Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Örs ile çekiç arasında

Örs ile çekiç arasında

İslam dünyası örs ile çekiç arasında seyrediyor. Örsü İran kabul edersek arkasında Çin ve Rusya duruyor. Çekici İsrail kabul edersek arkasında ABD ve Batılı ülkeler var. Bu örs ve çekiç baskısı Suriye cephesini kilitledi. Örs ile çekiç İran ile İsrail’i temsil ediyor. Buna günümüzde sandviç pozisyonu da diyorlar. 08 Nisan 2012 tarihinde Fadime Özkan’la (Star gazetesi) yaptığımız konuşmada “İran İsrail dengesi Esat’ın ömrünü uzatıyor” demiştik. Çekiç ve örs baskısı gerçekten de Suriye halkını tıknefes hale getirirken Esat’ın ömrünü uzatıyor. Örs ile çekici temsil eden güçler kayıkçı kavgası yaparken gerçekler de bu sahte kavganın kurbanı oluyor. Örs çekiç beraberliği Suriye cephesinde doğrudan veya dolaylı olarak ortaya çıkarken bazıları hâlâ bu gerçek karşısında tereddüt gösteriyor. Lakin ABD Savunma eski Bakanı Leon Panetta’nın açıklamaları fiili olarak bu ekseni doğruluyor. Kısaca söylemek gerekirse, bugüne kadar ABD masum Suriye halkını korumak ve kollamak için kılını kıpırdatmadı. Esat rejimini cezalandırmak için de öyle. Ambargo koysa bile milyarlarca dolar yardımda bulunuyor. McCain gibilerinin ifadesiyle Suriye halkına yönelik Amerikan yardımlarının yüzde 70’i rejime gidiyor. Wikileaks belgelerine göre, İslamcılar iktidara gelmesin diye Amerikan Yönetimi Esat’a 5 milyar dolar yardımda bulunmuş (26 Ocak 2013, Islammemo haberi) .
¥
ABD yardım etmemek bir yana yardım kanallarını da kapatıyor. The Sunday Times gazetesinin muhalif unsurlara dayandırdığı haberinde, ABD’nin Katar ve Suudi Arabistan tarafından gelen silah yardımlarını da bloke ettiğini ve muhaliflerin ellerine ulaşmasını engellediğini beyan ediyor. Bosna’da olduğu gibi, Batı Suriye’de de halka ve muhaliflere silah ambargosu uyguluyor. Geriye karaborsa kuralları ve kaçakçılık yolları kalıyor. O da ne kadar olabilirse. Öbür yandan ise Rusya ve İran sektirmeden Suriye rejiminin silah stoklarını şişiriyor. Irak üzerinden ağır araçlarla sürekli olarak silah ve mühimmat taşınıyor.
Panetta muhaliflerin silahlandırılmamasının nedenini, İsrail’in çıkarlarını korumak veya İsrail’in çıkarlarına hizmet olarak tanımlıyor. Dolayısıyla İsrail’in çıkarlarını korumak aynı zamanda İran’ çıkarlarını korumak anlamına geliyor. Panetta’ya göre, Amerikan hariciyesi, Pentagon ve CIA’in onayladığı muhaliflere silah ve mühimmat ikmali yapma planı, Obama tarafından İsrail’in çıkarları gözetilerek veto ediliyor. Elbette Obama bu vetosunda seçim sath-ı mailini de gözetmiş. Kısaca BM Güvenlik Konseyi’nde Rusya ve Çin’in veto sürecini Obama içeride de devam ettirmiş ve yürütmüş. Bundan dolayı herkes Obama yönetiminin BM’de Rus ve Çin vetosunun arkasına gizlendiğini söylüyordu. Obama’nın vetosu da, yönetiminin İsrail nedeniyle aynı eksende olduğunu göstermiştir.
¥
Peki! Seçim geçti Amerikan politikaları değişecek mi? Pek bir değişim sinyali yok. Bundan dolayı Hüda Hüseyni, Obama’nın Başbakan Erdoğan’ın randevu talebini savsakladığını yazdı. New York Times’a konuşan Amerikan yönetiminden adını gizli tutan kaynaklar muhalifleri silahlandırmama yönündeki Amerikan politikasının nihai olmadığını söylemişler. Acaba Suriye halkına narkoz mu veriyorlar? İyi de Obama Birliğe Sesleniş konuşmasında Esat’ın çekilmesi yönünde eski çağrılarını bile tekrarlamamıştır. Kötü adamlara gidecek silah ayrıca Türkiye’nin bölgesel liderliğini de pekiştirebilir. Türkiye’nin bölgesel lider olmasını istemeyen iki eksenden birisi yine İsrail diğeri yine İran’dır. Her ikisi de bölgeye yabancı unsurdur ve dikotomik yani ayrıştırıcı bir yapı arz etmektedir. ‘Silahsız dış politika’ başlıklı yazısında Özcan Tikit bunu şöyle izah ediyor: “Manzara netleşiyor sanırım. İsrail çıkıp bunu açık açık itiraf edemese de Esat’ın gitmesini hiç istemiyor. Çünkü 40 yıldır kendisine toprak vermekten başka hiçbir işe yaramayan Esat’tan iyisini bulamayacağını biliyor. Esat’ın devrilmesiyle iktidara kimin geleceğinden hiç emin olamıyor. Daha da önemlisi Esat’ın devrilmesine en çok sevinecek liderin Başbakan Erdoğan olacağını biliyor…” İsrail İslam dünyasının başına lider istemiyor. Öteki de.
Buna mukabil, geçenlerde Prof. Mahmut Kaya bir dost meclisinde Fehmi Huveydi gibilerinin de tekrarladığı bir tezi dillendirdi. İran devriminin patlamasıyla birlikte işbirlikçi rejimlerin bu yeni rejime düşmanca mukabele ettiklerini ifade etti. Her şeyi bu eksende izah etti. Bu, olsa olsa madalyonun veya doğrunun sadece bir yüzü olabilir. Doğrunun öbür yüzünde Humeyni’nin bu rejimleri peşinen Batı uşağı suçlamasıyla kışkırtması ve tehdit etmesi var. Devrimden önce yazdığı kitapları ortada. Devrimden sonra izlediği politikalarla da uzlaşmacı değil kutuplaşmacı bir siyaset tarzı izlemiştir. Bu tehdit ve kutuplaştırıcı dil ABD’ye yaramış ve bu sayede Körfez’e çöreklenmiştir. Arapları bu politikasıyla daha fazla Batı’nın kucağına itmiştir. ABD de İran’ı ve politikalarını, İslam dünyasının Batı karşısındaki karşı ağırlığını hafifletmek için kullanmıştır.
Son olarak: İranlı aydınlar ve Hamaney’in yakınları açık bir mektupla Mürsi’den İran Devrimini izlemesini ve model almasını istediler. Aynısını 34 yıldan beri Esat rejiminden niye istemediler? Esat’a mı söz geçiremediler yoksa Mürsi’yi mi gözden düşürmeye çalışıyorlar?
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi