Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Tuzu kuruların şehitlerimize ağlaması

Tuzu kuruların şehitlerimize ağlaması

Şehit ailelerimizin anne, baba ve akrabalarının yürekleri, hiç sönmeyen yangın yeri gibidir. Şimdiye kadar nice yürekler o yangın içinde hâlâ kor gibi yanmakta. Sadece çocuğu asker olan değil, asker olacak ailelerin yürekleri de hep aynı sancı içindedir.
Asker ailelerinin evinde çalan her telefon, kapısı çalınan her ev, “acabalarla” açılır ve gelenin gözlerinin içine bakılıp, “Ne olur kötü bir haber verme” dercesine yalvaran ifadeler havada uçuşur. Gelen kişi meramını anlatıncaya kadar karşıdakiler erim erim erir.
Asker ailelerinin hiç izlemedikleri ve asla okumak istemedikleri tek şey haberlerdir. Haberlerin içinde her gün veya gün aşırı bir şehit haberi, çatışma haberi, kaza haberi gelir ve bu haberler, her asker ailesini doğru dürüst ne yedirir, ne içirir, ne uyutur, ne dinlendirir.
Analar ağlar, babalar ağlar, eşler ağlar, bacılar ağlar, kardeşler ağlar, halalar, teyzeler, dedeler, nineler ağlar, lakin gerisi yalan ağlar. Aynen çözümden yana olmayan siyasiler, bir kısım medya ve halka karşı durmadan komplo ve darbe planları yapanlar gibi.
Tokat Reşadiye’deki hain saldırıdan sonra terörden rant elde eden siyasi çevreler ve malum medya; “Bütün Türkiye şehitlerine ağlıyor” diye epey yaygara bastı. Doğru, hakikaten bütün Türkiye ağladı ama onlara ne oldu? Daha dün değil miydi “Elbet analar ağlayacak” diye terörü savunmaları.
Sonra şehitlerimize ağlamak için şehitlik kavramının ne demek olduğunu bilmek gerekir. İslam inancına göre şehitler direkt Cennet’e giderler. Cennet’e giden insanların arkasından ağlanmaz. Türkiye’nin ağladığı, şehit anne ve babalarının acılarını paylaşma duygusudur. Yoksa hiçbir şehit ailemizin; çocuklarını askere göndermemek için her türlü yolu deneyen ve göndermeyen sahte ağıtçı ve tesellicilere ihtiyacı yoktur.
Şehitlerimize sahip çıkmak için az biraz dinden diyanetten anlamak gerekir. Az biraz dine ve diyanete saygılı olmak lazımdır. Esas olan, camiye ve camidekilere sadece musalla taşının başında değil, her zaman sevgi göstermek, sahip çıkmak ve düşman olmamaktır.
Bir de hiç musalla taşı bile görmeden şehitlerimize ağlayanlar var ki, Allah ellerini, eteklerini, fikirlerini ve düşüncelerini memleketin ve milletin üzerinde çeksin ve belalarından uzak tutsun. Lafa gelince ekranlara çıkıp bangır bangır bağırmaktan, gazete manşetlerine malzeme olmaktan sıkılmayanların, şehitliği ve aileleri anlaması mümkün değildir.
Mesela bugüne kadar kaç şehidimizin cenazesinde; CHP’de adı sanı bilinen, her fırsatta toplumun dinine, diyanetine, kutsalına zıt hareketler yapan meşhurlardan birisi görülmüştür ve anne veya babalarının boynuna sarılarak teselli etmişlerdir? Sadece CHP değil, CHP’ye yandaş olan diğer partilere de pek rastlanmaz.
Gelelim medyaya. Şehit haberleri üzerinden günü kurtarmaya çalışan bir kısım medyanın yaptığı haber ve yorumların neresinde bir samimiyet bulabiliriz? Kendilerini Türkiye’nin büyükleri kabul eden ama şehidin, dulun, yetimin hakkını gasp edip, devleti dolandıran büyük gazete ve televizyonların; “Bütün Türkiye ağlıyor” veya “Bütün Türkiye sahip çıktı” söylemlerine nasıl inanmalı ve güvenmeliyiz?
Evet, bir kere daha söyleyelim, bütün Türkiye sahip çıktı ve çıkıyor ama kendilerini de aynı kategoriye sokmaları insanlara anlamsız geliyor. Eğer malum medyanın yazarları, konuşanları veya böyle haberler yapanlar, şehitlerimize ve ailelerine Türkiye’nin sahip çıktığı gibi sahip çıkmış olsalardı, hiç olmazsa birkaç günlüğüne gazetelerinde ve televizyonlarında yayın akışlarını değiştirirlerdi. Yaptılar mı, oldu mu, bilen ve gören var mı?
Bu nasıl bir insanlık ve ahlak anlayışıdır ki, gazete ve televizyonlarda şehit haberlerine sahip çıkılıyormuş havası verilip ama hemen arkasından vur patlasın çal oynasın devam etsin. Ülke nüfusunun yüzde bir buçukluk kesimini ilgilendiren magazin haberlerinden dahi feragat edemeyen yayıncıların şehitlerimize sahip çıkması beklenebilir mi Allah aşkına?
İnsan olan insan biraz utanır. İçinde yaşadığı toplumun ne düşündüğünü, ne düşüneceğini hesap eder. En azından belli günler için gazete ve televizyon haberlerinde biraz değişiklik yapar ve böylece insan olduğunu ortaya koyar. “Hakka kul olmayı bilmeyenler, kula köle olur ve köle olmayı sadece iki şeye feda ederler: İmtiyaz ve para.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi