Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Yoksulluk Sempozyumu

Yoksulluk Sempozyumu

Başbakanlık yoksulluk meselesini masaya yatırıyor. Önce sempozyumla ilgili bilgileri aktaralım.
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü tarafından 2010 Avrupa Yoksulluk ve Sosyal Dışlanma ile Mücadele Yılı kapsamında yoksulluğun azaltılması ve toplumsal dayanışmanın artırılması için bugün İstanbul’da bir sempozyum gerçekleşecek.
Sempozyumda çok sayıda yerli ve yabancı bilim adamı; yoksulluk kavramı, çocuk yoksulluğu, kadın yoksulluğu, dezavantajlı gruplar, kırsal yoksulluk, kentsel yoksulluk konularında bildiriler sunacak.
Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı ve Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürü Aziz Yıldırım, sempozyumun amacını şöyle özetliyor:
“Sempozyumun amacı, hükümetler, yerel yönetimler, ilgili kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşları ile üniversitelerin ve uluslararası organizasyonların temsilcilerini bir araya getirip, yoksullukla mücadelede bilgi ve deneyimlerin paylaşılmasını, sosyal yardımlar ve yoksulluk sorununun çözümüne yönelik yeni arayışların tartışılmasını sağlamaktır.
Sempozyumun yoksullukla mücadele konusunda yürütülen politikalar ile uygulamaların tartışılmasına ve ulusal-uluslararası işbirliği imkânlarının geliştirilmesine katkıda bulunması beklenmektedir.”
.....
Öncelikle ülkemizde ses hızıyla değişen gündemler arasında hükümetin bu meseleyi uluslararası düzeyde masaya yatırmasını takdirle karşılamalı.
Yalnız, dünyanın her yerinde yoksulluk olsa bile bizim memleketimizde yoksulluktan söz edilmemesi gerekir. Avrupa’nın ve Asya’nın en zengin ülkelerinden biriyiz.
“Öyleyse kaynaklarımızı neden daha verimli kullanamıyoruz?”
Bu sorunun cevabını aklı başında olan ve kendisini bu topraklara ait hisseden herkes rahatlıkla verebilir. Örnek olarak sadece Referandumda gördüğümüz “ret” cephesi yeter.
Belki başka ülkelerde kaynak “yoksunluğundan” yoksulluk vardır. Ama bizim memleketimiz kadar kaynak zengini bir ülke daha yok denilse yeridir.
Biz yoksulluğu çağıran bir sisteme sahibiz. İnsan kaynaklarımız ile yeraltı yer üstü kaynaklarımız öyle israf edilmiş ki, yıllarca varlık içinde yokluk çeken ülke olmuşuz.
.......
Yoksulluk insanın beyninde başlar beyninde biter. İnsan beyninin yoksullaşması, o toplumun yoksullaşması demektir. Oysa tüm dünyadaki esas zenginlik insandır.
Yoksul olan ve yoksullaşan ülkelere baktığımızda karşımıza iki nokta çıkar. Birincisi; sistemli bir şekilde işleyen tüketim ekonomisi, ikincisi; abluka altına alınmış bir kültür işgali.
Ülkemize gelince, esasında bu topraklara yoksulluğun adı dahi girmemeli. Yabancılaştırıldığımız değer yargılarımız ve tarihimize bakmasını bilenler bunu görebilirler.
Dünyada “sömürmeyen” ve “sömürülmeyen” tek devlet vardır. O da Osmanlı Devleti’dir. Yedi yüz yıl öyle bir idari sistem kurmuş ki, yoksulluğun adı bile anılmamış.
Çünkü Osmanlı sisteminde yoksulların midesi ile beyni de doyurulmaktaydı. Bırakın insanları, yük ve binek hayvanlarının yiyecek ve içecekleri de bir sisteme bağlanmıştı.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi