Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Mağdurun gaddarlaşması ve polise tokat atan vekil

Mağdurun gaddarlaşması ve polise tokat atan vekil

İki tür mağduriyet vardır. Biri gerçekten mağduriyet; diğeri de “mağdurları oynama...” Yani “sözde mağduriyet...”
İnsanî cevheri olan herkes, gerçek mağdurun yanındadır ve bir erdemdir. Her toplumda olmayabilir bu erdem ama bizim toplumuzda en derin bir şekilde yaşanır.
“Mağdurları oynama”, insanların mağdurdan yana olma erdemini istismar etmektir. İstismarın, erdemli bir tavır olduğunu savunacak “erdemsiz”lerin olduğuna inanmak istemeyiz ama vardır böyleleri. Bu tür insanlar, ellerine fırsat geçtiğinde, derhal gaddarlaşırlar. En tehlikeli gaddar tipi bunlardır.
Normal gaddar, gaddarlığını yapar... Onun elinden bu gelir... Zâlim, zâlimdir çünkü... Bu tür insanlara karşı, tavrınızı belirler, ona göre davranırsınız. Bu durumda gaddarlık, kendi içinde tutarlı bir davranıştır, gaddarlığa karşı koymak da onun kadar tutarlıdır ama asildir.
Mağdurları oynayıp gaddarlaşanlar, her açıdan insanlık için tehlikelidir. Çünkü her şeyden önce, bu tür insanlar, insanlık onuruyla oynamakta, ezelî ve ebedî merhamet duygusunu kötüye kullanmaktadırlar.
Gaddarı anlarsınız... Gaddarlığa saygı duymasanız bile, hiç olmazsa, kendi karakteri olduğu için, -olmaz ya- tutarlılığına saygı duyarsınız.
Ya mağdur gaddarlaşırsa?...
Mağdurun gaddarlaşması veya mazlûmun zâlimleşmesi, insanlığı iki açıdan yaralar. Biri, bizzat gaddarlığı; diğeri ise, insanî bir hasletin suistimâl edilmesidir. Gaddarlık ve suistimâl bir arada ve iç içe olunca, ortada insanlık onuru diye bir şey kalmaz. İnsanlığın tükendiği yer de işte tam burasıdır. Bu noktada tüm insanî değerler kristal gibi tuzla buz olur.
Polise tokat atan milletvekilinin davranışını da buna göre değerlendirmek lazımdır. Bu tam anlamıyla, kendisinin mağdur olduğunu söyleyen birinin gaddarlaşmasıdır.
Son yıllarda çözmeye başladığımız gayr-ı kanunîliğin mağduru olduğuna inanılan Kürt halkını savunma amacıyla siyaset yapan birinin, kendisine yapıldığı iddia edilen gaddar tavrı aynen sergilemesi, insanî değerin aşındırılmasından başka bir şey değildir.
Kürt halkının mağdur olduğuna inanan bir sade vatandaş, vekilin tavrını televizyonlarda gördüğünde, mağduriyet ile ilgili görüşlerini gözden geçirerek tereddüde düşer. En tehlikelisi de, bu tereddüt eşiğinden geri adım atılmasıdır. Çünkü bu an keskinleşme anıdır. Her keskinleşmenin, duyguları eskisine nazaran daha da daha da acımasız hâle getirdiği beşerî bir hakikattir. Bu, sevginin veya en azından empatinin düşmanlığa dönüşmesine açılan bir kapıyı aralar. Yoksa, bu vekil bu kapının yeniden aralanmasını ve aralanan kapıdan yeni dönemde vekillik garantisinin girmesini mi amaçlamıştır? Son birkaç yılda uygulanan politikalar sonucu, örgüte muhalif ve barışın tesis edilmesini isteyen masum Kürtleri oyunun içine çekmenin bir aşaması mıdır?
Bütün oyunlar böyle başlamadı mı? Emniyet güçlerine karşı yasal olmayan eylemler sergileyeceksin... Emniyet, görevini yapacak... Sen ortamı daha da gereceksin... Mağdurken, gaddarlaşacaksın... Emniyet daha da sertleşecek... Çatışma çıkacak... Sen de “Bize zulmediliyor!...” diye bağıracaksın.
İnşallah Türkler de Kürtler de bu numarayı yutmaz ve itidâl ile hareket eder.

Bu yazıyı, “Polise tokat atan o eli kırar, sandığa gömerler” üslubuyla yazmak da vardı ama akl-ı selimden uzaklaşılmayacak bir süreç yaşıyoruz. O yüzden bu üslubu tercih etmedik. Bu ülkede, gaddarlaşan mağdurlara karşı “Önce akl-ı selim; olmazsa Yavuz Selim” diyecek güç ve dirayet mevcuttur. Böylece biline...


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi