Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Necip Fazıl Kısakürek

Necip Fazıl Kısakürek

Üstad Necip Fazıl’ın vefatının 28. yılı. Şöyle bir geçmişe baktım.
Üstad yazdığı ve konuştuğu yıllarda, kendisine büyük muhalefet yapan ve İslam’a düşman olan Ulus gazetesi ile mücadelesine hiç ara vermemiş.
Gazete okumaya başladığımda sayfası çok diye bir kere almış ve rahmetli babamdan;
“Komünistlerin evimizde ne işi var?” diye ilk tokadımı yemiştim. Meğer babam Necip Fazıl’ın verdiği mücadeleyi bilirmiş.
Üstadın CHP ve İnönü’ye karşı söyledikleri ve yazdıklarıyla, memleketimize ve Müslüman halkımıza hizmet ettiğini söylerdi.
İşte o günlerde Üstadın Ulus gazetesine karşı yazdıklarından birisi.
¥
“Su Üstündeki Leke
Denizaltılarda su bombası atıldığı zaman, isabet olup olmadığının delili, hemen su yüzüne çıkan bir yağ tabakasıdır. Eğer su yüzünde yağ tabakası görünmemişse, isabet yok demektir.
Bir denizaltı vuruldu mu, hemen bağırsaklarındaki muhtevayı “paf!” diye su yüzüne döküyor ve kuyruğu titrettiği ondan belli oluyor.
Evvelki günkü (Ulus) gazetesinde bana ve gazeteme ait yazı, işte yağ yerine bağırsak muhtevası tâbirini kullanmak şartıyle, su yüzünde, bir deniz canavarının geberdiğini ilân eden böyle bir leke tabakasıdır.
CHP’nin aldığı tam isabetler, onun (Ulus) gazetesi şeklinde koyverdiği galiz maddeyle belli olmuştur.
Beni, mukaddesat karaborsacısı, hasta adam, sahte mürşit diye vasıflandırmaya kalkışan bu gazeteye, bu bakımlardan edilebilecek hiçbir fikir mukabelesi yoktur.
Karaborsayı kuran, Türk Milletinin kefen bezlerini bile karaborsadan dilendiren bir şekavet devrinin gazetesi, elbette beni belirtecek vasfı bende aramayacak, kendisinde bulacaktı.
Beni hasta adam görecek kadar iman bağlılığıma dikkat etmesi, müritlik iddiasına bile yaklaşmamış bir insanı, sahte tarafından da olsa mürşit gösterecek derecede içinde büyütmüş olması, bilmem ki, teşekküre mi, ayıplamaya mı lâyıktır.
Benim, bu sütunlarda işimi gücümü din telkinine bağladığım, “Ulu Hakan Abdülhamid Han” isimli tefrikamla da padişahçılık propagandası yaptığım ve Abdülhamid’in rugan potinlerini öpmeyi şeref bildiğim tarzındaki isnada verilebilecek cevap; padişahçılık propagandasına ait iftira müstesna, (Ulus) gazetesinin hayatında ilk defa doğru söylediğidir.
Âlemde İslâmiyet’ten başka tek yol tanımadığım gibi, Halk Partisine karşı bütün hıncım da; onun, bir milleti, ruhuna musallat olarak “bâsübâdelmevt — ölümden sonra diriliş’siz bir yokluğa mahkûm etmek istemesindedir.
Rugan potinlere gelince; bana, bugün Abdülhamid’in ayağındaki toz olmaya lâyık bir devlet recülü göstersinler, ayağını öpeyim...
Buraya kadar hiçbir öfke ve tiksinti duygusuna kapılmayan bir fikir ve teşrih diliyle karşılık verdikten sonra, şimdi, hakkım olan his ve sinir cephesinden de tek cümlelik bir intiba takdim edebilirim:
Küfrün (..... ) kâğıdı (Ulus) gazetesinde, fikir mensubunun düşebileceği son hadde ait renkleri ve çizgileriyle, efendilerinin, lâğım farelerini bile tiksindirici suratlarından başka bir şey görülemez. “29.6.1965 (Çerçeve 3, Büyük Doğu Yayınları, 2. Baskı / s. 241 vd.)
Ruhu için Fatiha...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi