Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Geleceğinizi Sanmıştık Arkadaşlar

Geleceğinizi Sanmıştık Arkadaşlar

Şeytan taşlamaktan tavaf etmeye fırsat bulamayınca “dost yazılara” sıra gelmedi bir türlü. Deniz Feneri Derneği Dış İlişkiler Müdürü Mustafa Tutkun’un arkadaşlarına yolladığı bir mektup var, bana da göndermiş. Uzun zamandır paylaşmak istiyordum.
Türkiye Deniz Feneri tertemizdir. Ne resmi teftişlerde ne özel teftişlerde hiç kimse toplu iğne başı kadar bile bir yanlışlık bulamamıştır. Lakin derneğin üzerine CHP kiri düşmüş ve derneği, CHP kirletmiştir. Dostlar da fenerin ışığına inanmak yerine, ışığı körleten CHP’nin kirine inanmış ve kire seyirci kalmıştır. Bu söylediklerim bana aittir. Deniz Feneri’nden birilerine ait değildir. Şimdi Mustafa Tutkun’un mektubuna geçeyim.
“Biz bu yola çıkarken farklı bir yapı kurmayı hedeflemiştik; işimizi profesyonel yapmak. Ve öyle de yaptık, o kadar ki dünyada ses getiren ve gittiği her yerde önce profesyonelliği ile dikkat çeken bir kurum haline geldik. Birçok kuruma örnek olduk, rehber olduk. Hep ufuk açtık, yenilikler kattık bu sahaya.
Meyveli ağaç hesabı, ne olduysa taşlanmaya başlayınca oldu, ayağımıza çelme takıldığında oldu. Tökezleyip yere düştüğümüzde yanımızda kimseyi bulamadık. Ona da razı olduk, bu sefer de ‘Düşmeseydin kardeşim, niye düşüyorsunuz ki’ eleştirilerine maruz kaldık. O da yetmedi; ‘kapatın’ gidin ‘tavsiyeleri’ alır olduk.
Oysa arkadaşlık, dostluk böyle mi olmalıydı? Eski Türklerin savaşırken arkadan gelecek herhangi bir saldırıyı kontrol edebilmek için sırtlarını dayadıkları taşın ismi ‘Arka’ ‘Taş’tan, ‘Arkadaş’ şeklinde dilimize yerleşmişken bizim ‘Arkadaşlarımız nerdeydi?’
Osmanlı’yı 1. Dünya Harbi’ne sokup, sonunu hazırlayanlar kimler ise, ‘Deniz Feneri’ ile başlayıp bu milletin ve onun devletinin dünya üzerindeki gücünü zayıflatmak isteyenler de aynı zihniyete sahip kimselerdir. O gün onlarla işbirliği yapanlar, bugün de aynı çevrelerdir.
O gün bize Padişah’ın hain olduğuna inandıranlar, bugün ‘Deniz Feneri’nin’ sahtekâr olduğunu ‘arkadaşlarımıza’ inandırmayı başarmışlardır. Ve ‘karşı taraf,’ bu olay üzerinden bir taşla birçok kuş vurmuştur. Müsaadenizle birkaçını saymak isterim.
Bir milletin dünyadaki gücünün vazgeçilmez unsurlarından biri olan sivil toplum hareketini vurmuştur. Bu milletin önünü açmaya çalışan hükümetini vurmuştur. Her ikisine de destek olan bilinçli zihinleri bulandırıp vurmuştur.
Yoksulu, muhtacı ve ezilenleri vurmuştur. Bu milletin vazgeçilmez özelliklerinden olan yardımlaşma kültürünü vurmuştur. Ve nihayet hak ile batılı birbirine karıştırarak, dostlarımızın yanında, düşmanımızın karşısında durabilme hasletimizi vurmuştur.
Bütün bunlar olurken, bizim haykırışlarımızı, feryatlarımızı duyan pek olmamıştır maalesef. Biz ise hep bekledik tıpkı aşağıdaki hikâyenin kahramanları gibi:
‘Çanakkale savaşında siper üstüne uzanan başların uçuştuğu bir gündür. Asker, en iyi arkadaşının kanlar içinde yere düştüğünü görür ve hemen yanındaki komutanına:
‘Komutanım, arkadaşım vuruldu; müsaadenizle alıp gelebilir miyim?’ der.
Komutan: ‘Delirdin mi?’ diye bakar ve ‘Arkadaşın delik deşik olmuştur. Büyük ihtimalle ölmüştür. Kendi hayatını tehlikeye atma sakın’ der.
Asker çok ısrar edince komutan; ‘Peki’ demek zorunda kalır. ‘Git o zaman’ der.
İnanılması güç bir olay gerçekleşir ve asker, korkunç ateş sağanağı altında arkadaşına ulaşır, sırtına alır ve sipere döner. Birlikte siperin içine yuvarlanırlar. Komutan, kanlar içindeki askeri muayene ettikten sonra onu sipere taşıyan arkadaşına:
‘Sana hayatını tehlikeye atma demiştim. Bak arkadaşın ölmüş’ der.
Asker; ‘Hayatımı tehlikeye attığıma değdi komutanım’ diye cevap verir.
‘Nasıl değdi? Diye sorar komutanı ve ekler; ‘Bu adam ölmüş, görmüyor musun?’
Asker; ‘Yine de değdi komutanım’ diye cevap verir ve ‘Yanına ulaştığımda henüz sağdı. Onun son sözlerini duymak, dünyaya bedeldi benim için, arkadaşım can çekişirken şunları söylüyordu; (Geleceğini biliyordum arkadaşım, geleceğini biliyordum arkadaşım!)”
Mustafa Tutkun anlattığı bu hikâyenin sonuna şu cümleyi eklemiş. “Biz de bekledik ve sizlerin geleceğini sanmıştık arkadaşlar.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi