Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Can Ahmet, Varol Ahmet,Özcan Mustafa, Gümüş Kemal

Can Ahmet, Varol Ahmet,Özcan Mustafa, Gümüş Kemal

Dört güzel insan. Dörtlerin, dörtyüzlerin, dörtbinlerin, dört milyonların içindeki kadir şinaslardan dört kadirbilir insan. Can Ahmet, Varol Ahmet, Özcan Mustafa ve Gümüş Kemal.
“Kim var” denildiğinde “Ben varım” yerine “Biz varız” deyip, Azraille randevularının olabileceği ihtimalini severek düştüler yollara. Adları gibi biliyorlardı, ayaklarına diken batacağını, başlarına mermi yağacağını, kollarının kelepçeleneceğini, nefeslerinin bu dünyadaki kalma süresi bittiyse, öteki âleme göçeceklerini ve insanlık tarihi boyunca görülmemiş işkencelere maruz kalacaklarını.
Kendileri bunları biliyor ve olabilecekleri hissediyorlardı. Mazlum ve masum insanlara hayat suyu verebilmek, rahat bir nefes aldırabilmek, açlara ekmek, evsizlere ev, yoldaş ve gardaş olabilmek, dünyanın görmezden geldiği büyük bir topluma; “Arkanızdayız ve yanınızdayız” diyebilmek ve “Kenar-ı Dicle’de bir kurt kapsa kuzuyu, ilahi adalette sorarlar Ömer’den onu” ilkesine inandıkları için çıkmışlardı bu sefere.
Üstelik bu baş koyma kendileri adına değildi, yakınları adına değildi. Elbet niyetlerinde; kendileri, yakınları vardı ama esas olarak ben ve benim gibi tatlı su balıkları adına da baş koymuşlardı. “Laf edenlerden değil, icraat yapanlardan olmak istemişlerdi.” Tatlı su balıklarına özenmek yerine, mücadeleyi ve ölümü seçmişlerdi.
Lakin yolları engel üstü engellerle doluydu. Masumlara ve mazlumlara ulaşmak için insan olduklarını unutmuş vahşi yaratıkların çok uzağından geçeceklerdi. Saldırarak yaşayan, saldırarak beslenen, saldırarak işgal eden, öldürmekten, katletmekten, gasp etmekten, bombalamaktan, yakıp yıkmaktan başka, insana ve hayata dair emareleri olmayan sırtlanların, gözü dönmüş katillerin, uluslararası suları işgal ederek beklediklerini biliyorlardı.
Bütün bu tehlikeleri kendileriyle birlikte, arkalarında bıraktıkları yakınları da biliyordu. Belki geri adım atmaları için yalvardılar, yakardılar, gidişlerini engellemek için çeşitli sebepler ileri sürdüler ama onlar; “Biz değilsek kim” sorusunu sorduklarında, kararlı adımlar ve kararlı bir şekilde Gazze’ye doğru yola çıktılar.
Gemiler, umutlarını yitirmeyen insanlarla doluydu. Hepsinin de yüreğinde bir masumun başına ellerini koymak vardı, gözyaşlarını silmek vardı, sıcak bir çorba sunmak vardı. Bundan öte bir beklentileri yoktu. “Fakirler ve mazlumlar, varlıklı ve güçlü insanlara emanetti, bu emanete ne yaptınız” sorusuna cevap vermek için gidiyorlardı.
Sırtlanlar yol kesti. Üstelik çok uzaktan yol kesti. Hem de bütün dünyanın gözü önünde vahşetlerini sergilediler. Onlarca cana kıydılar, günlerce aç susuz bırakıp, işkence ettiler. Ama şunu bilmiyorlardı sırtlanlar.
Diğerleri gibi Adıyaman’dan kafileye katılan Fahri Yıldız, “Belki şehit olurum” diye yola çıkmadan bütün borçlarını ödemiş, tanıdıklarından helallik isteyerek, sefere dâhil olmuştu. Bu satırları yazdığım sırada Fahri Yıldız’ın Adıyaman’da cenaze namazı kılınıyordu.
Bu duyguyu bilemez vahşiler. Çünkü insanlıktan nasibini almamış, kendisine uyarıcı olarak gelen Peygamberlerini bile katletmiş bir topluluktan, dünya insanlığına karşı merhamet ve insaf beklenemezdi. Yalnız bu vahşete göz yumulmamalıydı. Vicdanlı ve sabırlı insanlar, Mustafa Özcan’ın ifadesiyle binmişlerdi bir alamete, gidiyorlardı Gazze’ye.
Diğer cefakâr ve fedakâr insanlarımız gibi, bizim gazeteden de dört yürekli insan katılmıştı bu sefere. Şimdiye kadar bu dördünün, değil bir insana zarar verdiklerini, bir karıncayı bile incittiklerini bilmedim, duymadım, görmedim.
Yapamazlar, canlı ve cansız hiçbir varlığa zarar veremezler. Buna ne kanları ne canları ne imanları müsaade etmez. Nerede muhtaç bir canlı görseler, yürekleri burkulur, gözleri dolar. Bu yüzden de şerlerin defi, hayırların yayılması için çalışır ve çabalarlar.
Peki, böyle insanları kim tehlikeli görebilir? Cevap belli. Şerden yana olanlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi