Ahmet Türk

Ahmet Türk

Günü geldi, hesap döndü!

Günü geldi, hesap döndü!

'' Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner ''

Kimse kötü durumundan dolayı umutsuzluğa kapılmamalı, kimsenin hakkı kimsede kalmaz, gün olur devran döner sözlerinin etkisini bir arada barındıran ve çok kullanılan bir atasözümüz… Söylenen kişiyi hafif yollu uyarır, söyleyen kişiyi mağduriyetinin derecesine göre orta veya yüksek derecede teselli eder. Tıpkı ''Bak, bugün bunu bana yapıyorsun ama bunun yarını da var. O vakit geldiğinde başına gelecekleri film karesini durdurur gibi durduramazsın'' anlamındadır.

Kurulduğu yıldan beri sürekli kendisini güncelleyen Türkiye’mizde, geçtiğimiz hafta kaybedilenlerin tekrar kazanıldığı bir oyun oynandı: Kamuoyunda “4+4+4” olarak bilinen ve zorunlu eğitimi kademeli olarak 12 yıla çıkaran kanun teklifi, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilerek, yasalaştı.

Tek başına ve güçlü halk desteğini alan ve bu desteği üç kez üst üste arttırarak devam ettiren siyasi iktidarın, en güçlü ve özgüvenli zamanlarını yaşadığı bu dönemde, ‘tabusal alana’ yaptığı bu son müdahaleyle, bir devir ile ciddi bir şekilde hesap görüldü.

Resmi ideolojinin gelecek kuşaklara enjekte edilebilmesi için en uygun ve en az maliyetli yolu sayılabilecek olan, 28 Şubat post modern darbesi sonrası adeta dayatılan sekiz yıllık sistemin kaldırılması, tedrici devrim niteliğinde bir adımdır.

Köprünün altından çok sular aktığından hala habersiz olan tipik CHP’lilerin, “keşke ara rejim mahsulü eski sistem devam etseydi de pek saygıdeğer Kemalist eğitimizle bol bol cumhuriyet mitinglerine katılacak neferleri yetiştirmeye devam edebilseydik” acısıyla debelenmeleri dışında, herkes gelinen aşamadan memnun...

Ne de olsa; militaristler ve cuntacılar Silivri’de kendi derdinde, dışarıda kalanlar sinmiş, anayasa mahkemesinde ve yargıda matematikler değişmiş, halk çağdaşlığın reformların farkına varmış ve asıl önemlisi CHP'nin karşı çıktığı her olayda memleket yararı olduğunun iyice idrakine varmış durumda...

Jakobenler bu sistem ideolojik diye suçlamaya ve hakir görmeye devam ediyorlar… Kesintisiz 12 yıllık eğitim modeli tartışılabilir, artılarından eksilerinden bahsedilebilir, fakat "ideolojik" dendiği vakit ne denilmeye çalışılıyor hala daha anlamış değilim. İdeolojik olacak tabii ki… İdeolojik olmayan eğitim sistemi nasıl olurmuş birisi bana ideoloji kavramıyla beraber bana tarif etsin. Maalesef öyle rafine bir dünya bizim galaksimizde yok! şahsen diğer galaksilerde olmasına da ihtimal vermiyorum, çünkü eşyanın tabiatına aykırı bu!..

Meşrutiyet yıllarından beri Türk siyaset ve düşünce tarihinde din ve laiklik/çağdaşlık kavramları arasındaki gerilim sürekli sıcak tutuluyordu… Bu gerilimi sürekli sıcak tutan laik ve lâ dini kesim kendi güçlerini, 10 yılda bir yapılan askeri müdahalelerle ve aba altından sopa gösteren çete ve derin organizasyonlarla güncelleştiriyordu… Ne zaman ki Türk siyasi sistemi toplum-devlet arasında bir takım düzenlemeler önemli ve radikal gelişmeler yaşanmaya başlandı, devlet iktidarıyla siyasi partiler iktidarı orta bir yolda buluşmaya başladı işler değişti... Neticede Türk siyaset ve düşünce tarihinin en fazla tartışılan konuları olan laiklik ve çağdaşlaşmak kavramları ile demokrasi arasındaki gerilimi sürekli sıcak tutanlar ve İslam’a ilişkin gayri sempatik vurguları ile politik bir duruş sergileyenlerin kaybetme süreçleri hızlanmaya başladı.

Vatandaşını her türlü sığlıkta boğulan, enselerine vurulup lokmaları alınan tiplerden müteşekkil sananlar ve ötekileştirenler kaybetti.

12 yıllık kesintisiz eğitim modelini tutacak bir maya olarak görüyorum. Çünkü çocuklarının eğitimi için ilk kez ailelere ve halka inisiyatif tanınmaktadır. Hükümet bu adımla ilk kez, gelecek nesillerin resmi ideoloji'den kopuşu için kapıyı aralamıştır. Bu anlamda resmi ideolojiyi ve devlet baskısını zayıflatmak sosyal demokrat bir siyasi tavır olması gerekirken, jakoben Türk solu meşrebinin gereğini yapmış, siyasi olarak yine çuvallamıştır.

Artık kısa vadeli taktik kazanımların ve iç politik hesapların çok ötesinde tedbirlerin ve hedeflerin peşine düşen Hükümet, “elinde imkân olduğu halde niçin bunu yapmadı” dedirtmedi… Hem kendilerini hem de ülkeyi ciddi bir vebalden kurtardı. 28 Şubat kısa ama uzun soluklu dönemdi… Yenilen haltları ile tarihlere ibretlik ve sosyolojik olarak ele alınmasını gerektirecek kadar ciddi ve vahim bir dönem olarak geçen 28 Şubat ile hesaplaştı.

Bu aşamadan sonra önümüzdeki süreçte Anayasa’nın çok tartışılacağı şimdiden belli olmuştur. Mevcut Anayasa’nın ıslaha muhtaç bir anayasa olduğu açık ve nettir. Türk milleti bu güne kadar sağlıklı bir cumhuriyet anayasası yapmayı becerememiştir… Hükümet; katılımcılığın, paylaşımcılığın, vatandaş-merkezciliğin, sosyal hukuk devleti niteliğinin, millî iradenin üstünde veya yanında herhangi bir dâhilî veya haricî âmir veya ortak tanımayan bir anayasa için kalori harcamaya ciddi ciddi başlamalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Türk Arşivi