Yaşar Değirmenci

Yaşar Değirmenci

Öğretmenler Günü ve Düşündürdükleri

Öğretmenler Günü ve Düşündürdükleri

Bilginin verdiği güçten mahrum toplumlar çorak topraklar gibidir. O toplumda hiçbir düşünce ve soylu fikir yeşermez. Maddi gıdadan mahrum insan güçsüz; bilgiden uzak insan ışıksızdır. En büyük servet, en büyük sermaye, en büyük rütbe bilgidir. Bilginler, öğretmenler, geceleri aydınlatan kutup yıldızları gibidir.

Öğretmenler; sevgi elçileridir. Sınıfta yaşama sevinci, toplumda huzur, ülkede barış, meslektaşları arasında demokratlığın simgesidir öğretmen. Her şifa bulan hastada öğretmenden bir moral izi, her yeni buluşta, göz nuru, tüten bacada, yükselen fabrikada, çözülen formülde, memleket millet faydasına verilen her hizmette alın teri milli birlik ve beraberlik harcında çimentosu vardır öğretmenin. Yahya Kemal’in “Bu dil, ağzında annemin ak sütüdür” dediği güzel Türkçemiz üzerine titreyen, öğrencilerine Kütüphane sevgisini, ilim zihniyetini, bu milletin hizmetinde koşma aşkını aşılayandır öğretmen.

Öğretmen “Eline, beline, diline, aşına, eşine, işine, özüne, sözüne, gözüne sahip olan” dır. Öğretmenlerimiz vesilesiyle göklere bulutlar gibi yükselir, yere rahmet olarak düşeriz. Her kahramanlık destanı, öğretmenimizin dudakları ile yüreği arasında yetiştirdiği nesiller tarafından yazılmıştır. İnsandaki kendi başınalık ben-merkezcilik, öğretmende kollektif şuur ve kollektif aşka dönüşür. Acısı da sevinci de bizim adımızadır. İster ki umutlarında bizim geleceğimizin gülleri açsın. İster ki sevgi pınarlarında bizim huzur testilerimiz dolsun. Öğretmen sadece gözleri değil; yüreği ağlayan insan’dır. Öğretmenin malzemesi insandır. Aklıyla, kalbiyle, ruhuyla cesediyle maddesiyle- manasıyla, kabiliyetleriyle, zaaflarıyla, güzellikleriyle-çirkinlikleriyle iyilik ve kötülük yönleriyle… Kısaca en hayırlı veya en şerli olmaya meyilli kompleks bir varlığın eğiticisi, öğreticisi, rehberidir ÖĞRETMEN.

Hayatımızın sanatkârıdır. Seyircisi değil, aktörüdür. Bin bir çiçekten topladığı nadide maddeleri ördüğü peteklerde biriktirip, bize hediye eden, bal arısının bu hareketini şuurlandırır ve ideal haline getirirseniz onda öğretmeni bulursunuz.

Öğretmenim; karşılaştığın her zorlukta, maruz kaldığın her sıkıntıda bile bir güzel taraf, bir hikmet bulur bizlere ifade eder. Şu ifadeleri hatırlatarak ‘nimet şuuru’ verir bizlere isyan ettirmeden. “Evimi bir davet sonrası temizlemek için saatlerce çalışabiliyorsam; (bir çok arkadaşım var) demektir. Faturalarımı ödeyebiliyorsam, (bir işim var) demektir. Pantolonum biraz sıkıyorsa, (aç kalmıyorum) demektir. Gölgem beni izliyorsa, (güneş ışığını görüyorum) demektir. Otobüsten indiğim yerden okuluma kadar yolu uzun buluyorsam, (yürüyebiliyorum) demektir. Birçok konuda eleştiri yapabiliyor ve bu eleştirileri başkalarından da duyabiliyorsam, (konuşma özgürlüğüm var) demektir. Komşumun gürültüsünden rahatsız oluyorsam, (duyuyorum) demektir. Akan penceremi değiştirmem, çatıyı onarmam gerekiyorsa, (bir evim var) demektir. Doğalgaz faturam yüklü geliyorsa, (ısınıyorum) demektir. Yığınla ütülenecek ve yıkanacak çamaşırım varsa, (giyeceğim var) demektir. Çalar saatim sabahın seherinde çalıyorsa, (yaşıyorum) demektir. Ve en önemlisi bütün bu nimetlerin şuurundaysam, (mutluyum) demektir.

Öğretmen; Mevlana’nın sözleriyle “Bir ayağı kendi milli köklerinde, diğer ayağı dünyada bir pergel misali dönen, diğer bir ifadeyle yabancılaşmadan çağdaşlaşan, kökten kopmadan çağa ulaşan insandır. Değişerek biz kalan, biz kalarak değişendir öğretmen… Yunusta;

“Ben gelmedim kavga için, Benim işim sevgi için, Dostun evin gönüllerdir. Gönüller yapmaya geldim.” Fuzuli de çağlayan su, Karacaoğlanda sevdasın. Hacı Bektaşı Veli’de sabır, Mevlana’da hoşgörüsün. Taşlara ustalık ve bilgisini nakşeden Sinan’sın. Itri’de düşünen mızrap olmuşsun. Akif’te yüreksin. Köroğlu’nda mertlik, Dadaloğlunda cesaret, Aşık Veysel’de Anadolu’sun. Böyle isen ne mutlu sana.

Bu kutsal meslek için Batılılar bile “Öğretmenlik mesleği; en az kazanç getiren, fakat insanı en çok mükafatlandıran meslektir. Eğer onu sevmiyorsan asla bu mesleğe girmeye cüret etme. Büyük ekseriyetle ne servet ne de şöhret vaad eder. Yalnız hatırı için onu sevenlere ise insanlığın ASALET ünvanını bahşeder” diyerek bu mesleği yâd ederler.

Öğretmenler, insanı; huzura mutluluğa, iyiliğe, birliğe uzlaşmaya ve dayanışmaya, ümit ve güvene yönelten rehberlerdir. Bu sebeple, toplumda herkesten önce, öğretmenlerin huzur, mutluluk ve güven içinde olmaları gerekir. Çünkü, öğretmen huzurlu ise, millet huzurludur; öğretmen mutlu ise, millet mutludur; öğretmen güvenli ise, millet güvenlidir.

Bir öğretmen olarak öğrencilerimle yürek yangınımı paylaşmak isterdim. Ne mi derdim? “ Uzayı fethettik; fakat kalpleri fethedemedik. Atomu parçaladık; fakat peşin hükümleri parçalayamadık. Daha fazla para harcıyoruz; fakat daha az şeye sahip oluyoruz. Daha çok boş zamanımız var; fakat daha az huzurumuz… Daha çok şey okuyoruz; fakat daha az öğreniyoruz. Aya, yıldızlara gitmeyi başardık; fakat apartman komşumuza gitmeyi başaramadık. Havayı temizleyecek âletleri geliştirdik; fakat ruh kirliliğini temizlemeyi beceremiyoruz. Daha çok kazanıyoruz; fakat daha az biriktiriyoruz. Hayatı iyi yaşamayı öğrendik; fakat iyi bir hayat yaşamayı öğrenemedik. Gelirimiz yükseliyor; fakat ahlakımız alçalıyor. Her geçen gün yeni yeni ilaçlar keşfediyoruz; fakat sağlıklı insan sayımız her geçen gün daha da azalıyor. Daha çok ilaç tüketiyoruz, daha çok hastane açıyoruz; fakat daha çok hasta oluyoruz. Evlerimiz büyüyor; fakat ailelerimiz küçülüyor.”

Sıhhat-âfiyet ve huzur içinde, bir güne tahsis edilmeyen nice nice ‘öğretmenler günü’nde buluşmak ümit ve temennisiyle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Yaşar Değirmenci Arşivi