Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

“Düşünüyorum, o halde varım” diyenler bu davaya

“Düşünüyorum, o halde varım” diyenler bu davaya

Diğer ilkeli yayıncılık yapan bazı gazeteler gibi bizim gazetenin de yayın ilkesi bellidir ve şaşmaz; “İyilikten yana olmak, kötülüğün karşısında durmak.”
Vakit, işinin ve sorumluluğunun gereği sadece haberciliğini icra eder, yorumlarını bu çerçevede yazar, yine hukuk ve adalet çerçevesinde insan hak ve özgürlüklerine dikkat çekerek işini yapar ve yapmaktadır. Kimsenin kanunlara ters düşmek gibi bir gayesi yoktur.
Yeri gelmişken aklıma gelen şu örneği paylaşayım.
Mesela geçmiş yıllarda bir haberi Cumhuriyet Gazetesi yayınlamış, bizim gazete de aynı haberi virgülüne noktasına dokunmadan arşiv sayfasına taşımıştı. Bu haberden dolayı ilgili gazete tazminata mahkûm olmazken, bizim gazete tazminat cezası almıştı. Bu mesele hangi hukuk anlayışı ve kanunla izah edilebilir, onu temiz vicdanlara bırakıyorum.
İlgililere hatırlatılmış; “Aynı haber başka bir gazetede yayınlandı, biz de hiç yorum yapmadan alıntı yaparak yayınladık, neden bize ceza var da onlara bir şey yok” denildiğinde, karşı cevap şöyle olmuş: “Siz o haberi farklı niyetle yayınladınız.” Yani haberde suç yok. Olsa malum gazetenin de cezalandırılması lazım. Yargılanan ve cezaya çarptırılan “tahmini niyet” olmuş. Allah aşkına, dünyanın neresinde böyle bir uygulama vardır.
312 general davası ve asrın cezasına da bu pencereden bakıldığında karşımıza farklı bir şey çıktığı söylenebilir mi bilmiyorum. Bilenler söylerse öğrenmek isteriz. Dünyadaki ve Türkiye’deki “basın veya adli tarihi” kaleme alacaklar, bu davayı nasıl izah ederler acaba?
Ne diye yazacaklar; “Resmi kayıtlara göre 312 generali olmayan bir orduda, 312 general adına dava açıldı ve Vakit Gazetesi tazminata mahkûm oldu” diye mi yazacaklar?
Ne diye yazacaklar; “Birçok generalin adına dava dilekçesi imzalandı ve Vakit Gazetesi tazminata mahkûm oldu” mu diyecekler?
Ne diye yazacaklar; “Söz konusu yazıya eğer dava açılacaksa, sadece iki general dava açabilir, onda da herhangi bir hakaret kastı yoktur ama bu iki general, diğer generallerin de davaya dâhil edilmesini sağlamış ve gazete tazminata mahkûm olmuştur” mu diyecekler?
Ne diye yazacaklar; “Dava sürerken bir kısım generaller, yaşlılık neticesinde ölmüştür fakat varisleri davayı takip etmemişlerdir ama yine de onların da adına karar verilerek, Vakit Gazetesi tazminata mahkûm oldu” mu diyecekler?
Ne diye yazacaklar; “Vakit Gazetesine dava açan iki general ve bazıları, millete komplo kurmak ve darbeye teşebbüs iddiasıyla tutuklandılar fakat yine de gazeteye karşı açtıkları davayı kazandılar ve tazminat elde ettiler” mi diyecekler?
Evet, Baykal’ın komploculuğu yüzünden geçmiş ve gelecek asırların en büyük tazminat davası, Baykal’ın yatak odasına abanan ve onun komplolarına kurban gidenlerin işine geldi ve geçiştirildi. Görevi toplumu aydınlatmak olan medyanın büyük kısmı, hedef saptırmayı “ilke (!)” olarak benimseyerek üzerlerine düşeni yaptılar.
İşin garibi, aynı Baykal, diğer iki komploya destek verirken, bu sefer uçkurunun faturasını bile yine Vakit Gazetesine komplo yaparak sürdürme gayretine düştü. Yatak odasının görüntüleri başka sitede yayınlanması ve ondan sonra da bütün sitelerde yer almasına rağmen, işi getirdi habervaktim.com’a ve gazeteye kilitledi.
Bunların hepsinden daha vahimi ise muhafazakâr kesimin bir kısmı da Baykal ve Baykal gibi yatak odasını savunanların tezgâhına düşerek, yarım ağız veya başka şekillerde ima yoluyla gazeteyi suçlamaya kalktı. “Bu görüntüler yayınlanmamalıymış.”
Oysa görüntüler başka sitelerde de yayınlanmıştı. Evet, biz yayınlamamalıydık ama bir hatadır oldu diyelim. Üzüm mü yiyeceğiz, bağcıyı mı döveceğiz. Şu ölümlü dünyada bayramımızda, düğünümüzde, derdimizde, sevincimizde yan yana olmalı değil miyiz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi