Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Şerif Paşa’nın izindekiler

Şerif Paşa’nın izindekiler

Her iki ismin de gençliklerinde Ezher’e gitmek istedikleri söylenir. Lakin her ikisine de kısmet olmamıştır. Bunlardan birisi Bediüzzaman diğeri de Abdullah Öcalan’dır.


Her ikisi de zamanla farklı iki eğilimin veya ekolün ve istikametin başına geçmiştir. PKK dağa çıkmanın sembolü olurken diğeri dağdan inmenin sembolüdür. Birisi ateşi alınmış nur, diğeri nuru alınmış ateştir. Biri diğerinin panzehiridir. Biri İslam’dan diğeri Zerdüştlükten beslenmektedir. Son demlerde Abdullah Öcalan’ın gençlikteki dini ve İslami eğilimleri yeniden gündeme getirilmiş ve tartışma konusu yapılmıştır. Zaman zaman Öcalan’ın fıtratına dönme çabası içine girdiği ve ardından da kendine göre bazı çarpıklıkları bahane ederek vicdanını veya fıtratının sesini bastırdığı söylenebilir. Öcalan’ın ‘dindar’ geçmişiyle alakalı değerlendirmelere kardeşi Mehmet Öcalan’dan katkı geldi. Bu katkı ailenin içinde bulunduğu halet-i ruhiyesini göstermektedir. “Nur Cemaati sohbetine gitseydi belki Abdullah Öcalan olmazdı” iddialarıyla ilgili olarak Mehmet Öcalan şunları söylüyor: “Ortada 200 yıllık Kürt sorunu var. Nurcuların sohbetine gitseydi belki bu yola sapmazdı diye bir şey yok. O sohbetlere katılsaydı da değişen bir şey olmayacaktı. Abdullah Öcalan yine Abdullah Öcalan olurdu." Peki, Kürt sorunu neden 200 yıl önce başladı? Bunun nedeni Bediüzzaman’ın deyimiyle batıcılık virüsünün içimize girmesiyledir. Kurdun gövdeye girmesidir. Kürt sorunu Kürt sorunu olmayıp Batı sorunudur. O virüs ulusalcılık akımıdır. Bu akımın pençesine en geç olarak düşen de Türklerle dini, tarihi ve coğrafi bağları bulunan Kürtlerdir. Abdullah Öcalan bu bağı koparmak için araya kan sokmuştur.

¥

Batıcılığın ikinci virüsü de modernizm ve ideolojilerin dinin yerini almasıdır. Bir başkası Modernleşmenin ürünü olan batı tipi merkeziyetçiliktir. Kürtler de bu tarz merkezileştirme tiplerine karşı çıkmışlardır. Mete Tuncay bunu şöyle izah eder: "Kürtler aslında eski statüye dönmek istiyorlardı. Bunlar halk ayaklanması olmaktan ziyade, aşiretlerin merkeze karşı çıkışlarıydı. Osmanlı zaman zaman üzerlerine ordular göndermiş ve bu huzursuzluklar devam etmiştir. Asıl kırılma Şeyh Sait İsyanı'nın ardından çıkarılan Takrir-i Sükun sonrasında ortaya çıkıyor…” Mehmet Öcalan kendilerinin Zerdüştlük ve Ermenicilikle ilintilendiğini ve bunun da kendilerini rencide ettiğini söylüyor. Bu, bir atıf değil, gerçeğin kendisidir. Bir süre sonra Öcalan, PKK’nın eskiden Marksist bir örgüt olduğunu da reddedebilir. Bu onun algısıdır. Anlaşılan, PKK’nın Zerdüşt eğilimi ve siyasi ve komitacı Ermeniciliğin bir devamı olması DTP tabanında ve bazı Kürtlerde rahatsızlık nedeni olmuştur. Gerçekler rahatsız eder. Rahatsızlık nedeni olmaları, inkar edilmelerini gerektirmez. Asıl olan bu rahatsızlık nedenini ortadan kaldırmak ve tedavi etmektir.

¥

PKK köklerini neden Zerdüştlük veya Maniheizmde arıyor? Zira ırkçılığın veya ulusalcılığın tarihte iki damarı var. Bunlardan birisi Fransız Devrimi ve getirdiği uluslaşma sürecidir. Diğeri de Abbasiler döneminde palazlanan Şuubiye akımıdır. Şuubiye yani Abbasi dönemindeki ulusculuğun veya ulusalcılığının bileşenleri arasında Zerdüştlük ve Maniheizm vardır. Zerdüştlük, Şuubiye akımının birleşenlerinden birisi olduğu gibi zındıka cereyanının da bileşenlerinden birisidir. Günümüzde PKK hem modern Şuubiliği hem de zındıkayı temsil ediyor. Hem Batıcı damardan hem de Zerdüştlük damarından besleniyor. Mehmet Öcalan’ın sözlerini başka ne anlama gelebilir ki? Peki! Zerdüştlük meselesi böyle de PKK ve bileşenlerini Ermeni komitacılığının bir devamı saymak doğru mu? Elbette ki doğru. Bugün PKK Şerif Paşa’nın çizgisindedir. Şerif Paşa yıkım günlerinde Türk-Kürt beraberliğini değil Ermeni-Kürt beraberliğini savunmuştur. Şerif Paşa, Ermeni-Kürt ittifakını temsil etmektedir. Bediüzzaman buna karşı çıkmıştır. Bu Kürtçü proje Kürtleri aşan bir projedir. Abdulhak Hamit Bey ‘Yabancı Dostlar’ adlı eserinde bunu şöyle formüle etmiştir: “korkuluk olmasaydı Hindistan, Ermenistan olurdu Kürdistan…” Hindistan ve Hint Müslümanları dengesi yüzünden İngilizler Kürt meselesini fazla kaşıyamamışlardır. Dolayısıyla Kürtlerin kendilerini aşan projelerden dolayı rahatsız olmalarına gerek yok. Yapmaları gereken bu projelere destek sunmamaktır. Elbette Türk tarafında da Türkleri yabancılaştırarak Ermeni tez ve emellerine hizmet edenler vardır. Tersinden Şamanizm dürtüleri de bu ayrışmayı besler. Murat Karayılan İslam’ın Kürtleri parçaladığını Zerdüştlüğün ise birleştirebileceğini söylemektedir. Sırrı Sakık da birilerinin kendilerine Ermeni muamelesi yaptığını ve bu topraklardan sürmek istediklerini söylemiştir. Meydan okuyarak bunun böyle olmayacağını ileri sürmektedir. Türkleri Kürtlere veya Kürtleri Türklere yabancılaştıranlar ve bu dalgaya kapılarak yabancılaşanlar da Ermenilerin ve onların ötesinde başkalarının emellerine hizmet etmektedirler. ‘Kardeşlik kapısı kapandı’ diyenler iddiaları ne olursa olsun İslam bağını reddedenlerdir. Kürtçülüğün altyapısı olarak algılanan Kürtçeye getirilen kısıtlama yanlış bir seddi zerai (yan etkileri kontrol altına almak) anlayışıdır. Çözüm için yeni bir Osmanlı modeli öneren Mete Tuncay, kıvam noktasını yakalamıştır. Sadece Türklerin-Kürtlerin değil bütün Ortadoğu’nun yeni bir Osmanlı modeline ihtiyacı var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
19 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi