Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Halep’te bir gün iki gece

Halep’te bir gün iki gece

Mart ayında direnişle ilgili bir konferans için Halepli Muhammed Velid Rıdvan Bey, bizi Halep'e davet etmişti. Lakin ardından pek ses seda çıkmadı. Bu defa da Gazi Mavi Marmara olayından sonra Mavi Marmara ve Türk-Arap ilişkileri paneli münasebetiyle davetini yineledi. Bu defa da 'evet' dedim. Lakin gündem yoğundu. Sakarya Belediyesi'nden de yine aynı konuda bir konferans veya etkinlik daveti aldım. Davet ve etkinlik 25 Haziran tarihine denk geliyordu. Ben de olur dedim. Lakin daha sonra Velid Rıdvan Bey tekrar arayarak daveti teyit etti ve güncelledi. Mesele biraz çakışır ve çatallaşır gibi oldu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Danışmanı Erşad Hürmüzlü ile bendenizi El Alakat es Suriyye-et Türkiyye: Tarih ve Müstakbel Müşrik: Türkiye Suriye Münasebetleri: Tarih ve Parlak Gelecek paneline davet ediyorlardı. Ve mümkünse birlikte aynı uçakla 24 Haziran gecesi gelmemizi istiyorlardı. Ağzımdan 'evet' çıkmıştı bir kere ama ben de hayrette kalmıştım. Bu durumda daha önce Sakarya'ya verdiğim sözümü çiğnemek durumunda kalacaktım. Daha öncesinde durumu birader İbrahim'e çıtlatmıştım. Lakin Mart ayındaki durumu da hatırlatarak davetin kesin olmadığını da iletmiştim. Büyük ihtimalle Sakarya'daki davete icabet edeceğimi söylemiştim. Ama beklemediğim bir biçimde Halep'ten teyitli davet geldi. Paneli Halep Valiliği tertip ve organize ediyordu. Son saate kadar yeni durumu ' ne olur ne olmaz' diyerek biradere açmamıştım.

Son gün uçağın kalkışına saatler kala biraderi haberdar ettim. O ise istemeyerekten de olsa çar naçar emri vakiyi kabul etti. Havaalanına gittim. Geç saatlerdeydi. Uçak 23 40 sularında kalkıyordu. Havaalanına vardım etraf tenha gözüküyordu. Ve hiçbir yerde de hareketlilik yoktu. Bu beni biraz yanılttı. Bir eş-Şarku'l Avsat gazetesi aldım ve okumaya koyuldum. Monitörden de uçak kalkış saatlerini takip etmiştim. Olağanüstü bir durum gözükmüyordu. Biraz gazeteye dalmışım. Semir Ataallah'ın Haydarpaşa Garı'yla alakalı yazısını okuyordum. sonrasında kalkalarak uçağın durumunu kontrol etmek istedim ve saate baktım 23 00 sularını gösteriyordu. Biraz tedirgin oldum ve sanki gecikmişim gibi bir hisse maruz kaldım. İçime böyle bir his doğdu veya kurt düştü. Derhal THY standlarına veya kabinlerine yöneldim ve neyse ki işlem kabinini buldum, lakin beni bir sürpriz bekliyordu. Geç kaldığımı söylediler ve bileti değiştirmek için derhal bilet satış noktasına gitmemi tavsiye ettiler. Derhal oraya yöneldim ve benim gibi uçağı kaçıran iki kafadar bilet satış görevlisini boş sorularıyla oyalayıp duruyorlardı. Biraz sabırsızlık ve biraz da kızgınlık nöbeti içinde sıramızı bekledim. Nihayet satış görevlisi, iki genci sırada bekleyenler dolayısıyla uyardı. Biletimi değiştirdim ve ertesi güne ertelettim. Bu defa 24'ünde değil de 25'inde uçacaktık. Derhal biraderi arayarak Sakarya'daki programa da yetişebileceğini söyledim. Sonra eve döndüm ve kendi kendime 'bunda da bir hayır var' dedim. Uçağı kaçırarak iki programa da yetişmiş oluyorduk. Birisini kaçırıp ikisini yakalamış oluyorduk.

Sakarya'da IHH'dan arkadaşlarla birlikte Mavi Marmara'nın dünyadaki akislerini ve yansımalarını konuştuk. Programdan sonra özel bir grupla birlikte havaalanına geldik. Biniş kapısı 225 olarak görünüyordu. Kapıyı buluncaya kadar akla karayı seçtim. Havaalanının en dip ve kuytu köşesine atmışlardı. Bu defa da kapıyı aramaktan dolayı uçağa yetişemeyeceğimi sandım. Neredeyse umudumu keserken sora sora Halep uçağını bulduk. Uçak kalabalık görünüyordu. İşi şansa bırakmamak için de Velid Rıdvan Bey'e geleceğimi gün içinde haber vermiştim. Yolda konferansla alakalı olarak sunacağım konuşmayı veya tebliği hazırladım ve yazdım. Zira, belki de uyuma fırsatı bulamadan ertesi gün sabahleyin panele katılacaktık. Vaktin nasıl geçtiğini anlayamadım. Birden inişe geçtiğimizi söylediler. Uçak alana indiğinde ismim anons edildi ve öne gelmem istendi. Lakin insanları yararak öne varmam mümkün değildi ve sıramı bekledim. Kokpit önüne vasıl olduğumda kendimi takdim ettim ve baktım beni bekliyorlarmış ve bir grup memur ve THY görevlisi bana buyur ettiler ve önden ve farklı bir merdivenden aşağıya indik. Bana bağajım olup olmadığını sordular elimdekinden hariç bağajım olmadığını söyledim. VIP salonuna getirdiler önce şekerli bir çay ikram ettiler. Şekersiziyle değiştirdim. Pasaportumu aldılar ve biraz bekledikten sonra pasaportumu getirdiler ve yanıma da bir refaketçi vererek beni salavatladılar. Havaalanla otel arasını eski model bir Mercedes araçla katettik. Havaalanı gözüme biraz mesafeli göründü. Zira ilk defa Halep Havaalanı'na iniyordum. Yolda şoförle biraz gevezelik ettik. Geçen yıllarda inşaatını gördüğüm Shereton Oteli'nde ikamet edecektik. Gece yarısı saat 03 sularında otele vasıl olmuştuk. 511 nolu odayı tahsis ettiler.

Biraz hazırlık yaptım ve yattım. Sabahleyin saat 08 sularında almaya geldiler ve Erşad Hürmüzlü Beyi de aşağıda bulduk. Birlikte hemen yandaki Halep Kültür Müdürlüğü Salonu'na geçtik ve orada pek de tanımadığım devletlüler vardı. Bizi buyur ettiler ve hazirunla tanıştık. Protokol konuşmasını Başbakan Muhammed Naci Otri Bey yapacaktı ve bir müddet bekledikten sonra salona buyur ettiler. Salon dar ve küçük görünüyordu. Yerlerimizi aldık. Biraz sonra konferans başladı. Selamlama veya protokol konuşmasını Başbakan Naci Otri Bey yaptı ve ilişkilerin aldığı mesafeyi özetledi ve daha fazlasını umduklarını dile getirdi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi