Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Yedinci hastalık!

Yedinci hastalık!

Komploculuk ya müstakil bir hastalık ya da tebei yani türev bir hastalıktır. Hutbe-i Şamiye’de altı hastalıktan bahsedilir. Bu hastalıklar ümmetin hastalığıdır ve Bediüzzaman bunların tedavisine dair bir reçete sunar. Hastalıkların çarelerini gösterir. Başta yeis hastalığıdır ki panzehiri el emeldir yani umuttur. Zaten mümin iki hal arasındadır: Yeis (Umutsuzluk) ile güven. Veya korku (havf) ile ümit (reca) arası. Dolayısıyla kula ve mümine en yakışan hal, ihtiyattır. Bediüzzaman’ın Münazarat adlı eseri avamı- müsliminin reçetesidir. Muhakemat ise ulemanın reçetesidir. Ümmetin reçetesi ise Hutbe-i Şamiye’dir ve burada altı hastalıktan bahsedilir. Bu hastalıkların en başında yeis vardır. Yeise yol açan hususlardan birisi de komploculuktur. Her taşın altında bir ecnebi tahriki veya planı aramak. Ve bunu mutlak şer olarak algılamak ve dolayısıyla umut tomurcuklarına hep zehir gözüyle bakmak. Bu camiamızın ve entelektüellerimizin yakalandığı bir sığlık hastalığıdır. Komploculuk derin tahlil edildiğinde esbapperestliğe kadar varır. Komploculuk, Eş’ari akidesinin bir rüknü olan istitaat kavramını ve her an Allah’ın esbaba müdahalesini yanlış anlamak ve göz ardı etmek olur. Komplo bir gerçektir lakin her şeyin altında ve dibinde komplo aramak yani komploculuk bir hastalıktır. Ve insanın fikri istikametini saptırır ve hareket yeteneğini felç eder. Maalesef Arap dünyasındaki halk hareketlerine en komplocu yaklaşım bir Latin Amerika ülkelerindeki bazı eski solaklardan ve bir de İslam dünyasındaki kafası komploya şartlanmış insanlardan gelmektedir. Bu reşit olmama hastalığıdır.
¥
“Hutbe-i Şâmiye” Bediüzzaman Hazretleri’nin 1911’de Şam’da Emeviye Camii’nde ulemanın ısrarı üzerine yüz ehl-i ilim ve yaklaşık on bine yakın cemaat karşısında irat ettiği bir hutbedir. Arapça irat edilen bu hutbe, Şam’da peş peşe iki defa basılmış, bilâhare 1922’de İstanbul’da üçüncü defa basılmış; daha sonraki yıllarda Bediüzzaman’ın bizzat kendisi tarafından Türkçe’ye yapılan tercümesi çok defa basılmıştır. Bu hutbede Bediüzzaman, İslâmiyet’in maddî-manevî üstünlüğünü önemle vurgular ve İslamiyet’in geçmişte de günümüzde de gelecekte de bütün hâdiselere mutlak sûrette hâkim olduğunu ispat eder. Bediüzzaman’a göre; Avrupalılar ve ecnebiler yükseldikleri halde, Müslümanların maddî cihette orta çağda durmaları ve yerlerinde saymaları altı hastalıktan kaynaklanmaktadır. Bunlar şunlardır: 1- Ümitsizlik, 2- Doğruluğun ölmesi, 3-Adavete muhabbet, 4- Ehl-i imanı birbirine bağlayan nurânî bağları bilmemek, 5- İstibdat, 6- Şahsî menfaat düşkünlüğüdür.
¥
Din adına komplo teorilerine sarılanlar birinci olarak umudu ve emeli öldürüyorlar ve ikinci olarak bilmeden istibdat rejimlerini destekliyorlar. Bu anlamda komplodan bahsedenler Kaddafi, Beşşar ve Ali Abdullah Salih ile aynı dili paylaşıyorlar. Zaten bazı tarihçilere göre, Emeviler saltanatlarını idame ettirebilmek için halkı cebriye anlamında ümitsizliğe sevk etmişlerdi. Cebriye ümitsizlik hastalığı iken nakizi yani karşıt ağırlığı olan Mürcie de reca yani güven hastalığıdır.
Emekli büyükelçilerden Özden Sanberk de Arap Devrimiyle alakalı olarak bir değerlendirmesinde bunun Gürcistan ve Ukrayna’daki renkli devrimler gibi olmadığına temas ediyor ve şunları yazıyor: “Avrupa ülkeleri, Arap dünyasındaki halk hareketlerine mesafeli durdu. Doğu Avrupa’daki ‘Renkli Devrimler’ gibi toplum mühendisliği ürünü olmayan halk menşeli Arap ayaklanmaları kalıcı sonuçlar doğuracaktır...” Bu tespit oldukça doğruyu aksettiriyor lakin bizim camiadaki bazıları böyle objektif tespitler yapacağına Arap Devrimine iftira ve bühtan atıyor. Bazıları meseleyi komploya uyarlamak için Özden Sanberk’in de aynı çevrelere yani Soros’culara yakın olduğunu söylüyor. Soros, 10 yıl önce etkiliydi lakin onun etkisi başarısızlıklarla söndü. Mısır’da onların uzantısı olan Eymen Nur veya Kifaye hareketi de 5 yıl önce etkiliydi şimdi Mısır’daki hareketin başında bizzat halk var ve halkın arasında her türlü renk ve ton yer alıyor. Mısır’da anayasa oylamasıyla birlikte liberallerin ve kilisenin etkisi oldukça kırılmıştır. Dolayısıyla ezbere bir şekilde bunu bir kesime mal etmek haksızlık olur ve insanı komplo kolaycılığının cenderesine düşürür. İddia makamı ispat makamıdır ve komplo iddia eden bunu ispatla mükelleftir. Dedikodu düzeyinde de bir ispat olmaz. Bediüzzaman’ın da dediği bir temel gerçek vardır: Meşieti ilahiye asıldır. Ama maalesef birilerine göre komplo esastır. Haşa: Meşieti ilahi ve Allah’ın yardımı detaydır ve türevdir. Oysa bu tür takavvulat ve boş lakırdılar yerine bize düşen en azından ihtiyat payı kullanmaktır.



Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi