Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Gaziantep’te ezan Urfa’da sabah namazı

Gaziantep’te ezan Urfa’da sabah namazı

Vakit gazetesinin himayesinde yapılan GAP turu çerçevesinde 30 Nisan'ı 1 Mayıs’a bağlayan gecenin sabahında Met Otelinin penceresinden sızan ezan sesiyle birlikte uyandım. İçeriye billur gibi bir ses sızıyordu. Güneşin ışık huzmelerinin sızması gibi ezan sesi dalgaları odaya giriyor ve ortamı şenlendiriyordu. Doğrusu kulağımızı ezandan kesemedik. Doyumsayarak veya kana kana ruhumuza çektik.
Doğrusu gönlümüzü yıkayan böyle nazenin ezan seslerine hasretiz. Ezan İslam’ın mucizelerinden birisidir. Yahya Kemal Beyatlı’nın ifadesiyle ezan sesi ve ezan, bülend-i Muhammedi’dir yani ulvi bir sestir. Bu ulvi ve lahuti sesi seslendiren müezzinin taifesinin kıyamette en uzun boylu insanlar olacağı rivayet ve ifade edilir. Sesler saadet kaynağı olduğu gibi, aynı zamanda şakavet ve felaket kaynağıdır da. Kimi kavimlerin helak nedeni öldürücü ve sağır edici seslerdir. İnsanı dirilten sesler de cıvıl cıvıl kuş sesleriyle birlikte bülend-i Muhammedi olan ezan sesleridir. Bundan dolayı gurbetin en zor yönü ezan sesinden mahrum kalmak, yaşamak ve ezana hasret gitmektir. Mabetsiz semtler esasında bu ulvi seslerden mahrum mıntıka ve alanlardır. Gaziantep’te kulağımda kalan hoş seda bülend-i Muhammedi oldu. Lakin bu ezanın camide edası Şanlı Urfa’da oldu. Elbette ki Gaziantep’te okunan ezanın namazı orada; otelde eda edilmekle birlikte Gaziantep’de sabah namazını camide eda edemedik. Ertesinde vasıl olduğumuz Urfa’da kaldığımız er Ruha Oteli’nde yine ertesi sabah müteferrik ezanları dinledik. Makamları farklı idi. Lakin Urfa’da Hazreti İbrahim’in manevi ikliminde ve huzurunda; Balıklı Göl’ün haziresinde bulunan camide sabah namazını kılmak tam bir merasim.
¥
Kafilemiz uyanmış ve sabah namazına hazır olmuştu. Bazı arkadaşlarla birlikte o sabahın mahmurlu havasında Balıklı Göl’e doğru adeta akın ettik ve Hazreti İbrahim’in mağarasının civarındaki camiye vasıl olduk. Cami son yıllarda yenilenmiş ve ferah bir cami. Camiye giderken Bediüzzaman’ın boş kabrinin yanından geçiyoruz. Geçerken de boş kabrin sahibine ruhu nerede olursa olsun Fatihalar yolluyoruz. Her şehrin bir ulu camii mutlaka oluyor. Gaziantep’in Ulu Camii ise daha yeni. Urfa Ulu Camii ise elbette ki ululuğunu mekanından ve tarihten alıyor. Urfa Ulu Camii’nde namazdan önce Şam camilerindeki gibi naatlar ve kasideler okunuyor. Namazdan sonra da dileyenler yandaki mağara civarındaki daha küçük bölmeye geçerek tesbihatlarına devam ediyor ve tamamlıyorlar. Görmeye değer. Lakin bu hususlarda güzel avazlı müezzinlere ve kurraya ihtiyaç var. Ses edanın ve işin bir parçası. Ses manaya revnak ve duygu katıyor. Gaziantep’te Şeyh Fethullah Camii olarak bilinen Şıh Camii’nde de namaz kıldık. Muhteşem bir mekandı. Zaman zaman Adana Ulu Camii civarında olduğu gibi insan burada da bazen dinlenmek ve tefekküre dalmak ve kendinden geçmek diler. Şıh Camii ile birlikte Mevlevihane’nin civarında Tekke Camii’nde de bir vakit huzur dolu bir namaz kıldık. Camiler birbirlerine benziyor ve birbirlerinin kardeşleridir. Kainatın baş camii ise Kabe-i Muazzama’dır. Kabe manevi santral gibidir. Camilerin birbiriyle ilişkisi müminlerin durumuna benzer. Ayetin ifadesiyle bazuhum min ba’z. Hepsi birbirindendir. Gaziantep’te tarihi evler yer altı geçitleriyle birbirine bağlıdır ve Fransızlara karşı direnişte bunun çok büyük katkısı olmuş ve Fransızlar yer üstündeki direniş karaltılarını yok ettikleri halde direnişin devamına akıl erdirememiş ve yer altı bağlantısını anlayamamışlardı. Gaziantep evleri birbirine yeraltından tünellerle bağlı olduğu gibi, camiler de manevi bağlarla birbirine bağlıdır.
¥
Gazianteap’de iki yıldan beri iklim değişmiş. Adeta bir Avrupa şehrine benziyor. Zira orada iken neredeyse hava açmadı ve sürekli olarak yağmur vardı. Bunun bir benzerini çocukluğumda Adapazarı’nda ve onun ötesinde Almanya’da yaşamış ve görmüştüm. Gaziantep ile Urfa iki kutup ve ulu iki şehir. Birisi maddiyatın kutbu, diğeri de maneviyatın kutbudur. Bir başka ifadeyle iki cenah ve iki kanat. Ancak iki kanadı bir araya getiren bir yapı kuş olarak varlık gösterebilir ve kanatlanarak uçabilir. Sanki Cenab-ı Hak iki şehri birbirini tamamlaması için yaratmış. İki şehrin hikayesi bizim zaviyemizden böyle görünüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi