğü ile yeniletti; 2. Mahmud zamanında bu kubbenin yerine taştan yeni bir kubbe yapıldı, üstü de kurşunla kaplatılarak yeşile boyandı. Günümüze kadar gelen ve Mescid-i Nebevî'nin simgesi olan bu kubbe renginden dolayı "Kubbetül-hadrâ" adıyla anılmaktadır.

Hücre-i Saâdet'in bakım ve korunması için Şeyhülharemin emrinde iki ayrı sınıf ağa gece ve gündüz görev yapardı. İlk defa Nûreddîn Mahmûd Zengî tarafından başlatılan bu uygulama Osmanlılar zamanında kurum haline gelmiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Talu Arşivi