Ahmet Varol

Ahmet Varol

Urfa-Kudüs köprüsü

Urfa-Kudüs köprüsü

Size bu yazıyı Şanlıurfa’dan yazıyorum. Siyonist işgalin ve işbirlikçilerin Gazze’ye uyguladığı ambargonun etkisiz hale getirilmesi amacıyla İHH’nın öncülüğünde başlatılan gemi konvoyu kampanyası için düzenlenecek bir etkinliğe katılmak amacıyla buradayız. Yazıyı gündüzden yazıp göndermemiz gerektiğinden bu yazıda programla ilgili değerlendirme yapma imkânımız yok. Fakat genel durum ve kampanyayla ilgili kültürel etkinliklere buradan başlanması hakkında bir değerlendirme yapmamız mümkün. Biz de bu vesileyle hem Gazze’ye uygulanan insanlık dışı ambargonun yol açtığı durum hem de başlatılan kampanyayla ilgili özet bilgiler içeren bir değerlendirme yapmak istiyoruz.
İki gün önce, Gazze’de bir insanî yardım kuruluşunun başkanlığını yapan, Gazze ziyaretimiz esnasında da kendisiyle birlikte işgal devletinin saldırısında yıkılmış beldeleri ve Şehitler Kabristanı’nı ziyaret ettiğimiz kıymetli bir dostumuz aradı. Ambargonun yol açtığı perişanlık hakkında bilgi verdikten sonra yüreğine oturan acıları, bu acıların sebep olduğu duyguları dile getirerek “şimdi ne diyorsun, ne olacak bu insanların hali?” diye sordu. Ben önce ne diyeceğimi bilemedim. Ama hemen Urfa’ya yapacağım seyahat aklıma geldi ve kardeşlerimize bir moral kaynağı olması için bu seyahatten söz ettim. Gemi konvoyu planı hakkında daha önce de konuşmuştuk ve seyahatimin bu planın hayata geçirilmesi için başlatılan destek kampanyasıyla ilgili olduğunu söyledim. Gemi konvoyu planının amacının da sadece Gazze’ye yardım ulaştırmak değil ambargoyu tümüyle etkisiz hale getirmek olduğunu dile getirdim. Çok hoşuna gitti ve içindeki karamsarlığın bir anda ümit ışığına dönüştüğünü hissettim.
Gazze’ye uygulanan insanlık dışı ambargoya karşı öncekinden daha güçlü ve etkili bir atakla ilgili kampanyada sosyal ve kültürel etkinliklerin Şanlıurfa’dan başlatılması isabetli bir tercih. Hz. İbrahim (a.s.)’in şirke karşı tevhid mücadelesini buradan başlattığı, sonra da Filistin topraklarına göç ettiği, oradan da Yüce Allah’ın emriyle Mekke’ye gidip orada Kâbe’yi inşa ettiği biliniyor. Yani Hz. İbrahim (a.s.)’in tevhid mücadelesinde bu üç beldenin özel yeri var. Dolayısıyla aralarında tevhid mücadelesi köprüsü oluşmuştur. Bu köprünün bugün yeniden fiili bir şekilde kurulması ve İslâmî hareketin Siyonist işgale karşı Filistin topraklarında sürdürdüğü mücadelede Urfa’nın öncelikli bir konumunun olması gerekir.
Siyonist işgalciler Hz. İbrahim (a.s.)’in manevi mirasını haksız bir şekilde gasp etmek amacıyla soy bağlantısını gündeme getiriyorlar. Oysa bilindiği üzere Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de onların bu konudaki iddialarını tamamen reddetmekte ve “İbrahim, ne bir Yahudi ne de bir Hıristiyandı. O ancak Hanif bir Müslümandı. O müşriklerden de değildi.” diye buyurmaktadır. Hz. İbrahim (a.s.)’in mirasına sahip çıkma, onun mirasını ihya etme görevi de Hanif Müslümanlara düşüyor.
Gemi konvoyu ile hedeflenenin ambargonun denizden delinmesi değil tamamen etkisiz hale getirilmesi olması gerekir. Çünkü üç yıldan fazla süredir devam eden ambargonun sebep olduğu açığı kapatmak ve hâsıl olan ihtiyaçları karşılamak için belki yüzlerce gemiyle yük taşınmasına ihtiyaç olacaktır. Ayrıca o insanların gelecekte ihtiyaçları devam edecek. O yüzden asıl hedeflenmesi gerekenin ambargonun belli bir çaptaki yardımla delinmesi değil tümüyle etkisiz hale getirilmesi olmalıdır. Bunun başarılmasının imkânsız olduğunun düşünülmesi yanlıştır. Çünkü bugün Siyonist işgal devletinin böyle bir ambargo uygulamada başarılı olması İslâm âleminin ilgisizliğinden kaynaklanıyor. Ayrıca şunu özellikle belirtmek gerekir ki korku ile cesaret birbirinin zıddıdır. Sizin cesaretiniz düşmanınızın korkusunun sebebi olacaktır. Eğer siz korkarsanız bu da düşmanınıza cesaret kazandırır. Bugün Siyonist düşman kendini bu derece cüretkâr hissedebiliyorsa bunda Müslüman halkların Siyonist düşmana destek veren çağdaş emperyalizmin gücünü gözlerinde fazla büyütmelerinin ve korkak davranmalarının büyük payı var.
Siyonist işgalcinin ambargosunun etkisiz hale getirilmesi için üzerinde durmamız gereken önemli bir husus da güçlerin birleştirilmesidir. Filistin ve Kudüs davası İslâmî faaliyetlerde aynı zamanda bir buluşma ve kesişme noktasıdır. Bunun iyi değerlendirilmesi ve güçlerin birleştirilmesi için daha aktif faaliyet yürütülmesi gerekir.
Filistin halkının Türkiye’ye, Türkiye toplumuna büyük ümit bağladığını ve bu ümidin boşa çıkarılmaması için gerek sivil toplum kuruluşlarına, gerek siyasi çevrelere ve gerekse İslâmî medya organlarına büyük görevler düştüğünü hatırlatmakta da yarar görüyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi