Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Takkeci İbrahim Ağa

Takkeci İbrahim Ağa

“Takkeci İbrahim Ağa” ya da “Takkeci İbrahim Çavuş Camii” olarak bilinen cami, aynı zamanda “Takkeci Mehmet Camii” olarak da bilinir.
Rivayet odur ki, her Osmanlı yavrusuna çift isim verildiği gibi bu zata da iki isim verilmiştir.
“İbrahim Muhammed” ismi, zamanla “İbrahim Mehmed”e dönüşmüştür. Dil tembelliğinin gereği olsa gerek, kimi zaman İbrahim, kimi zaman da Mehmed olarak anılır.
Çift isminin başına mesleği icabı “Takkeci” ilavesinden sonra “İbrahim Ağa” ya da “İbrahim Çavuş” olarak zikredilir.
Takkeci İbrahim Ağa, Topkapı civarında kendi çapında keçeden takke yapan bir esnaftır. Azıcık aşı, ağrımaz başı vardır.
Mutlu bir yuvaya sahiptir ama ibadet için yakın civarda bir cami yoktur. Komşularıyla birlikte Yedikule civarındaki bir camiye gidip gelir.
Takva sahibi, yardımsever, iyilik ve güzellik denilince akla gelen İbrahim Ağa, karda kışta camiye gidip gelemeyince, aklına bir cami yaptırmayı koyar.
Fakat günlük kazandığı rızkıyla cami yaptıramayacağını kendisi de bilir, komşuları da. Hatta sorar komşuları;
“İbrahim Ağa hangi parayla cami yaptıracaksın?” derler. İbrahim Ağa da; “Umulur ki derya tutuşa” diye karşılık verir.
¥
Gel zaman git zaman İbrahim Ağa cami yaptırma ateşiyle yanıp tutuşurken, bir rüya görür. Rüyasında bir zat şöyle der:
“İbrahim, istediğin rızık Bağdat’ta filan yerdeki iki salkım üzümdedir.” İbrahim Ağa bu rüyayı birkaç defa daha görür ve düşer yollara.
Bağdat’a giden tacirlerin kervanına katılır. Bağdat’ta bir hana varırlar. Herkes işine dağılır. İbrahim de bir köşeye çekilip, çantasındaki azığını yemeye başlar.
Bu hali gören hancı hemen kapı önündeki asmadan iki salkım üzüm koparıp İbrahim Ağa’ya verir. İbrahim Ağa üzümleri bir güzel yedikten sonra şükreder.
Hancı tekrar yanına gelir. Bağdat’a niye geldiğini sorar. İbrahim Ağa da gördüğü rüyayı anlatarak; “İşte iki salkım üzümümü de yedim, artık geri döneceğim” der.
Hancı, İbrahim Ağa’nın anlattığı rüyayı gülerek karşılar ve şöyle der:
“Be adam bir rüya için taa buralara gelinir mi? Ben İstanbul’da Takkeci İbrahim Ağa diye bir zatın bahçesinde iki küp altın görürüm. Şimdi İstanbul’a gidip Takkeci’yi nereden bulayım da altınları alayım?”
Takkeci duyduklarına inanamaz ve hemen İstanbul’a döner. Bahçesini kazar ve altınları bulur. Sonra kendi kendine şöyle der:
“Demek ki İbrahim, Bağdat’a kadar gidecek ter ve emek dökecekmişsin. Haydi bakalım şimdi verdiğin sözü tut.”
¥
Evet, Takkeci İbrahim Ağa 1592 yılında adını taşıyan camiyi yaptırır. O zaman caminin yanında mektep ve sebil de vardır.
Bir dönem Halveti Tekkesi olarak da kullanılan cami, 2007 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından bugünkü haline getirilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi