Hüseyin Koç

Hüseyin Koç

Eşik (öncesi-sonrasıyla)

Eşik (öncesi-sonrasıyla)

Eşik: Buyurganların, seçkinlerin, oyun kurucuların, kural koyucuların, kendini sınırsız yetkili-layüsel sananların, kendinden menkul verilerle oluşan demokrat halk kahramanlarının avamla aralarında ördükleri sanal duvar.
Bu duvar; bürokratik yetkiyi elinde bulunduranların sahip oldukları güç ve konumlar, layık bulmadıkları için paylaşmayı da düşünmedikleri halk kitlelerine karşı caydırıcı etki yapıcı şekilde kullanılarak örülmüştür. Örülürken de, bu eşiğin avam-geniş halk kitleleri tarafından bırakınız aşılmasını, eşiğe yaklaşılmasının dahi felç edecek tarzda çarpacağı telkinleriyle gözler, yürekler ve kalpler korkutulmuştur. Dolayısıyla telkinle uyutulup korkuyla büyütülen kahir çoğunluk, hem kendisine ve hem de yetiştirdiği nesillere bu sanal duvarın aşılmazlığı anlatılmıştır. Bu peşin kabule psikiyatride “öğrenilmiş yenilgi” denmektedir. Fillerin terbiye metodu. Bu peşin kabulün girdiği yürek ve zihnin bedeni artık iğdiş olmuştur.
Sanal duvarın iki tarafı vardır. Bir tarafında geniş kitleleri iğdiş edenler ki devletin bütün imkânlarını kendilerinin doğal hakkı sananlar, diğer tarafta ise verilen en küçük fırsat ve imkanlarla geçinmeyi ve yetinmeyi uysallık sayan iğdiş edilmiş mazlum-güçsüz-çaresiz çoğunluk. Ne var ki, sap döndü keser döndü, bu iğdişler de seçkinlerin saltanatına imrenmeye, sadece onların aralarında dönüp duran nimetlerle ağızları sulanmaya başladı. Kendisinin alın teriyle ortaya konan pastadan tatmayı, pay almayı düşlemeye, ilerleyen zamanda da sesli düşünmeye başladı.
İlk “tarihi yanılgı” 1974’teki koalisyonla gerçekleşti. Tadılan lezzet gerçekten çekiciydi. Damakta kalıcı bir tattı. Devamı istenen çekicilikteydi. Çarpar korkusuyla o tarihe kadar yaklaşılmaya dahi yeltenilemeyen sanal eşik bir kere aşılmıştı. Özgürlükte alınan nefes insanı dinlendirmekte, dinçleştirmekte, kendine getirmekte, ayağa kaldırmakta ve özgüven vermekteydi. Ancak bu özgüvenini daha da güçlenmesi için birlik olmak, iri olmak ve diri olmak gerekirdi.
Öğrenilmiş yenilgiyle uyutulmuş, tehditlerle gözü korkutulmuş bir halkın kendine getirilmesi, ayağa kaldırılması, bir zihinsel yeterlilik sağlanması için çok gayretler sarf edilmesi gerekirdi. Bu sorumluluk duygusunu bir ibadet aşkıyla kendine şiar edinen gönül erleri, sorumluluk aldıkları her tür alanda yerine göre konuşarak, yerine göre şiir okuyarak fakat en önemlisi bir hizmet yarışı yaparak hem iğdişlerin ve hem de izleyicilerin dikkatini-teveccühünü kazanmayı başararak 1997 yılında piramidin tepesine yükseldiler. Fakat fazla geçmeden karşılarında 28 Şubat postallarını buldular.
Zaman geçti, su aktı, yıl 2002’ye geldiğinde cezaevi terbiyesi biten miğferli-süngülü şiirler okuyanlar, ülkenin en kargaşalı döneminde, mevcut çöküşü durdurabileceklerini bir şiir estetiğiyle hazırladıkları programları nazarlara sunarak kahir çoğunluktan yetki aldılar. Yoğun-yorucu çalışmaların birer ürünü olarak öncelikle ülkenin kaostan çıkarılması sağlandı, şair yönetimin başına geçti, iğdişlerin vekilleri seçkinlerin vekilleri için hazırlanmış olan esrarengiz donanımlı villalarda oturmayı mahallede vekili olduğu halkla komşu olmaya tercih etti, bürokratın erişilmezliği, görüşülmezliği, ulaşılmazlığı bitti, bürokrat tersine halka ulaşarak beraber olma gayretine girdi, üniversitelerdeki layüsel yetki kullanımı yerini adalete bıraktı, seçkinlerce hükümette ortaklığı taşınamayan düşünce yürütmenin başı oldu, sokak ve kamusal alan baskısıyla evlerine tıkılan başörtüsü devleti temsil yetkisini aldı, 12 Eylül mucitleri 27 yıldan sonra yargıya hesap vermeye çağrıldı, kışlasında devleti yönetmeye kalkan kahraman komutanlarımız mahkemede esas duruşa geçti, belli olduğu halde seçkinlerce meçhul kabul edilen failler adalete teslim edildi, önünden geçerken silahlı bekçilerce beklenen bahçesine bakılması bile yasaklanan kurumların kozmik odalarına girildi, çalışma düzeni çözülemeyen HSYK’nın şifresi çözülerek iğdişlerin de anlayabileceği sadeliğe getirildi, üniversitelerin kampus kapısından dahi içeri alınmayanların çocukları üniversitelere yönetici seçildi, hor-hakir görülen başörtülülere bir oy avcılığı ile de olsa yakalarına hor-hakir görenler tarafından parti rozeti takılır oldu...
Bütün bunlar kısa bir zaman diliminde gerçekleşti. Niçin ama? Birlik, beraberlikle bir güç oluşturulduğu için...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Koç Arşivi