Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Sanal kuşatma

Sanal kuşatma

Viyana’yı kuşatan irade, Muhteşem Yüzyıl kuşatması altında. Sanalı, tahrifat ve çarpıtma üzerinden gerçeğini kuşatıyor ve imha ediyor.


Buna gerçeğin ve algının imhası diyebiliriz. Başbakan Erdoğan’ın gündeme getirmiş olduğu Muhteşem Yüzyıl dizisiyle ilgili tartışmalar sınırlarımızı da aştı. Zira, zaten meseleyi sınırlarımızda tutmak mümkün değildi. İki nedenle. Birincisi, Sultan Süleyman sadece bu sınırların insanı değildir. O bugünkü sınırların çok ötelerine taşmış evrensel bir değerdir. İkincisi de, Muhteşem Yüzyıl dizisi de çoktan sınırlarımızı aşmıştır. Dolayısıyla içerideki tartışmalar dışarıya da yansıyor. Başbakanın ‘Bizim böyle bir ecdadımız yok’ derken bu söylemin karşıtları Başbakan’a Harem üzerinden cevap vermeye ve susturmaya çalışıyorlar. Sanki Kanuni Sultan Süleyman haremden çıkmamış ve ondan ibaret. Başbakan Erdoğan, sanal üzerinden gerçeğin çarpıtıldığını ve tarih konusunda sanal alan üzerinden bir algı kaymasına hizmet edildiğini ifade etmektedir. Koskoca Kanuni Sultan Süleyman’ın hayatı harem’e hapsedilmek veya sığdırılmak istenmiştir. Adamların kafası çukur ve uçkur kıskacında olduğundan tarihi de libidoya hapsetmek istiyorlar. Başbakan’ın tahrifatla ilgili sözleri İngilizceye ‘distorted’ veya ‘tarnishing Ottoman history’ ifadeleriyle çevrilmiştir. Tartışma konusu: Tarihin senaryo ve tasvir üzerinden saptırılması ve yanlış bir algıya yol açmasıdır. Arap dünyasında da bu yönüyle peygamberlerin veya sahabelerin hayatlarının beyaz perdeye veya ekrana aktarılması tartışılan bir husustur. Bunun iki nedeni vardır. Birincisi, sanalın tarihe uygunluk arz edip arz etmemesi halidir. Çarpıtılıp çarpıtılmamasıdır. Bununla birlikte tarih yoruma ve rivayete açık olduğundan birçok bakış açısına haizdir. İkincisi, tarihi şahsiyetleri basitleştirmek ve hürmeti kırmak ve saygıyı aşındırmaktır (de secration).

•

Araplar Muhteşem Yüzyıl dizisini ‘Harim es Sultan’ şeklinde çeviriyorlar. Yani Sultanın Haremi. Adamlar da bu algıyla meseleyi hareme indirgeyivermişler. Alaa Hamza adlı Arap yazar, ayrıca bunu Türk, Bin Bir Gecesi olarak yorumluyor. Yanlış da değil. Zira, Abbasilerin Muhteşem Yüzyıl’ı Harun Reşit dönemidir. Harun Reşit dönemi, Abbasilerin en şaşaalı dönemidir ve en uzun dönem tahtta kalan sultanlarından birisidir. Bin Bir Gece masalları da onun dönemini anlatır. Dindar birisi olmasına; bir yıl hacca gidip bir yıl cenk etmesine rağmen Arapların deyimiyle mucun –fısk geceleri ile anılmıştır. Bin Bir Gece masalları bir biçimde Harun Reşit döneminin tahrifatıdır. Muhteşem Yüzyıl dizisi de Kanuni ve döneminin çarpıtılmasıdır. Arap laikleri de bizim laikler gibi düşünüyorlar ve Başbakan Erdoğan’ın mülahazalarını müdahale olarak görmekten öteye Ümmü Gülsüm dizileri gibi tarihi şahsiyetleri, beşer üzerine çıkarma çabası şeklinde değerlendiriyorlar. Elbette beşerin beşer halleri vardır. Bununla birlikte tabir caizse nadirattan da olsa olsa beşer üstü halleri de vardır. Zaman zaman insanların melekleşen portreleri olur. Zaman zaman da şeytan suretine girdikleri vakidir. Birisi üzerine yoğunlaşmak yanlış ise öteki üzerine yoğunlaşmak ve kantarın topuzunu kaçırmak da yanlıştır. Kahramanları beşer üzerine çıkarmak yanlış ise onları bayağılaştırmak ve sürekli olarak şeytanileştirmek de yanlıştır. Bu kötülük örneğini tamim etmek üzerinden kötülüğü yaygınlaştırmaktır. Alaa Hamza dramaların tarih rolüne soyunamayacağını söylüyor. Bu durumda geriye dizilerin üzerine ‘sigara sağlığa zararlıdır’ yazıldığı gibi uyarılar ilave etmek gerekiyor. Lakin bunun faydası da tartışılır. Bu tarz Türk dizilerinin aile ilişkilerini de gevşettiği bir gerçektir.

•

Alaa Hamza meseleye Zeki Alasya gözlüğüyle bakarken Suriye asıllı Çerkeszade Halis Çelebi meseleye Başbakan Erdoğan’ın zaviyesinden bakıyor (http://www.alsharq.net.sa/2012/12/10/616659 ). Muhteşem olan dizi değil, Kanuni Sultan Süleyman’ın kendisidir. Yapılacaksa bile tarihi şahsiyetleri temsil edecek şahsiyetlerin de elemeden geçirilmesi gerekir. Halis Çelebi bu dizi nedeniyle Kanuni’nin kabrinde dört döndüğünü yazmaktadır. Halis Çelebi seviyesizleştirme ile iyi örneğin kötüsüyle yer değiştirdiğini, bunun da toplumların çöküşüne zemin hazırladığını hatırlatmaktadır. Dizide saray ve saray kadınları, cinsellik ile mal ve mansıp ve makam ve entrika arasında gidip gelmekte ve deveran etmektedir. Sanki senaryoyu Freud yazmış sanırsınız. Bu ve benzeri dizilerdeki saray imajı Freud gibilerin hasta dimağlarının bir ürünüdür. Halis Çelebi’nin ifade ettiği gibi, Kanuni Sultan Süleyman’ı aslına uygun bir biçimde kaleme alanlardan birisi tarihçi Harold Lamb’dır. Oysa ki dizide bu muhteşem adam Harem’le sınırlandırılmıştır. Atalarımızı göklerde uçurmayalım ama Harem’de de süründürmeyelim. Bu ve benzeri diziler tahriften de öte tezyif yani karalamadır. Algı ve zihin kuşatmasıdır. Erdoğan’ın değerlendirmesini anti demokratik bulan 001 (Türk 002’nin öteki yarısı) Zeki Alasya ise Kanuni yerme havasında. Onların formülü bellidir: Mustafa Kemal’i büyüt, Osmanlı’yı küçült…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi