Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Homurdanmak konuşmak değildir

Homurdanmak konuşmak değildir

Türkiye’nin en başta gelen dertlerinden biri de insanın olduğu her yerde yaşanan iletişim problemidir. Genel geçer bir söz vardır. “İnsanlar konuşa konuşa, hayvanlar koklaşa koklaşa anlaşır” denilir.
Biz insanlar konuştuğumuzu zannediyor ve öyle kabul ediyorsak, o zaman niye anlaşamıyoruz? İşte bu sorunun cevabı; biz konuşmuyor, homurdanıyoruz. Homurdandığımız için de birbirimizi anlayamıyoruz.
Konuşan insan anlaşır, homurdanan insan anlaşamaz. çünkü homurdanarak hiçbir problem çözülmez. Homurtu insana göre değildir. İnsan fıtratı, konuşmayı algılamaya müsaittir ama homurdanmayı anlamaya müsait değildir.
Herkesin bildiği gibi ülkede bir kargaşa ve koas ortamı var ve bu ortam, başta bir kısım medya olmak üzere belli kesimler, bu kaosun ve kargaşanın müteahhitleri gibi gözükmektedir. En azından mevcut fotoğraf böyle gösteriyor.
Halbuki Türkiye’yi bir fotoğraf karesinde gördüğümüzde, gözlerimizin önüne gelen manzara şu olmalı değil midir? Her türlü farklılıklarımıza rağmen, hepimiz aynı geminin yolcuları değil miyiz, bu gemiden başka gemimiz mi var ki, isteyen istediği gemiye binsin. Yok işte, Türkiye gemisinden başka gemimiz yok ve hepimiz bu geminin yolcularıyız.
Homurdanmayalım, konuşalım. Yaşam farklılıklarımız, inanç farklılıklarımız, kültürel farklılıklarımız bir baskı unsuru olarak değil, anlaşma zemini sağlamalıdır. Bizden önce bu topraklarda nice milletler yaşayıp gitti, bizler de zamanı geldiğinde göçüp gideceğiz.
Herkes homurdanacak olursa kim konuşacak? Bu soruya cevap bulmamız lazım. Türkiye, üçyüz seneden beri sürekli kaosun içine çekilmek istenmektedir. Güçlü bir Türkiye ile başa çıkamayacaklarını çok iyi bilen dış güçler, Anadolu insanını ruh ve mana köklerinden kopararak ve mazisinden getirdiği o zengin mirastan uzaklaştırıp, aslına yabancı hale getirerek, ona en büyük kötülüğü yapmaya çalışmaktadırlar.
Bu tür entrika ve tuzaklar yeni değildir. Şu kadar var ki, zamana göre bu taarruz, bu plan ve bu komplolar da farklı farklı olagelmiştir. Değişen şartlar, mevcut konjonktür, o an rağbet gören silahlar, revaçta olan oyunlar nispetinde millet ruhuna saldırının ve entrikaların da şekli değişip durmuştur.
Aslında bu entrikalar tarihinin başlangıcı tâ sekiz asır öncesine gitmektedir ama özellikle son üç asırdır işlenen şenaatler suyun yüzüne vurmaktadır. Ayrıca, eskiden tehlike daha çok dışardan geliyordu; Birinci Cihan Harbi’nde, Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi düşman belliydi ve düşmanlık da açıktan açığa cereyan ediyordu.
Mesela, İstanbul’u işgal ettikten sonra Şam’da Selahaddin’in mezarının tekmelendiği haberini de alan İngiliz General “Ey Selahaddin, Haçlı Seferleri daha yeni bitti!” demek suretiyle şecaat arz ederken sirkatini söylüyor; Osmanlı'nın mağlubiyetini, İslâm’ın sonu, haçın zaferi olarak ilan ediyordu.
Dolayısıyla, o günlerde bu millete kastedenler belliydi, aşikardı. Fakat, bir dönemden sonra saldırılar içeriden gelmeye başladı. Bediüzzaman’ın yaklaşımıyla; “Eskiden tehlikeler hariçten gelirdi; onun için mukavemet kolaydı. Şimdi tehlike içeriden geliyor. Kurt gövdenin içine girdi.” Şimdi mukavemet güçleşti. Korkarım ki, cemiyetin bünyesi buna dayanamaz. çünkü düşmanı sezemez. Can damarını koparan en büyük hasmını dost zanneder.
Türkiye’de ne zaman işler iyiye doğru gitmişse hemen bir provokasyonlar silsilesinin sahneye sürüldüğü açıktır. Taa 1970’li yıllarda bir ekonomi profesörü bu hususa dikkat çekiyor ve şöyle diyordu:
“Türkiye ne zaman az belini doğrultur, bir kısım engebeleri aşar ve bazı konularda da olsa dünya ile rekabet edecek hale gelirse, dış mihraklar hemen harekete geçirilir, içerideki bir kısım odaklar tahrik edilir, anında ülkede bir terör atmosferi oluşturulur ve he şey elden gidiyormuş gibi hava estirilirdi.”
Bugün de öyle değil mi? Eğer homurdanmayı değil, konuşmayı deneyebilsek, pek çok meseleyi hem de ses hızıyla halledebileceğimize inanıyorum. Yeter ki, homurdanmayalım açık ve net konuşalım.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi