Demokratikleşme paketiyle operasyonlar desteklenmeli

Demokratikleşme paketiyle operasyonlar desteklenmeli

Bir mafya liderinin İstanbul’un herhangi bir ilçe belediyesinde eli silahlı bir adamı olduğunu ve bu kişinin mafya adına belediyeyi yönettiğini öğrensek kıyameti koparırız. KCK aslında tam da bunu yapıyor.

Elinde silah belediye başkanlarından hesap soruyor, vergi topluyor, ceza kesiyor falan.

Bu yüzden üzerine gidilmesi, bu yapılanmadan görev yapanlardan yargı önünde hesap sorulması doğrudur.

Ancak bu konuda haklı olmak yetmiyor, yapılanların doğruluğuna ve meşruluğuna kamuoyunu ikna da etmek gerekiyor. Şu haliyle yürütülmekte olan KCK operasyonlarının bunu sağladığını söylemek mümkün değil.

Her şeyden önce devlet bu KCK’yı dün keşfetmedi.

Bölgedeki varlığını, hedefini, örgütlenmesini adım adım izliyor ama adım atmıyordu.

Ancak PKK siyasi iradenin müzakere çabasını zayıflık olarak algılayıp vahşi eylemlere başlayınca, devlet KCK’yı da kapsayan topyekun bir mücadele başlattı.

Özellikle Türkiye sınırları içinde PKK’ya hareket alanı bırakılmak istenmediği aşikar.

Birden sahada sağlanan askeri üstünlük, ele geçen suikast silahları, esrarlar, mücadelenin bugüne kadar görülmedik ölçüde ciddi ve sıkı gittiğinin göstergesi.

Devletin sivil-asker demeden yurttaşlarını öldüren bir yapılanmaya karşı mücadelesi haklı ve meşrudur.

Ancak burada sağlanacak olan en fazla askeri bir başarıdır.

PKK ve KCK, Türkiye için yarattıkları zorluklara, yaşattıkları acılara rağmen Kürtler için değerli yapılanmalardır.

Bu yapılanmada yer alan herkesi düşman gibi göremezsiniz, akademisyen Büşra Ersanlı ve yayıncı Ragıp Zarakolu’nu hiç göremezsiniz.

Şimdi bu iki aydın siyaset akademisinde ders verdikleri gerekçesiyle tutuklandı ama neyle suçlandıklarını bile bilmiyorlar.

Terörle Mücadele Yasası böyle bir garabet taşıyor ve savunma hakkını ciddi biçimde kısıtlıyor.

Ayrıca 3-5 kişiyi bir araya getirip silahlı çete iddiasıyla savunma hakkını kısıtlayacak biçimde tutuklanmalarına neden oluyor.

Böyle yaparsanız, önce Kürtlerin sonra daha genel kamuoyunun güvenini yitirirsiniz.

N.Ç. davası zaten çok güvenilir ve saygın bir adalet sistemine sahip olmadığımız bir kez daha ortaya koydu. Böyle bir skandala imza atan yargı kurumunun tutuklama kararlarında neler yapabileceğini siz düşünün.

Yargının bu kadar seviye kaybetmesi tehlikelidir.

Ayrıca unutmamak gerekir ki, KCK’ya karşı verilen mücadele bu uzun mücadelenin sadece bir yüzüdür.

Muharebeyi kazanıp asıl savaşı kaybetme tehlikesi giderek artmaktadır. 1990’larda gerek yargı, gerek eli silahlı adamlarla bölgede bir üstünlük sağlandı.

Ancak bu üstünlüğün ne kadar yüzeysel olduğu üzerinden 10 yıl geçmeden ortaya çıktı.

Bugünkü operasyonlar hızlı bir demokratikleşme paketiyle desteklenmezse, yine olacak olan budur.

Ne yapacağız?

10 yıl sonra birbirinden daha uzaklaşmış halkları bir arada tutmak için her seferinde 10 binlerce kişiyi mi tutuklayacağız...

Bu yoldan çözüm çıkmaz, maraza çıkar.



Contagion

Steven Sodenbergh’in Matt Damon, Kate Winslet, Gwyneth Paltrow ve Jude Law gibi ünlü isimleri bir araya getiren filmi açıkçası bende hayal kırıklığı yarattı.

Çok fazla ünlü ismi bir araya getiren filmler genelde başarı sağlayamıyor. Heat, Usual Suspect ilk aklıma gelen istisnalar. Ancak filmin oyuncularında sorun yok, özellikle kurgusunda sıkıntı var.

Bir türlü akıp gitmiyor, ilginç konusuyla sizi içine alamıyor. Filmin en başarılı sahnesi bence finali.

Film bu iddialı kadrosuyla 10 Ekim itibarıyla 76 milyon dolarlık bir gişe hasılatını da yakaladı.



Basının sorunları

Medya patronları ve yöneticileri ilk telefonda koşarak Ankara’ya toplantıya gidiyorlar, sonra da Brüksel’e ‘’Basına baskı var’’ diye yakınıyorlar. Baskıdan kast ettikleri hükümet baskısı.

Eğer size baskı yapan bir hükümet varsa, onunla muhatap olmaya bu kadar can atmazsınız.

Bir de basının tirajdan reklama, içerikten yazı kalitesine kadar birçok sorunuyla hiç ilgilenmeyenlerin basın özgürlükçüsü kesilmeleri komik oluyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi