Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Edebiyat Düşmanı Film: Hababam Sınıfı

Edebiyat Düşmanı Film: Hababam Sınıfı

Hababam Sınıfı romanını Rıfat Ilgaz yazdı ama filmlerinin çoğunu Ertem Eğilmez çekti. Ilgaz, önce bir dergide dizi yazı halinde yazmış; 1957’de kitap halinde yayınlamış. Tek parti devrinde hayli zulüm görmüş olan Ilgaz, aslında, partizan cumhuriyet ideolojisi paralelinde biridir. “Sosyal gerçekçilik” ambalajıyla mizaha yüklenir daha çok ve mizahı, daha çok “yerli olan”la dalga geçmektir.

Partizan cumhuriyetin boşluğa düşürdüğü bütün kuşaklar, mizaha çok kolay sığınmışlardır. Yeni şekillenen insan tipi, yarım yamalak bir şahsiyetti ve içlerinden bazıları yazar olmuşlardı. Bunlar da yarım-yamalak oluşan şahsiyetlerini, daha çok partizan cumhuriyete yamamaya çalışıyorlardı. O kuşaklardan, sağlıklı bir düşünce ve edebiyat kalmadı maalesef. “Kaldı” diye dayatılanların hepsi, ideolojik metinlerdir... Ne İsa’ya, ne Musa’ya yar olmuş ideolojik metinler... Ağzını açtı mı solculuktan dem vuran pek çok şair-yazar, tek parti döneminde pert edilmiştir ama gene de yapacaklarını yapmışlar; tek particilerle, “düşman kardeş” rolü oynamışlardır.

Rıfat Ilgaz da, hem tek parti zulmünü yaşamış, hem de partizan cumhuriyet ideolojisine hizmet etmek için maziyi alaya almış biridir.

1956-1957’den beri, “edebî eser” olarak okutulan Hababam Sınıfı’nda çizilen tipler, anlatılan olaylar, daha çok edebiyat dersine yoğunlaştığından, edebiyat dersleri dejenere edilmiştir. Yerlilik muhalifi öğretmen kitlesi (O zamanlar, öyle öğretmen çoktu.) de buna balıklama atlamış ve öğrenciler, edebî birikime karşı duyarsızlaştırılmışlardır. Bu duyarsızlaştırma, yanında düşmanlığı da getirmiştir.

Kastamonulu (Ilgaz da Kastamonulu’dur.) Şaban-ı Veli hazretlerinin adını, romandaki en aptal tipe vererek, üç ayların ikincisi olan bir ismi, aptallığın sembolü haline getirmekten başka klasik Türk edebiyatını da değersizleştirme gayreti görülür romanda ve filmlerde.

Bugün, lisede ve üniversitelerde edebiyat okuyan bir öğrencinin aruz ritmini kavrayamamasının başında, Hababam Sınıfı’nda sergilenen tutum yatmaktadır. Özellikle 1974 yılında filme alınmasından sonra filmde, aruzla ilgili olarak sarf edilen sözler, ne yazık ki, kamuoyunda daha etkili olmuş ve aruzun “tüfilün” vezni olarak alaycı bir ifadeyle anılır olmasına yol açmıştır.

“Tiz-reftâr olanın pâyine dâmen dolaşır” (Hızlı gidenin ayağına eteği dolaşır) gibi hikmetli bir mısra mizah uğruna “Teyzesi defterdar olanın...” gibi bir alaycı dönüştürmeye kurban edilmiştir. Tabii, sadece mısra kurban edilmemiş; arada, hikmet de kaynayıp gitmiştir.

Ya o edebiyat öğretmeninin düşürüldüğü haller!... Zavallı, komik, âciz bir şekilde çizilen edebiyat öğretmeni, gençlerin gözünde “olumsuz rol model” şekline dönüşünce, garibim edebiyat öğretmenleri ne hâle gelmiştir kim bilir!?...

Gerek çizilen edebiyat öğretmeni tipi ve gerekse klasik edebiyata karşı sergilenen alaycı tavır, gençleri “mazi ile alay” çizgisine çekip onları değersizleştirmiştir. Değer kaybına uğramış nesillerden ne beklenebilirdi ki!...

Hababam Sınıfı’nda sarakaya alınan edebiyat dersi ve aruz vezni, 2001 yılının son aylarında başka bir faciaya dönüştü. Zamanın Millî Eğitim Bakanı, “Liselerden failatün failün kaldırılıyor” diye yorumlanan bir laf sarf etti. Şiirdeki ritmden hiç anlamadığı görülen bakan, elbette tükürdüğünü yalamak mecburiyetinde kaldı.

Kısaca söylemek gerekirse, Hababam Sınıfı filmleri, özellikle ilki, bazı toplumsal değerlere saldırmanın yanında, en çok edebiyat derslerini dejenere etmiştir. Yani cumhuriyet devrinde, edebiyat dersleri, en büyük darbeyi bir edebiyat eserinden almıştır.





Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi