Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Nasihatler neden tesir etmez

Nasihatler neden tesir etmez

“Ramazan ayı nasihat ayı” derler. Pek güzel derler ama görünen köyün ırağı olmaz misali, nasihat edenimiz çok da tutanımız az.


Ben de çok nasihatleri yarım yamalak tutan birisi olduğum için mümkün mertebe nasihat etmekten kaçarım.


Nasihat edecek olsam önce kendime ederim, tutup tutmadığıma bakar, tutabiliyorsam ukalalık yapmadan belki nasihat ederim ama şu an nasihat etmekten çok uzağım.


Bu sebeple yazılarım nasihat değil; paylaşma, dertleşme ve sohbettir.


Soru:


-Peki nasihat çok da neden tutan az?


İşte bir insan kendi kazdığı kuyuya düşecek olursa böyle yazar ve böyle sorar.


Hadi bakalım şimdi suya sabuna dokunmadan nasıl çıkacağız bu sorunun içinden.


Cevaba bir soruyla başlayalım.


Soru:


-Peki eksiklik nasihat eden de mi yoksa duyanlarda mıdır?


El cevap:


-Nasihat edendedir. Eğer nasihatçi, konuştuklarına inandığı kadar, sözlerinin amele geçtiği de görülebilse elbet tesirli olur.


Çünkü insanoğlu duyduğuyla amel ettiği gibi gördüğüyle de amel etmek ister.


Eğer nasihat eden insanın sözleriyle yaşamı arasında farklılıklar varsa, bu seyreden veya dinleyenlerin gözünden kaçmaz.


Nasihatin esası sahibinde görülmesidir.


Mesela televizyonların hemen hepsinde Ramazan-ı şerife dair programlar var ve bu programlarda da konuşanlar var.


Televizyoncular ve ilgili programcılar ne düşünür bilmiyorum ama seyirci şu gerçeği çok iyi bilir ve işte bu yüzden söylenenler tesir etmez.


Birincisi; televizyonların büyük ekseriyetinin amacı, Ramazan-ı şerife hizmet etmek değil, reklam pastasından pay almaktır.


İkincisi; yine büyük ekseriyetinde, konuşanların ve konuşturanların esas amacı para kazanmaktır. Şöhret ve şöhretin getireceği diğer maddi ve nefsi imkânları daha saymıyoruz.


Soru:


-Peki bu anlayış yanlış mı?


El cevap:


-Zinhar yanlış değil. Televizyoncular da programcılar da elbet para kazanacaklar. Yalnız şu ayrıntı önemli.


Her iki kesimin de “hizmet” yerine “parayı” öncelemesi ve alacağını garanti altına alma mücadelesi, sözlerinin tesirine engel olmaktadır.


Bir iki televizyon hariç, medya dünyasında tarafların birbirlerine güveni sıfırdır. Herkes birbirinden alacağını zamanında tahsil edip etmeyeceğine bakar.


Bu güvensizlik içerisinde kimin ne söylediği kime ne kadar tesir eder sizce?


Hal böyle olunca da ağızlardan çıkan sözler; “dilden, yürekten ve eylemden” gelmediği için mesele magazinleşir.


Bir de şu var. Ramazan programlarının arasına giren reklamların pek çoğu Ramazan-ı şerifin muhtevasına oldukça ters.


Mesela konuşmaları can kulağıyla dinlersiniz, tam bu sırada reklamlar girer ve dinlediklerinizle reklamlar arasında bir türlü köprü kuramayarak ortamdan uzaklaşırsınız.


Peki çaresi nedir? Kitap okumak...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi